Yaklaşık 9 milyonluk nüfusa sahip Avusturya’da 6 milyon 400 bine yakın seçmen, 9 Ekim Pazar günü yerel saatle 17.00’ye kadar yeni cumhurbaşkanını belirlemek üzere sandıklarda oylarını kullanacak.
Seçim merkezleri başta olmak üzere mektup oy yöntemi ya da yatalak seçmenlere yönelik eve gelinerek oy kullanma olanağı sunulması gibi imkanlar ışığında Avusturyalılar vatandaşlık görevlerini yerine getirebilecek.
Avusturya’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olunabilmesi için adaylığa namzet kişinin 36 yaşının üzerinde olması, 6 ayın üstünde hüküm giymemiş olması, Avusturya vatandaşı olması ve seçim kuruluna en az 6 bin destek imzası topladığını ibraz etmesi gerekiyor.
Seçimde 7 aday yarışacak
Cumhurbaşkanlığı görevinin 6 yıl sürdüğü ülkede mevcut Cumhurbaşkanı Van der Bellen’in yanı sıra aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) adayı hukukçu Walter Rosenkranz, bir başka aşırı sağcı eski FPÖ milletvekili halihazırda televizyon yorumcusu Gerald Grosz, adaylar arasındaki en renkli isim Bira Partisi Başkanı, müzisyen ve doktor Dominik Wlazly, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan virüsle mücadele kapsamında uygulanan önlemler karşıtı Avusturya İnsan, Temel Haklar, Özgürlük (MFG) oluşumunun başı Michael Brunner, iş insanı Heinrich Staudinger, gazeteci ve bir dönem FPÖ ile yolları kesişen bir başka sağcı Tassilo Wallentin adaylar arasında yer alıyor.
Pazar günü yapılacak seçimde yüzde 50’nin üzerinde oy olan aday, ilk turda ülkenin yeni cumhurbaşkanı olacak. Yüzde 50’nin aşılamaması durumunda 4 hafta sonra yeniden kurulacak sandıklarda seçmenler, en çok oy alan iki aday arasında tercihte bulunarak cumhurbaşkanını belirleyecek.
Van der Bellen açık ara önde
Çeşitli kamuoyu yoklamalarına göre, mevcut Cumhurbaşkanı Van der Bellen’in, yüzde 51-58 aralığındaki oy oranıyla ilk turda seçimin kazananı olacağı tahmin ediliyor.
Ülkede ana muhalefet ve iktidar partilerinin aday göstermediği seçimde Van der Bellen, dolaylı ya da doğrudan ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPÖ), iktidarın büyük ortağı merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP), küçük muhalefet Yeni Avusturya Partisi (NEOS) ve iktidarın küçük ortağı Yeşiller Partisi tarafından destekleniyor.
Bu arada FPÖ’ye oy vermek istemeyen ama Van der Bellen ile de yıldızları barışmayan ÖVP seçmeninin diğer sağcı adaylara rağbet göstereceği tahmin ediliyor.
Seçim kampanyalarında Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yol açtığı etkiler belirleyici bir rol oynarken sağcı adaylar, seçilmeleri durumunda Rusya’ya yönelik yaptırımları sonlandıracakları vaadinde bulunuyor, diğer adaylar ise Moskova karşıtı Ukrayna yanlısı kararları destekleyeceklerini vurguluyor.
Van der Bellen’den istikrarın korunması vaadi
Avusturya’da siyasi açıdan ciddi çalkantıların yaşandığı son 6 yıllık süreçte Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Van der Bellen, seçmene, sağduyulu ve soğukkanlı hareket ederek krizlerin ciddi anlamda büyümeden çözülmesi ve ülkede istikrarın korunması için göz ardı edilemez bir katkı sağladığı mesajını vererek, vatandaşın kendisini ikinci kez seçmesini istiyor.
Van der Bellen, iklim değişikliği ile mücadele, enerji krizi ve hayat pahalılığı gibi ülke gündeminin en önemli konularına değinerek göçmen, Müslüman ve Türklerle geliştirdiği iyi ilişkiler doğrultusunda yabancı asıllı seçmenlerin de oylarına göz kırpıyor.
Görev süresince 6 başbakan ve 5 hükümet değişikliğine şahit olan Van der Bellen, skandallar, yolsuzluk suçlamaları, güven oylaması, geçici teknokrat hükümetler ve gölge başbakanların konuşulduğu fırtınalı bir süreçte elde ettiği tecrübenin seçilmesi durumunda ikinci dönemde de ülkeye katkı sağlayacağı görüşünde.
Mevcut Cumhurbaşkanı’nın ilk turda seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakan uzmanlar, Van der Bellen’i destekleyen seçmenin rehavete kapılarak sandığa gitmemesi durumunda katılımın düşeceğini ve bunun da ikinci tura gidilmesine neden olabileceği değerlendirmesinde bulunuyor.
Sağcı adaylar
Sağ ve aşırı sağcı cenahtan 4 adayın seçime katılması, 2016’da yapılan seçimlerde FPÖ’nün adayının Van der Bellen ile yarışı başa baş götürmüş olmasının siyasi yelpazenin sağında bu göreve olan ilginin artmasına yol açmış olabileceği değerlendiriliyor.
Aşırı sağcı partinin adayı Walter Rosenkranz’ın, kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 11-17 aralığında oy alması bekleniyor. Rosenkranz, Van der Bellen dışındaki adaylar arasında mecliste sandalyesi bulunan bir parti tarafından desteklenen tek isim.
Rosenkranz, aşırı sağcı söyleme ek olarak, Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı çıkarken Avusturya’nın tarafsızlığının korunması gerektiğini savunuyor. Kovid-19 önlemleri karşıtlığının bayraktarlığını yapan FPÖ’nün adayı olarak tedbirlerin de bir an evvel tamamen sonlandırılmasından yana.
– AB karşıtı aday, Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını savunuyor
Eski FPÖ’lü Gerald Grosz, hem favori adaya karşı hem de 3 sağcı isim arasında yarıştığının bilinciyle daha uç vaatlerde bulunuyor. Avusturya’nın Avrupa Birliğinden (AB) çıkması gerektiğini savunan Grosz, Rusya’ya yönelik yaptırımların da sonlandırılması görüşünde.
Grosz, cumhurbaşkanı olması durumunda ÖVP-Yeşiller koalisyon hükümetini sonlandıracağını ve erken seçimlere gidileceğini belirterek, Kovid-19 önlemlerine de karşı olduğunu gizlemiyor.
Sağdan bir başka isim Tassilo Wallentin de Rusya’ya yönelik yaptırımlara mesafeli olduğunu, cumhurbaşkanı olması halinde mevcut iktidarı hemen sonlandırmayı düşünmediğini ancak iktidara belirli bir süre tanıyacağını, bu zaman zarfında gerekli adımların atılmaması durumunda bu seçeneğin düşünülebileceğini ifade ediyor.
Aşı karşıtı isim de adaylar arasında
Kovid-19 tedbirleri karşıtlığıyla geniş çevrelerce tanınan Michael Brunner de yukarıdaki isimlerle benzerlikler gösteriyor. Kamu yayıncı kuruluşu ORF’nin bazı siyasiler için lobicilik yaptığını ileri süren Brunner, Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı olduğunu belirterek, cumhurbaşkanı olması durumunda mevcut hükümeti, salgına karşı aldığı tedbirlerle anayasaya aykırı hareket ettiği ve vatandaşın özgürlüklerini kısıtladığı gerekçesiyle sonlandıracağı vaadinde bulundu.
Seçimin en renkli adayı
Seçime girecek adaylar arasında en renkli isim Marco Pogo takma adıyla da tanınan müzisyen, doktor ve Bira Partisi Genel Başkanı Dominik Wlazly.
Wlazly, yolsuzluk ve “siyasi kokuşmuşlukla” mücadele edeceğini belirterek, her neye mal olursa olsun çevreci politikaların ve hedeflerin geçekleştirilmesini savunuyor. Rusya’yı “saldırgan” olarak tanımlayan Wlazly, daha insani bir sığınmacı sistemi oluşturulmasını talep ederken Ukraynalı göçmenlerin yanında olduğunu dile getiriyor.
Wlazly’nin vaatlerinin Van der Bellen’inkilere benzediğine işaret eden uzmanlar, bu renkli adayın Cumhurbaşkanı’nın oylarını azaltacağı ve sandıkta sürpriz sonuçlar ede edebileceği değerlendirmesinde bulunuyor.
İş insanı Heinrich Staudinger de yoksulluk, hayat pahalılığı gibi konulara dikkati çekerek, küçük esnafın yaşadığı sorunların giderilmesi, iklim değişikliği, doğanın korunması gibi hususların altını çiziyor.