MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yükseköğrenimini Elazığ’da sürdüren Enes Kara’nın intiharının, her yönüyle konuşulduğunu, tartışıldığını, hatta siyasi ve ideolojik önyargılarla istismar edildiğini söyledi.
“Bahanesi ne olursa olsun, bir gencin girdiği ruhi bunalımdan çıkamayarak intihar etmesi bizleri derinden üzmüştür.” ifadesini kullanan Bahçeli, bu olayın ruh sağlığı kısmıyla ilgili detaylı görüş paylaşmayacaklarını belirtti. Bahçeli, “Ne var ki, TBMM’ne geçen dönem sunduğumuz Ruh Sağlığı Kanun Teklifi’mizin de bir an önce görüşülüp kabulünü bekliyor, bunu ısrarla istiyoruz. Kadınlarımızı, çocuklarımızı, masum insanlarımızı hedef alan şiddet, cinayet, taciz ve tecavüz furyasıyla sonuna kadar mücadelenin yanındayız. İstismarın her zeminde karşısındayız.” diye konuştu.
Malum intihar vakasının ne ilk ne de son olacağını kaydeden Bahçeli, “Bizim burada üzerinde durmak istediğimiz asıl mevzu söz konusu intihar olayının özellikle menfur bir siyasi hesaplaşmaya konu edilerek, muhafazakar ve mütedeyyin insanlarımıza karşı husumetle perçinlenmiş intikam aracına dönüştürülmesidir. Bu doğru değildir, insani değildir, vicdani hiç değildir.” dedi.
CHP’nin ve malum yoldaş medyasının sürekli gündemde tuttuğu Enes Kara intiharının kolektif bir saldırı ve tahakküm vasıtası haline getirildiğini dile getiren Bahçeli, “Herkesin, yasalar kapsamında ve maşeri vicdan sınırları içinde hür ve müstakil hareket etmeye, inanç hürriyetini sonuna kadar yaşamaya hakkı vardır. Tarikat ve cemaatler, devletle rekabete meyletmedikten, devleti ele geçirme hatasına düşmedikten sonra, sosyolojik bir realite olarak hayatın olağan akışı içinde var olmaya devam edeceklerdir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Serçeysen serçeliğini bil, sakın kuzgunluğa heves etme”
“Bizim derdimiz ve sorun ettiğimiz konu tarikat ve cemaatlerden ziyade yüce dinimize yönelik suçlamalardaki sinsiliktir.” diyen Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz hiç kimsenin avukatı değiliz. Ama mesele dinimiz olunca gözümüzü daldan budaktan, sözümüzü de ondan bundan asla esirgemeyiz. İster özel yurt olsun, isterse de devlet yurdu olsun, bu tip üzücü intihar hadiselerine geçmişte defalarca şahit olunmuştur. Elbette hiçbir öğrencimizin aç ve açıkta kalmasına göz yumamayız. Devletin en temel görevlerinden birisi de öğrenci yurtları inşa ederek evlatlarımızın barınma ihtiyaçlarını köklü çözümlerle buluşturmaktır. Kaldı ki son yıllarda bu alandaki sevindirici ve ümit verici gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yine de marjinal kesimlerin, öğrenci kisvesine bürünmüş bölücü ve yıkıcı odakların yurt sorunu üzerinden istismar kampanyası yürüttükleri bilinen bir gerçektir. Merhum Enes Kara’nın böyle bir sorununun olmadığı, devlet yurdunda kalmak için herhangi bir müracaatının da bulunmadığı yapılan açıklamalarla sabittir.
Geride kalan bir hafta boyunca, asıl nedeni karanlıkta kalan bir intihar olayı üzerinden inançlarımıza saldıranlar, sanki ilk kez bir intihar yaşanmış gibi manevi değerlerimizi karalama yarışına girenler art niyetlidir, marazi maksatlarıyla yakalarını ele vermişlerdir. Hiçbir intihar tasvip edilemez, hoş görülemez. Allah’ın verdiği canı, Allah’tan başka hiç kimse alamaz. İntihar karmaşık ruhi ve psikolojik bir iflasın sonucudur. Biz sonuçlar hakkında değil de, sebepler üzerinden konuşulmasını daha makul buluyoruz. Bu konu ise evvelemirde ilim insanlarımızın üzerinde düşünmeleri gerek bir meseledir. Gerçeklerin örtbas edildiği, algıların ön plana geçtiği bugünkü insanlık döneminde, karşı karşıya olduğumuz olayları doğru bir duruşla, tutarlı bir mantık örgüsüyle tefrik etmek durumundayız.
İnsan, kendi tarihinin ve toplumunun ürünü olduğu kadar kendi çağının da ürünüdür, aynı zamanda mimarıdır. Maddi-manevi miras, teknoloji, dünya görüşü, düşünüş biçimi, talepler ve eğilimler insanın hem dünyaya hem de topluma bakışını her cepheden etkilemektedir. Bildiğiniz üzere temiz bir imanın, parlak bir düşüncenin önündeki en büyük engel cehaletin güçlü ve aktif olmasıdır.
Mesela yazdığı ucube bir şarkının sözleri arasında, Hz. Adem ile Hz.Havva’ya cahil diyen sorumsuz ve şuursuz bir sanatçının alamet olarak bindiği sefalet ve rezalet hali dünyevi kıyameti olan cehalet çukurunun açık seçik bir numunesidir. Bu sanatçıya diyorum ki, serçeysen serçeliğini bil, sakın kuzgunluğa heves etme. Bu tiplerin kafaları arızalı, kalpleri taşlı ve dikenlidir. Aklın, ahlakın, bilimin ve inancımızın öncüleri olarak gördüğümüz birçok milli ve manevi şahsiyet cehaletin linçine uğramıştır. Bununla birlikte yüce dinimiz pek çok bühtana, pek çok yalan ve saptırmaya maruz kalmıştır.
Enes Kara’nın intiharını cahilce, bağlamından kasten kopararak, belirli hedefler kapsamında sorgulayan, yargılayan ardında da toptancı yaklaşımla inanan insanlarımızı linç etmeye kalkanlar birlik, dirlik, kardeşlik ve dayanışma ruhumuzu hazmedemeyen uşaklaşmış mihraklardır.”
“Piyangonun Kılıçdaroğlu’na çıkmadığına şaşırdım, halbuki bütün numaralar ondaydı”
Bahçeli, bir CHP’linin, Kemal Kılıçdaroğlu için “Bizim Genel Başkan’ımız Peygamber soyundan gelir. Ama kimseye anlatmaz. Bununla çıkmaz kamuoyuna” sözlerinin; manevi dolandırıcılığın, siyasi kalpazanlığın yeni bir türü olduğunu ifade etti.
Bu sözleri “siyasi cehalet olmasının yanında sakat bir kifayetsizlik, skandal bir küstahlık” olarak niteleyen Bahçeli, “Şayet Kılıçdaroğlu, Efendimizin soyundan geliyorsa, onun ahlakıyla ahlaklanması, imrenilecek hayatını örnek alması, ihlasıyla bezenmesi, imanıyla bütünleşmesi beklenen ve olması gereken bir insanlık halidir. Ancak böylesi bir mütekamil ve hayranlık uyandıracak manevi yüksekliğin kırıntısı dahi kendisinde yoktur.” değerlendirmesinde bulundu.
“Siyasi ikbal ve ihtiraslarının ambargosu altında ezilip büzülen, Türkiye karşıtlarının uydusu haline gelen, milli ve manevi değerlerimizin tahribine hizmet eden siyasi bir anlayışın, Efendimizin soyundan geldiğini iddia etmek münafıkça bir uydurmadır ve A’dan Z’ye sahtekarlıktır.” ifadelerini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Kılıçdaroğlu, geçen hafta ziyaret ettiği Zonguldak’ta sosyal kimlikler üzerinden konuştuklarını söylemişti. Aslında kimlik siyasetinin dibini boylayan bu şahıs, dini kimlikler üzerinden de siyaset yapmadıklarını açıklamıştı. Kısacası yine yaş tahtaya basmış, yine çuvallamış, patent haklarına sahip olduğu yalan makinesini bir kez daha çalıştırmıştı.
Ayrıca Zonguldak’ta mevcut kömür rezervini anlatmak isterken milyar ton diyeceğine milyon ton, Uzun Mehmet yerine Uzun Hasan demiş, dili damağına dolaşmış, komik durumlara düşmekten kurtulamamıştı. Çünkü kalbi başka, dili başka; fikri başka, zikri başkadır.
Üzüldüğümüz husus, böyle bir zihniyetin, gerçekleşmeyecek bir rüya olsa da, Türkiye’yi yönetme amacı taşımasıdır. CHP zihniyeti terörist Demirtaş’ın yanında, Sorosçu Osman Kavala’nın izindedir. Dün bu Sorosçu’nun duruşmasına CHP’li milletvekillerinin yanı sıra bazı dış misyon temsilcilerinin de katılması tam bir garabet ve suçüstü halidir. Anlayamadığımız nokta, CHP’lilerle birlikte yabancı ülke diplomatlarının mahkemede ne aradıklarıdır. Türk yargısı bağımsız ve tarafsızdır. Hiçbir ülke Türk adaletine yön veremeyecek, istikamet çizemeyecek, etki edemeyecektir. Aksi davranış hukuk ve egemenlik haklarımıza saygısızlıktır, saldırganlıktır.
Osman Kavala Türkiye’yi sevmemesine rağmen, özellikle bu CHP’li yöneticilerin Kavala ilgisi neye yorulmalı, nasıl yorumlanmalıdır? Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasında Cumhurbaşkanları adayları arasında Sorosçu Osman Kavala da mı bulunmaktadır? Ne oldu, Kavala’nın tutukluluğu devam edince karalar mı bağladınız? Mateme mi gömüldünüz? Besmele duymuş şeytana mı döndünüz?
Geçen haftaki grup konuşmasının bir yerinde ‘bu Bahçeli’ye kapak olsun’ diyen Kılıçdaroğlu’na önemle ve öncelikle hatırlatırım ki, biz şişe veya tencere değiliz ki kapak bizi bulsun, kapak bizimle buluşsun. Sen kendine bak, aynanın karşısına geçip aldığın ve başına geçirdiğin gazoz kapaklarını teker teker saymalısın. Sana yakışan ve yakışacak olan da aynısıyla bu olacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu, sokak lambası gibi olma ki, kime yandığın, kime ışık saldığın belli olsun.
Doğrusunu isterseniz, bu yılki piyangonun Kılıçdaroğlu’na çıkmadığına, talih kuşunun başına konmadığına çok şaşırdım, halbuki bütün numaralar ondaydı, bütün oyunlar onunlaydı. Biz bunu biliyoruz, millet de biliyor, gerekli demokratik faturayı kesmek için de uygun zamanı bekliyor.