Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Aktürk ve doktora adayı Yury Katliarou’nun 2007-2018’de Avrupa ülkelerinin ulusal parlamentolarının alt meclislerinde Müslümanların temsil oranını ele aldığı “Etnokültürel Çeşitliliğin Kurumsallaşması ve Avrupalı Müslümanların Temsili” başlıklı makalesi, Amerikan Siyaset Bilimi Derneğinin resmi akademik dergisi “Perspectives on Politics”in bu ayki sayısında yayımlandı.
Müslüman azınlıkların siyasi temsil seviyelerinin 26 Avrupa ülkesi arasında dikkate değer farklılıklar gösterdiğine işaret eden 11 yıllık araştırmaya göre Müslümanlar, Belçika, Bulgaristan, Hollanda, Romanya ve Sırbistan’da en yüksek temsil seviyelerine sahip ve bu ülkeleri Hırvatistan, Finlandiya, Karadağ ile Norveç takip ediyor.
Buna karşılık Fransa, İsviçre, İspanya, İtalya, İngiltere ve Almanya, Müslüman azınlıkların nüfuslarına oranla en az temsil edildiği ülkelerin başında geliyor.
Etnik ve kültürel çeşitliliğin devletlerce resmen tanınmasının Avrupa’daki Müslüman azınlığın siyasi temsili üzerinde de olumlu etkisi bulunuyor.
Belçika’da Müslüman siyasetçiler, dini kimlikleriyle ön plana çıkabiliyor
Etnokültürel çeşitliliğin en yüksek oranda kurumsallaştığı Belçika’da, Müslümanların temsil oranının sürekli yüksek olması dikkati çekiyor.
Belçika’da Müslüman milletvekilleri, tek bir partide toplanmayıp 5 ana partiye dağılırken bu milletvekilleri sadece sosyalist veya merkez sol partilerde değil, merkez sağ partilerde de bulunabiliyor.
İslami kimliğini açıkça sergileyebilen Müslüman adaylar, Belçika’da hem federal hem de bölgesel düzeyde parlamentoda yarışıp seçim kazanabiliyor. Buna karşılık etnokültürel çeşitliliğin en düşük oranda kurumsallaştığı Fransa’da ise Müslüman azınlığın yalnızca en seküler kesimleri başarılı şekilde siyasi temsil arayabiliyor.
Fransa Ulusal Meclisinde, 2007’de tek bir Müslüman milletvekili yoktu
Fransa, Batı Avrupa’da Müslüman azınlığın en fazla bulunduğu ülke olmasına rağmen Müslümanların siyasi alanda en az temsil edildiği ülke olarak ön plana çıkıyor.
Fransa Ulusal Meclisinde, 2017’de 8, 2012’de 4 Müslüman milletvekili yer alırken 2007’de ise tek bir Müslüman milletvekili dahi bulunmuyordu.
Fransa’da sadece Müslümanlar değil, diğer azınlıklar ve kadınlar da önemli ölçüde yetersiz temsil ediliyor.
Avusturya’da Müslümanlar, parlamentonun alt meclisinin yüzde 2’sinden daha azını oluşturuyor
Doğu Avrupa’da etnokültürel çeşitliliğin kurumsallaşma düzeyinin düşük olduğu ülkelerden Bulgaristan’da, Müslüman azınlığın siyasi alandaki payı, özellikle Türkiye’ye kitlesel göç dahil çeşitli faktörler nedeniyle hızla düştü.
Avusturya ve Hollanda’nın her ikisi de yaklaşık yüzde 6’lık bir Müslüman azınlığa sahip ancak Müslümanlar, Avusturya’da parlamentonun alt kanadının (Federal Konsey) yüzde 2’sinden daha azını oluşturuyor.
Müslüman azınlığın orantılı şekilde temsil edildiği Hollanda’da ise Müslümanlar, parlamentonun yüzde 8’ini oluşturuyor.
Kuzey Makedonya, incelenen tüm Avrupa ülkeleri arasında orantısal olarak yüzde 35,9’la en büyük Müslüman azınlığa sahip ve ülkede son 3 yasama döneminde 29 ila 33 Müslüman milletvekili seçildi.
Avrupa ülkeleri arasında dindar kimliğiyle Müslüman milletvekillerinin öne çıktığı İngiltere’de de Müslümanlar nüfuslarına oranla ortalama 18 milletvekili eksik temsil ediliyor.
Yüzde 1,5’i Müslüman olan Hırvatistan’da ise Müslüman azınlık, 2 ila 3 milletvekiliyle nüfusları oranında temsil ediliyor.
İtalya Temsilciler Meclisinde 2010 ve 2014-15 dönemlerinde sadece 1 Müslüman milletvekili seçilirken 2018’de ise tek bir Müslüman milletvekili mecliste yer alamadı.
Aşırı sağcı politikaların yaygınlaştığı Danimarka’da parlamentoda Müslümanların temsil oranı oldukça düşük
İsviçre nüfusunun yüzde 4,8’ini Müslümanlar oluştururken, milletvekillerinin sadece yüzde 0,5’i Müslüman. Nüfusuna oranla yaklaşık 10 milletvekili olması gerekirken İsviçre’de 2007-2018’de en fazla 2 Müslüman milletvekili siyasi arenada yer aldı.
Uzun yıllar Müslüman milletvekilinin olmadığı ve yüzde 0,8 oranında Müslüman nüfusa sahip Finlandiya ise son dönemde seçilen 2 milletvekiliyle azınlığın nüfusla orantılı temsil edildiği nadir ülkelerden biri oldu.
Burka ve peçe yasağı, vatandaşlık için tokalaşma zorunluluğu, getto yasası ve kurban kesiminin yasaklanması gibi birçok yasa ve tasarıyla aşırı sağcı politikaların yaygınlaştığı Danimarka, Müslüman milletvekili sayısının 3 dönem üst üste azaldığı ender ülkelerden biri olarak dikkati çekiyor.
“Etnokültürel çeşitliliğin en üst düzeyde kurumsallaştığı ülke Belçika”
Makalenin yazarlarından Aktürk, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, “etnokültürel çeşitliliğin kurumsallaşması” kavramıyla devletin resmi olarak etnik ve kültürel çeşitliliği tanıma, destekleme yönündeki bir dizi politikası olup olmadığına ilişkin verilerin yer aldığı Etnisite Rejimleri Projesi’ni esas aldıklarını belirtti.
Söz konusu projenin, dünyadaki 172 ülkede devlet politikalarına ilişkin yüzlerce ülke uzmanına gönderdiği anket sonuçlarının işlenmesi sonucu ortaya koyulan bir veri tabanı olduğunu aktaran Aktürk, makalede sadece coğrafi olarak Avrupa kıtasında toprağı olan ve Müslüman azınlığının nüfus oranı en az bir milletvekilli çıkarabilecek büyüklükteki 26 Avrupa ülkesine ilişkin verileri ele aldıklarını anlattı.
Yazar Aktürk, şöyle devem etti:
“Örneğin, bu ülkeler arasında etnokültürel çeşitliliğin en üst düzeyde kurumsallaştığı ülke, Belçika. Çünkü Belçika’da ulusal seviyede 1’den fazla resmi dilin yanı sıra Valon ve Flamanların başlıca unsuru olduğu bir federal yapı var. Bu etnik-kültürel gruplar anayasada da Belçika’yı beraberce oluşturan unsurlar olarak anılıyor ve nüfus sayımlarında da fiilen pozitif ayrımcılık, kota uygulamalarında da kendilerine yer buluyor.
Valon ve Flamanların böylesine ileri derecede güç paylaşımına dayanan Belçika’da çok daha yeni bir azınlık olan Müslümanlar da nüfusları nispetinde hatta bazen nüfustaki oranlarının üzerinde temsil imkanı bulabiliyor ki; bizim iddiamıza göre, bu bir tesadüf değil dolaylı yoldan etnokültürel çeşitliliğin kurumsallaşmasının olumlu bir yan etkisi. “
“Fransa, Müslümanların siyasette en az temsil edildiği ülke”
Aktürk, Belçika, Finlandiya, Karadağ, Norveç ve Rusya gibi etnokültürel çeşitliliğin önemli ölçüde kurumsallaştığı ülkelerde Müslüman milletvekili oranının, Müslüman azınlığın nüfustaki oranına çok yakın seviyede olduğunu hatta Belçika örneğindeki gibi nüfustaki oranından daha fazla azınlık milletvekili seçildiğinin gözlemlendiğini belirtti.
Bunun başlıca sebebinin, zaman zaman gündeme getirilen “Müslüman azınlığın ne kadar eski ve yerli olduğu” iddiası olmadığına işaret eden Aktürk, “Çünkü Belçika, Hollanda, İsveç ve Norveç gibi Müslümanların ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında göç ettikleri ve siyaseten yüksek seviyede temsil edildikleri ülkeler olduğu gibi Yunanistan gibi en az 500 yıllık geçmişi olan eski ve yerli Müslüman azınlığın eksik temsil edildiği örnekler de var.” diye konuştu.
Aktürk, bu konuda Fransa’nın pek çok açıdan ibretlik bir örnek olduğunun altını çizerek “Fransa, Batı Avrupa’nın gerek orantısal ve gerekse de sayısal olarak en büyük Müslüman azınlığına sahip olduğu halde; Müslümanların siyasette en az temsil edildiği ve İslam karşıtı politikaların siyasetten eğitime, iş piyasasından medyaya kadar hayatın her alanında çok keskin şekilde görüldüğü paradigmatik bir örnek.” ifadesini kullandı.
Fransa’da Müslüman azınlığın nüfusu oranında temsil edilmesi durumunda, ulusal parlamentoda yaklaşık 42-43 Müslüman milletvekili olması gerektiğini söyleyen Aktürk, buna karşılık inceledikleri 3 müteakip yasama döneminde ortalama 4 Müslüman milletvekilinin seçildiğini, böylelikle bir yasama döneminde ortalama 38 Müslüman kökenli milletvekilinin Fransa siyasetinde eksik olduğunu kaydetti.
Aktürk, bunun sebebinin Fransa’da dini ve etnik kimliklerin kamusal alanda ifade edilmemesi ve tüm vatandaşların grup değil birey olarak Fransızca konuşan laik cumhuriyetçi bir kimliğe asimile olması beklentisi olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Fransa’da resmi Fransız dil ve kültürü dışında hiçbir dil ve kültürün kamusal ve resmi görünürlüğü bulunmuyor. Nüfus sayımlarında etnik köken veya ana dil sorulamadığı gibi bilimsel amaçlarla dahi etnik köken, dil ve din temelli anket çalışmaları engellenebiliyor. Dolayısıyla sadece Müslümanlar değil, Fransa’nın 1000 yıllık yerleşik halklarından Hristiyan bir etnik azınlık olan Bretonların da siyasi temsiliyeti yok denecek kadar. Makalede, Breton kimliğini vurgulayan ve kültürel özerklik taraftarı olarak bilinen ilk ve tek Breton milletvekili Paul Molac’ın 2012’de seçildiğine değinerek Bretonların siyasi temsilinin de neredeyse sıfıra yakın olduğuna işaret ettik.”
Fransız Müslümanlarının en büyük kısmını oluşturan “Fransız Cezayir” kökenlilerin yaklaşık 190 yıldır Fransa’nın parçası olduğunu, bu sürede Fransız diline, kültürüne, siyasi ve idari yapısına maruz kaldıklarına işaret eden Aktürk, “Demek ki; eski bir azınlık olmak hiçbir şekilde siyasette adil temsili getirmiyor.” dedi.
Aktürk buna karşılık sınırın öbür tarafında, Belçika Müslümanlarının sadece 50-60 yıllık bir geçmişleri olduğu halde nüfusları oranında ve hatta nüfuslarının üzerinde bir oranda temsil edilebildiğini belirterek “Daha da önemlisi Belçika’nın çok kültürlü siyasi ve idari yapısı içinde Müslümanların dini kimliklerini ifade ederek siyasette yer bulması, yine zor olmakla birlikte Fransa’ya göre daha çok kolay.” değerlendirmesinde bulundu.
Makalede, Belçika’da Müslüman dini kimliklerini de ifade ederek bölgesel, ulusal milletvekili ve bakan seviyesinde görev almış Mahinur Özdemir ve Emir Kır örneklerine yer verdiklerini kaydeden Aktürk, “Belçika’nın aksine İslami kimliklerini açıkça ifade eden milletvekillerine, Fransa siyasetinde rastlanmadığını vurguluyoruz. Fransa’nın gerek mutlak sayı gerekse oran olarak Belçika’ya göre daha büyük ve çok daha eski bir Müslüman azınlığı olduğu halde görülen bu fark, çok çarpıcı.” diye konuştu.
Makale, geçen sene çevrim içi yayımlandı
2020’de çevrim içi yayımlanan ve bu ay, “Perspectives on Politics” dergisinde yer verilen makaleye, “https://www.cambridge.org/core/journals/perspectives-on-politics/article/institutionalization-of-ethnocultural-diversity-and-the-representation-of-european-muslims/597238E3A2AC714151F431FD23879EED” bağlantısından erişilebilir.
Aktürk, Chicago Üniversitesinden Siyaset Bilimi alanında lisans ve Uluslararası İlişkiler alanında yüksek lisans, Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’den Siyaset Bilimi alanında doktora derecelerini aldı.
Harvard Üniversitesinde Rusya ve Avrasya Araştırmaları Merkezi’nde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştığı dönemde aynı üniversitenin Siyaset Bilimi Bölümü’nde ders verdi.
2010’dan bu yana Koç Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Aktürk, “Almanya, Rusya ve Türkiye’de Etnisite Rejimleri ve Milliyet” başlıklı kitabı 2012’de Cambridge Üniversitesi Yayınlarınca basıldı ve “Joseph Rothschild” kitap ödülüne layık görüldü.