Paris Anlaşması’nın mimarlarından biri olarak bilinen Tubiana, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci kez anlaşmadan çekilme kararı, bu kararın uluslararası iklim ve ticaret politikaları ile temiz enerjide Çin-ABD rekabetine etkilerine ilişkin, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
ABD’nin Paris Anlaşması’ndan Trump’ın önceki başkanlık döneminde de çekildiğini anımsatan Tubiana, o dönemde başka hiçbir ülkenin bu kararı takip etmediğini dile getirdi.
Tubiana, ülkelerin son yıllarda temiz enerji dönüşümüne yaptığı büyük yatırımlar nedeniyle bu ihtimalin çok daha zayıf olduğunu dile getirerek, “Yenilenebilir enerjiye büyük yatırımlar yapıldı ve bu yatırımlar ABD, Asya ve Avrupa olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde çok fazla istihdam yarattı. Tüm bu nedenlerle, şu an daha önceki dönemdeki ekonomik durumdan çok farklı noktadayız. ABD güçlü bir ülke ama artık tek başına egemen değil. (Paris Anlaşması’ndan ayrılma) Bence bu onlar için kaybedilmiş bir bahis ve çok ideolojik bir yaklaşım.” diye konuştu.
Temiz enerji dönüşümü açısından büyük bir tehlike görmediğini ancak bu alandaki teknolojilerin daha ticari bir hale gelebileceğini belirten Tubiana, şunları kaydetti:
“Bu aslında daha önce de fazla tartışılmayan bir konu ancak artık ticaret ve iklim politikaları arasındaki ilişkinin çok daha önemli hale geleceğini düşünüyorum. Bu üzerinde düşünmemiz ve çalışmamız gereken yeni bir alan. Bu politikalar birbirinden ayrı düşünülemez, o nedenle iyi ortaklıklar kurma zamanı. Bu dönem özellikle Avrupa için bir fırsat olabilir. Avrupa diğer ülkelere (temiz enerji dönüşümünde) iyi ticaret ve yatırım ortaklıkları teklif etmeli. Çünkü birlikte çalışarak temiz enerji dönüşümü daha ucuz hale getirilebilir. Şimdi Çin var, sonra Vietnam ve ardından belki Tayland gelecek. Bu ülkelerle rekabet etmek gerekiyor.”
Tubiana, Avrupa’nın ABD’de iklim politikalarını değiştirmek istemeyen eyalet yönetimleri ve şirketlerle iyi ilişki kurmaya dikkat etmesi gerektiğinin altını çizerek, “Ticaret ve yatırım ortaklıkları daha geniş bir çerçevede kurulmalı. Elbette ABD önemli bir ticaret ortağı ancak sadece ABD yok. Bu yüzden daha geniş bir perspektif ve yaklaşım benimsenmeli.” dedi.
Temiz enerji teknolojilerinde Çin’e yüksek bağımlılık riski
ABD’nin Paris Anlaşması’ndan ayrılma kararına rağmen Çin’in anlaşmaya çok güçlü şekilde bağlı kalacağını öngören Tubiana, Çin’in temiz enerji teknolojilerinde neredeyse her alanda lider olduğunu ve bu alanda büyük kapasiteye sahip olmak istediklerini dile getirdi.
Tubiana, Çin’in birçok Afrika ülkesi dahil dünyanın farklı bölgelerine temiz enerji teknolojileri ihraç ettiğini ve bu alanda finansman sağladığını ifade ederek, “Çin’in hız keseceğini sanmıyorum çünkü üretimleri yüksek ve bu üretimi satmaları gerekiyor. Bu da talebi garanti altına almaları demek ancak temiz enerjide Çin’e yüksek bir bağımlılık oluşma ihtimali de göz ardı edilemez.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çıkışı
Trump, 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturmasının ardından, ABD’nin Paris Anlaşması’ndan ikinci kez çekilmesine yönelik kararnameyi imzalamıştı.
Birleşmiş Milletler, ABD’nin bir mektup göndererek çekilme kararını resmi olarak ilan ettiğini ve ülkenin 27 Ocak 2026’dan itibaren Paris Anlaşması’na taraf olmayacağını açıklamıştı.
Trump, ilk kez başkan seçilmesinin ardından 20 Ocak 2017’de ülkesinin anlaşmadan çekileceğini açıklamış, ancak resmi olarak anlaşmadan çıkış Kasım 2020’de gerçekleşmişti. ABD, 20 Ocak 2021’de Joe Biden’ın başkan seçilmesinin ardından anlaşmaya geri dönmüştü.
İklim değişikliğiyle mücadelede yasal bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası anlaşma olan Paris Anlaşması, 12 Aralık 2015’te Paris’te 196 ülke tarafından kabul edilmişti. Anlaşma, 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girmişti.
Anlaşma kapsamında, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2 derece altında tutmak ve mümkünse 1,5 dereceyle sınırlandırmak hedeflenirken, bu kapsamda atılması gereken adımlar belirlenmişti.