“Avrupa’nın Seçimi” başlıklı dosya haberin beşinci bölümünde AA muhabiri, AB üyesi ülkelerde aşırı sağ partilere artan desteği, bunun yaklaşan AP seçimlerine olası etkilerini ve anketlere dayalı tahminleri derledi.
Son 5 yılda Avrupa, ekonomik sorunlar, yaşam standartlarındaki düşüş ve göç krizi gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle aşırı sağ hareketlere yönelik destekte kayda değer bir artışa tanık oldu.
Avrupa’da aşırı sağ partilerin yükselişinin AP seçimlerine muhtemel yansıması, AB’nin göç, iklim krizi ve genişleme gibi alanlarda politikalarını etkileyebilir.
Parlamentoda sandalye sayılarını artırması beklenen aşırı sağ gruplar, Avrupa’nın gelecek 5 yılında yönetim ve politikalarında daha etkili olacak.
Avrupa’daki yükselen tehdit: aşırı sağ
Fransa’da aşırı sağcı lider Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’i, özellikle göçmen karşıtlığını kullanarak önemli bir güç kazanırken, benzer şekilde Almanya’da göçmen ve AB karşıtlığını savunan Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi de bir önceki AP seçimlerinde elde ettiği yüzde 7,1 oyla 7 milletvekili sayısını önemli ölçüde artırabilir.
İtalya’nın siyasi tablosu seçimlerden birinci çıkan aşırı sağcı Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisi, aşırı sağcı Matteo Salvini liderliğindeki Lig partisi ile merkez sağda konumlanan Silvio Berlusconi’nin partisi Forza Italia’nın (FI) oluşturduğu sağ koalisyon tarafından şekillendi.
Macaristan’da Victor Orban’ın Fidesz partisi sıklıkla göçmen karşıtlığı ve Ukrayna konusunda AB ile çelişen politikalarla öne çıkarken, Avusturya’da aşırı sağ, ülkenin son 10 yıldır siyasi çehresini belirlemeye devam ediyor.
Son 5 yıl içinde İspanya, özellikle Vox partisinin yükselişiyle somutlaşan aşırı sağ eğilimlerde dikkate değer artışa tanık oldu. Kuruluşu 2013’te olan ancak aktif siyasete ilk kez Aralık 2018’de Endülüs özerk yönetimi parlamentosuna 12 milletvekili göndererek giren aşırı sağcı Vox, Katalonya’da 2017’de yapılan yasa dışı bağımsızlık referandumu süreciyle yükselişe geçti.
Yunanistan’da düzensiz göçmen sayısının artması ve ekonomik krizle birlikte etkisini artıran aşırı sağ, Haziran 2023’teki genel seçimlerde son 50 yıldaki en büyük oy oranına ulaşarak mecliste 3 partiyle varlık göstermeye başladı.
Hollanda’da özellikle Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisinin (PVV) gücünü artırmasıyla, göçmen ve yabancı düşmanı eğilimlerde belirgin artış yaşandı. İslam karşıtı ve ırkçı söylemleriyle bilinen PVV’nin son seçimlerde açık farkla birinci parti çıkması Wilders’ı bile şaşırtmıştı.
Yükselen aşırı sağ AP seçimlerini nasıl etkileyecek?
AP seçimleri, AB’nin ekonomik zorluklar, kutuplaşmalar, göçmen ve yabancı düşmanlığı, Ukrayna’daki savaş ve dış politikada ayrışmalarla boğuştuğu kritik bir dönemde yapılacak.
Seçim sonuçları sadece AB’nin geleceğini şekillendirmekle kalmayacak, aynı zamanda ırkçılık ve popülizme yönelik eğilimlerin Avrupa kamuoyundaki karşılığını da yansıtacak.
Avrupa’da yükselen ve “ana akım” olmaya başlayan aşırı sağ partilerin AP’de sandalye sayılarını artıracağına kesin gözle bakılırken, bu durumun AB’nin özellikle göç ve genişleme politikalarını nasıl etkileyeceği merak ediliyor.
AB’nin ortak çıkarları yerine ulusal çıkar ve egemenliğe öncelik veren aşırı sağ partilerin ekonomi ve iklim değişikliğiyle ilgili reformlar ile göç ve genişleme politikalarında tıkanıklığa yol açabileceği tahmin ediliyor.
Aşırı sağ grupların, daha sıkı sınır kontrolleri ve göç politikaları talep etmesi beklenirken 2030’a kadar yeni bir genişleme gerçekleştirmeyi planlayan AB’nin aday ülkelerle görüşmeleri sürüncemede kalabilir.
Avrupa genelinde haftalar boyu süren çiftçi protestolarına da destek veren aşırı sağın, Birliğin öngördüğü “sıkı kontrollü” iklim krizi politikalarını kabul etmemesi; Rusya-Ukrayna ile Filistin-İsrail meselesi gibi dış politika başlıklarında ise farklı seslerin yükselmesi muhtemel.
Milletvekili sayılarını geçen seçime göre belirgin şekilde artırması beklenen aşırı sağ gruplar, daha önce hiç olmadığı kadar yüksek temsil oranına sahip olacak. Bu değişim AP’de kutuplaşmanın artmasına, yasama sürecinin zorlaşmasına ve daha bölünmüş bir siyasi ortamın oluşmasına yol açabilir.
Anketler ne gösteriyor?
Avrupa genelinde seçimleri izleyen Europe Elects’in mayıs sonunu kapsayan araştırmasına göre, AP’deki en büyük siyasi oluşum olan merkez sağdaki siyasi grup Avrupa Halk Partisi (EPP) birinci parti olmaya devam ederken, popülist ve aşırı sağ siyasi partilerin oluşturduğu siyasi grup Kimlik ve Demokrasi (ID) ile aşırı ve radikal sağ partilerin temsil edildiği diğer siyasi grup olan Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler’n (ECR) oyları bir önceki seçimlere kıyasla yükselecek.
Oyların yüzde 21,3’ünü alması öngörülen merkez sağ EPP, 180 sandalye ile en büyük parti olmaya devam edecek. Sosyalist partilerin dahil olduğu S&D’nin milletvekili sayısının 138 olması öngörülürken, liberalleri bünyesinde barındıran Avrupa’yı Yenile’nin ise 86 sandalye ile üçüncü büyük grup olmak için ECR ve ID ile mücadele etmesi gerekecek.
ECR’nin bu seçimlerde sandalye sayısını 6 artırarak toplamda 75 sandalye ile Avrupa’yı Yenile ile üçüncülük yarışında olacağı, ID’nin ise sandalye sayısını 19 artırarak 68 milletvekiline ulaşması bekleniyor.
AP’de gayriresmi bir koalisyon oluşturan EPP, S&D ve Avrupa’yı Yenile’nin toplam 720 sandalyenin 404’ünü elinde bulundurarak parlamentodaki mutlak çoğunluğu koruyacağı tahmin ediliyor.
Sağ yükselişe geçerken, sol eğilimli siyasi gruplara destek azalıyor. Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı’nın sandalye sayısının 72’den 56’ya düşmesi beklenirken aşırı sol grubun 39 sandalye kazanması öngörülüyor.
Aşırı sağ 6 ülkede birinci çıkabilir
Europe Elects’in projeksiyonuna göre, ID grubu Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda’da birinci sırada; Almanya’da ikinci, Portekiz’de ise üçüncü sırada yer alıyor.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin başkanlığındaki aşırı ve radikal sağ partilerin temsil edildiği diğer siyasi grup olan ECR’nin ise İtalya ile Letonya’da en fazla desteği görmesi beklenirken; Polonya’da ikinci ve İspanya’da üçüncü sırayı alacağı öngörülüyor.
Aşırı sağ gruplar arasında anlaşmazlık
ID içinde yer alan Almanya’da aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin liste başı adayı Maximilian Krah’ın “SS (nasyonal sosyalizm döneminde Schutzstaffel adı verilen paramiliter oluşum) üniforması giyen herkesin otomatik olarak suçlu olduğunu asla söylemeyeceğim” sözleri büyük tepkilere ve aşırı sağ içinde kopuşların yaşanmasına yol açtı.
Partisi adına seçim kampanyalarında sahneye çıkma yasağı getirilen Krah’ın parti yönetiminden istifa etmesine rağmen ID, AfD’nin gruptan ihraç edildiğini duyurdu.
AfD’nin ihraç edilmesiyle ID’nin milletvekili sayısında beklentilerin altında kalacağı ve AP’nin en büyük 3’ncü grubu olma iddiasını sürdüremeyeceği tahmin ediliyor.
Öte yandan, parlamentodaki yerini sağlamlaştırmak isteyen ID’nin bu amaçla ECR ile koalisyon kurması da ihtimaller arasında yer alıyor.
Koalisyonlar bozulabilir, yenileri kurulabilir
Seçimlerin son dönemecinde siyasi gruplar ve koalisyonlar içerisinde zaman zaman krizler baş gösteriyor. EPP’nin desteklediği AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in açıkça “Meloni ile çalışmayı sorun etmeyeceğini” söylemesi, Hristiyan Demokratların AP’de işbirliği yaptığı müttefiği S&D’de tepkilere yol açtı.
Alman Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) liste başı adayı, Meloni’nin yanında yer alan aşırı sağcı milletvekilleri tarafından desteklenmesi halinde Sosyalistlerin von der Leyen’i AB Komisyonu başkanlığı için desteklemeyeceğini ifade etti.
Öte yandan, von der Leyen’in bu çıkışı parlamentoda çoğunluğu tutmaya devam etmesi beklenen EPP’nin ERC ile gayriresmi bir koalisyon kurabileceğinin sinyali olarak da görülüyor.
AP’de herhangi bir siyasi grupta yer almayan Orban’ın partisi Fidesz de kuracağı koalisyonla dengeleri değiştirebilir.
Avrupa’yı Yenile’nin lideri Valerie Hayer, grubun içinde yer alan VVD partisinin Hollanda’da aşırı sağ koalisyona dahil olmasının ardından partinin gruptaki üyeliğinin oylamaya sunulacağını açıkladı.
VVD’nin aşırı sağ koalisyonun içinde bulunmasını “kabul edilemez” bulan Hayer, partiyi Avrupa’yı Yenile’nin savunduğu değerlerden uzaklaşmakla eleştirdi.
Siyasi grubun tüzüğüne göre VVD’nin ihracı hakkındaki oylama, 10 Haziran’da yapılacak.
Meloni, parlamentoyu şekillendirici güç olabilir
İtalyan lider Meloni’nin başkanlığındaki ECR yapacağı muhtemel koalisyon ile parlamentoda dengeleri değiştirebilir.
Marine Le Pen, Meloni’ye AP’de “sağcı bir süper grup” kurmak için teklifte bulunurken, von der Leyen ise Meloni ile çalışmayı sorun etmeyeceğini dile getirdi.
Von der Leyen’in göç konusunda Meloni’nin görüşlerine yakın olması, Meloni’nin ise Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ı Ukrayna’ya yardım konusunda ikna etmesi, iki grubun şekillenecek yeni parlamentoda işbirliği yapabileceğinin sinyalini veriyor.
ID ve ECR’nin yapacağı olası koalisyon ise parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduracağına inanılan EPP başta olmak üzere sol ve liberal gruplarda endişelere neden oluyor.
Aşırı sağcı partilerin bir araya gelmeleri halinde yaklaşık 143 milletvekiliyle parlamentoda en büyük ikinci grup olması, genişleme ve göç gibi kritik AB politikalarını etkileyebilir.
AP seçimlerinde “Filistin” vurgusu
Yunanistan’ın eski Maliye Bakanı Yanis Varufakis’in kurduğu ve Avrupa İçin Demokrasi Hareketi (DiEM25) ile bağlantılı olan Mera25 partisinin seçim kampanyasında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ön plana çıkıyor.
Seçim kampanyasını Almanya’nın başkenti Berlin’de başlatan parti, “Alman hükümetini İsrail tarafından işlenen savaş suçlarındaki suç ortaklığından sorumlu tutmak için” kampanya yürütüyor.
Varufakis, AB’yi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ABD’nin politikalarını izlemekle suçluyor.