Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda 67 kiloda 2 altın ve 1 bronz madalya kazanıp, gençler Avrupa rekoru kırarak şampiyon olan Muhammed Furkan Özbek, Anadolu Ajansı (AA) Spor Sohbetleri’nin konuğu oldu.
- Milli halterci Muhammed Furkan Özbek Avrupa şampiyonu oldu
Haltere 10 yaşında başlayan, günlük antrenmanlarında ortalama 40 ton ağırlık kaldıran milli sporcunun, spor, kariyer ve hedeflerine ilişkin sorulara cevapları şöyle:
Muhemmed Furkan Özbek kimdir? Haltere nasıl başladı?
2001 Yozgat doğumluyum. Küçük yaşta Ankara’ya gelip, sporla tanıştım. Spor tamamen isteğimin dışında gelişti. Sınıf öğretmenlerim ve müdür yardımcımız, 5. sınıftayken haylazlıklarımdan dolayı enerjimi bir yerde atmamı söyledi. Öğretmenlerim ve ailem tarafından spora teşvik edildim. Küçükken top koşturuyordum, çok iyi kaleciydim. Sonra şimdiki antrenörüm Gökhan Küçükoğlu ile tanıştım. Kendisi bana bu yolda ilerleyebileceğimi, yeteneğim olduğunu söyledi. Ben de bunun peşinden koştum. O zamanlarda, o yaşta kilo kaldırmak birçok insanın yapamadığı bir şeydi. 5. sınıfta okulda da bu bir popülarite oluyordu. Onun keyfiyle de devam ettim. Tamamen istemsiz bir başlangıçtı ama daha sonrasında çok büyük başarıların yolunu açtı. Mutluyum, hayatımdan memnunum.
Kaç yaşında başladın haltere, neler kattı sana ? Halter hayatına bir rota mı çizdi?
“Haltere 5. sınıfta başladım ve10 yaşındaydım. Şu an 20 yaşındayım. Halter bana çok şey kattı. Beni tamamen baştan şekillendirdi. Birçok ülkeye gittim, birçok ülkeden arkadaş edindim, birçok ülkenin kültürünü gördüm, birçok insan tanıdım. Diksiyonum bile buna göre değişti. Gerçi hala memleketten dolayı kaymalar oluyor ama gerçekten benim hayatımı değiştirdi. Hayatım boyunca gidip göremeyeceğim yerlere götürdü beni bu spor. 10 yaşında bu spora başladığımda, büyük bir maratona da başlamış oldum. Şimdi baktığımda, olimpiyatta yarışabilecek düzeyde bir sporcu olduğumu fark ediyorum ve bu da beni zaman zaman duygulandırıyor.”
İlk Avrupa şampiyonluğun ve bunun için de 10 yıldır çalışmış oluyorsun. Neler hissediyorsun?
Geçen sene büyüklerde Avrupa Şampiyonası’na katılmıştım ama orada istediğim verimi alamamıştım. İlk tecrübemdi büyüklerde. Oranın stresi heyecanı çok başkaydı. Bu kez o stresi ve heyecanı daha güzel kontrol edebildiğim için Allah’a şükür başarılı oldum. Altın madalyayı kazandık. Son bir senedir sadece bu yarışma için, pandemi sürecinde bile bu yarışmayı düşünerek çalışıyorduk. Emeklerimizin karşılığını bu şekilde almak çok güzel. Zaten yarışmadan sonra çok duygulandım, elim ayağım boşaldı. Ağladım sevinçten. Böyle şeyler yaşamak güzel.
Geçen yıl yine bize verdiğin röportajında, “Bütün Avrupa benim ismimi öğrenecek.” demiştin. İsmin öğreniliyor mu artık?
Mesela yarışmaya girmeden önce listeler açıklandığında, rakiplerime bakarak tedirginlik yaşardım. ‘Kim kaç yapacak? Kiminle nasıl mücadele edeceğim?’ diye düşünürdüm. Ancak şu anda başka ülkelerdeki arkadaşlarımdan aldığım duyumlara göre, rakiplerim beni çok takip ediyor. ‘Furkan ne yapar? Türk ne yapar? Kaç yapar?’ deniliyor. Hatta antrenörlerin de kendi aralarında konuştuklarına göre, ‘Hiç belli olmaz, çok büyük bir sürpriz, beklenmedik dereceler yapabilir.’ tarzında konuşmalar oluyormuş. Bunlar benim keyfimi arttırdı. Benim için güzel şeyler. Rakiplerimin beni büyük bir risk olarak görmeleri, avantajım.
Bu başarı senin için bir başlangıç, daha büyük başarıların habercisi olabilir mi?
Ciddi bir sakatlık yaşamadığım sürece, biz bu sene daha yeni başlıyoruz. İlk hedefimiz Tokyo Olimpiyatları. Şu anda kota durumunu bekliyoruz. Eğer açıklama yapıldığında kota alamamışsam, önümüzde bu kez Gençler Dünya Şampiyonası var. Normalde almam gereken puandan daha fazla alıyorum burada, son yarışma olduğu için. Eğer bu Avrupa Şampiyonası’nda bu kotayı alamadıysam, Allah nasip ederse Dünya Şampiyonası’na gidip, orada bir şampiyonluk alıp, kotayı tamamlayıp Tokyo’ya uçacağız.
Çok yeni ama Avrupa şampiyonluğu sana neler kattı?
Aslında hayatımda değişikliğe yol açtı. Yıllardır görüşmediğim çok fazla insan tebrik etmek için yazdı. Öğretmenlerim, o zamana kadar okuduğum okullarda, bulunduğum yerlerdeki antrenörlerim, herkes tek tek tebrik etti. İnsanların beni bu şekilde anımsamasını, yıllarca görüşmesem de takip ettiklerini bilmek mutlu etti. Onun dışında, buraya geldiğimde çok güzel bir karşılama töreniyle karşılaştık. Ciddi anlamda çok mutlu oldum. Çünkü daha önce böyle bir karşılama içinde hiç bulunmadım.
Bu durum seni teşvik ediyor mu?
Sorumluluk benim için tamamen stres. Hedefler koyup, hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum. Herkesin hayali farklıdır. Kimi araba, kimi ev ister, ben tamamen prestij ve ismimin duyulmasını istiyorum. Dünyanın, Avrupa’nın, Türkiye’nin beni bilmesini istiyorum. Bir film yıldızını insanlar sokakta gördüklerinde nasıl başına üşüşür, işte ben bunu başarımla yakalamak istiyorum. İnsanlar, ‘Bu başarı, alın teri.’ desinler istiyorum. İnsanlar, ‘Tonlarca ağırlığın altında ezilip, elleri parçalanıp, psikolojik olarak çöküş yaşamasına karşın yine de pes etmeyip, bayrağını göndere çektirip, göğsümüzü kabartarak ülkesine döndü.’ diyebilsinler.
Bir antrenmanda günlük kaç ton ağırlık kaldırıyorsun?
Tahminen 40 tonu geçer. Boş barla ısınmamız bile 20 kilo mesela. Isınmamız için onu en az 8-10 kere kaldırıyoruz ki bunu 3-4 set yapıyoruz. Sadece ısınmamız 1 tonla başlıyor. 40-50 tonu çok rahat geçiyor. Ayrıca bunun squad hareketi var, spor yapanlar bilir. Mesela 200’er squad basıyoruz ikişerli. Bir set 400 kilo.
Peki şampiyonada o ağırlığın altında ne hissediyorsun?
Yeni sporcu değiliz, 10 yıldır bu işin içindeyim. Bu 10 sene içerisinde büyüklerimden çok fazla tecrübe kazandım. Ağabeylerim sağ olsun, beni çok güzel yönlendirdi. Hatalarımı, neyi yapmam, neyi yapmamam gerektiğini daima söyledikleri, tecrübelerini bana aktardıkları için bugün rahat yarışabiliyorum. Önceki zamanlara baktığımda heyecandan elim ayağım titrer, ne yapacağımı şaşırırdım. Kilonun altına girdiğinde o heyecanı kontrol edebiliyorsan, 150 kilo sana 130 kilo gibi geliyor. Ama heyecan olduğunda 150 kilo sana 180-190 kilo gibi gelebiliyor.
Geçmişe baktığımız zaman bir Naim Süleymanoğlu gerçeği var. Naim Süleymanoğlu sizin için ne ifade ediyor?
Naim Süleymanoğlu halterin kendisidir. Halteri dünya markası haline getiren sporcudur. Sadece Türkiye’de değil, dünyada bunu başardı. Aynı zamanda Halil Mutlu, Taner Sağır gibi ismini sayamayacağımız birçok Türkiye şampiyonu, Avrupa şampiyonu ağabeyimiz var. Onlar bu zamana kadar getirdi ama 2000 yılındaki doping olayları patlak verdikten sonra halterin prestiji çok felaket şekilde dibe çakıldı. Sağ olsun şu anda Tamer Taşpınar başkanımız uzun uğraşlar sonucunda bu prestiji tekrar yakalamaya çalışıyor. Çok uğraş veriyor. Çok fazla seminer yaptı, kamplarımızı sürekli ziyaret etti. Bizleri sürekli spora teşvik etti. Alınan cezalar yüzünden bir ara gerçekten yıkılma durumundaydık. Hiçbir şekilde yarışmalara giremiyorduk. Ülkeler kabul etmiyordu ve bu bizim yüzümüzden değil, geçmiş yıllarda yaşanan şeylerden kaynaklanıyordu.
Şu anda herhangi bir sponsorun var mı?
Bir sponsorum yok. Daha önce de hiç olmadı. Yani bizim yanımızda olan kişiler, Sayın Cumhurbaşkanı’mız, Gençlik ve Spor Bakanı’mız, federasyon başkanımız, kulüp başkanımız Mansur Yavaş ve büyüklerimiz. Onun dışında herhangi bir firma, herhangi bir marka, ‘Furkan biz seni duyuralım, biz seni insanlara tanıtalım, sana maddi manevi destek olalım.’ diye gelmedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aradığında neler hissettin?
Ben çok büyük şok geçirdim. Kendisinin aramasını bekliyordum. Bana iletmişlerdi beyefendinin arayacağını. Beklemediğim bir anda aradı. Çok garip bir mutluluk. Araması ve ismimi telaffuz etmesi beni ayrı bir mutlu etti. Kendisi müsait olduğunda beni makamında kabul edecekmiş daha sonra. Bu da ayrı bir şeref, ayrı bir onur. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı. Kendisiyle birebir sohbet edebilmek, beni tebrik etmesi mutluluk verici olur. Bunlar benim için güzel şeyler.
Genç ve yetenekli sporcuları öne çıkarmak için “Türkiye’nin yıldızları” projesini hayata geçirmiştik. Buradaki ilk örneklerimizden biri de sendin. Projemizde yer almak nasıldı senin için?
O projede yer almak yine birçok etkileşime yol açtı benim için. Sosyal medyadaki popülerlik, etkileşim çok önemli. Birçok sponsor, etkileşim olmayan sporcuya çok yanaşmıyor çünkü onlar da reklam istiyor. Ancak programınıza katıldıktan sonra hem sosyal medyada hem de çevremde çok güzel geri dönüşler aldım. Sayın büyüklerimiz de bu programı gördü. Hatta bazıları beni makamında kabul etmişti başarılar dilemek için. Çok güzel dönüşler almıştım.
Seni halter camiasının içinde bilenler vardı ama bu proje de bilinirliğini arttırdı. Bu da sportif motivasyonunuza katkı vermiştir diye umuyoruz. Eklemek istediğin bir şey var mı?
“Biz bu milletin sporcusuyuz. Nasıl askerlerimiz cephede savaş veriyorsa, biz de bu bayrak savaşını sporla veriyoruz. Tabii onların yaptığı işle bizim yaptığımız asla bir olamaz. Bunu bir tutmuyorum ama biz de sonuç olarak bu bayrak için mücadele veriyoruz. Bayrağımızı o kadar ülke içinde tepeye çıkartıp, televizyon karşısında milyonlarca insana marşımızı dinletmek, bizim için ayrı bir zevk, keyif ve mutluluk. O an hiçbir şeyi unutturamaz. Bütün şampiyonluklarda İstiklal Marşı’nı hep gözüm dolarak okudum. Bu süreçte de sayın büyüklerimiz hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadılar, desteklerini hiç esirgemediler. Bu destekleri hiçbir zaman esirgemedikleri için, Sayın Cumhurbaşkanı’mıza, Türkiye Halter Federasyonu Başkanı Tamer Taşpınar’a, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş Bey’e ayrıca çok teşekkür ediyorum. Kendilerine çok minnettarım.”