Avustralya’da hükümet, 19. yüzyılda 1910-1070 ailelerinden koparılarak devlet tarafından yetiştirilen yerli çocuklara tazminat ödeneceğini duyurdu
Avustralya hükümeti, asimile edilmeleri amacıyla küçük yaşta ailelerinden koparılarak devlet tarafından yetiştirilen ve “kayıp nesil” olarak bilinen yerli halk üyelerine 55 bin dolar (75 bin Avustralya doları) tazminat ödeneceğini duyurdu.
Açıklamada, asimile edilmeleri amacıyla küçük yaşta ailelerinden koparılarak devlet tarafından yetiştirilen ve ‘kayıp nesil’ olarak bilinen Aborjin çocuklarına 55 bin dolar (75 bin Avustralya doları) tazminat ödeneceği belirtildi. Tazminatların, halen hayatta olan ve Avustralya’nın başkent ve kuzey bölgelerinde 18 yaşından küçükken ailelerinden koparılan yerli çocuklara ödeneceği belirtildi.
Harcanacak en yüksek miktar
Tazminat teklifi, Avustralya’nın yerli nüfusunun yaşam koşullarını iyileştirmek için ek 1 milyar Avustralya doları harcama taahhüdünün bir parçası olarak geldi. Ailelerinden zorla alınan, “Çalınmış Kuşak” olarak da bilinen binlerce melez Aborjin’e yapılan uygulamanın telafisi için Avustralya’daki yerlilerin yaşam şartlarını iyileştirmek üzere 2026 yılına kadar kullanılması planlanan 378,6 milyon Avustralya dolarının (279,7 milyon ABD doları) harcanacak en yüksek miktar olduğu bildirildi.
Tazminat planının yalnızca melez Aborjin çocuklar ve Avustralya Başkent Bölgesi, Kuzey Toprakları ve Jervis Bay Toprakları için geçerli olacağı kaydedilirken en fazla yerli nüfusa sahip Queensland ve Batı Avustralya eyaletlerinin ise belirli tazminat planlarına sahip olmadığı kaydedildi.
‘Uzun zamandır beklenen bir adımdı’
Avustralya Başbakanı Scott Morrison konuya ilişkin parlamentoda yaptığı açıklamada, “Bu, kayıp nesil üyeleri, aileler ve yerli toplulukları tarafından uzun zamandır beklenen bir adımdı. Resmi olarak ifade etmek gerekirse, sadece olanlar için çok üzgün olduğumuzu değil, bunun sorumluluğunu alacağımızı da söylüyorum” dedi. Yerli topluluklar, hükümetin tazminat teklifini memnuniyetle karşıladı ancak konu hakkında daha fazla adım atılmasını beklediklerini vurguladı. Kayıp neslin bazı üyelerini temsil eden Şifa Vakfı’nın CEO’su Fiona Cornfort ise söz konusu adımı ‘bir şey ama her şey değil’ şeklinde yorumladı.
‘Hayatta kalanlar için güzel bir gün’
Mağdurlardan Pat Turner, çalınan kuşaklara yönelik, 1997 yılında önerilen tazminatı memnuniyetle karşıladığını söyledi. 1920’li yıllarda annesinden zorla ayrılan ve 1970’lere kadar tekrar bir araya gelemeyen Turner, “Annem de dahil olmak üzere birçok insanımız öldü, bu yüzden ölenler için üzücü ama hayatta kalanlar için güzel bir gün” ifadesini kullandı. ‘Çalınan Kuşaklar’ için tazminat planları, 2008-2020 yıllarında Avustralya eyaletleri tarafından yasalaştırılmıştı.
Aborjinlerden özür dilenmişti
Geçmişte yapılan haksızlıklar nedeniyle 2008’de dönemin Başbakanı Kevin Rudd, Aborjinlerden özür dilemiş, söz konusu uygulamayı “ulusun ruhunda büyük bir leke” olarak nitelendirmişti. Rudd, 100 binden fazla yerli çocuğun aileleri ve topluluklarından koparıldığını ifade etmişti.
Öte yandan, geçtiğimiz yıl Avustralya’da hükümet, yaşam beklentisi ve eğitim gibi ölçütleri iyileştirmeye yönelik 10 yıllık çabaların başarısız olduğunu kabul etmiş, yerli halka yönelik politikaların sıfırlanacağını belirtmişti. 26 milyona yakın nüfusa sahip Avustralya’da yaklaşık 700 bin yerli bulunurken, yerliler hemen hemen tüm ekonomik ve sosyal göstergede en alt sıralarda yer alıyor.
Yüzlerce Aborjin zorla alındı
Avustralya’da, 1910’dan 1970’lere kadar yaklaşık 100 bin melez Aborjin çocuk, ailelerinden zorla alınarak kendi ırklarından ‘korunmaları’ amacıyla devlet bakımına verildi. 1997’de bu kuşakla ilgili yapılan ulusal çaplı bir araştırma, ailelerinden ayrılan çocukların büyük bölümünün, yakınları ve kültürlerinden kopartılmaları nedeniyle uzun dönemli psikolojik sorunlar yaşadığını ortaya koydu.
Bu soruşturmada, yetkililerin bu kişilerden özür dilemesi ve tazminat ödemeleri önerisi yer alıyordu. Ancak dönemin başbakanı John Howard bu öneriyi kesin biçimde reddetti, hükümetinin geçmiş politikalardan sorumlu tutulamayacağını savunmuştu.