MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen pazar günü, bir yandan İstanbul’un fethinin 569. yıl dönümünü kutlarken, diğer yanda Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi Fidan Dikim Töreni’ni gerçekleştirdiklerini anımsattı.
Millet Bahçesi’nde fitne kazısına heves edenlerin yine kaybedeceklerini dile getiren Bahçeli, onların meselesinin ne ağaç ne doğa ne yeşil ne de çevre güzelliği olduğunu dile getirdi.
Bahçeli, “Müşterek gayeleri kriz çıkarmak, sorun üretmek, Türkiye’nin önüne taş koymaktır. İstanbul Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nden yeni bir Gezi Parkı kalkışması, yeni bir husumet dalgası, yeni bir kaos fırtınası çıkarmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Bizden söylemesi, uyarmadı demesinler, su testisinin su yolunda kırılacağını, keskin sirkenin küpüne zarar vereceğini bir an olsun güdük akıllarından çıkarmasınlar. Yanılıp yenilip aksine hizmet eden olursa bunun sonuçlarına çok ağır şekilde katlanmak durumunda kalacaklardır.” değerlendirmesinde bulundu.
Son günlerde arka arkaya şehit haberleri geldiğini ifade eden Devlet Bahçeli, şehitlere Allah’tan rahmet, tedavi altında bulunanlara sağlık, sıhhat ve şifa diledi.
Hiçbir terör örgütü, hiçbir cani ve iş birlikçinin Türkiye’nin karşısında duramayacağını, karşısında tutunamayacağını vurgulayan Bahçeli, “NATO güvenlik mimarisi altında müttefiklik bağlarıyla diyalog kurduğumuz ülkelerin zahirde verdikleri dostluk mesajları batındaki husumetlerini artık gizleyemez boyutlardadır. Bu ülkelerin sözleriyle eylemleri taban tabana zıtlık içermektedir.” dedi.
“Teröristlerin ellerindeki silahı verenler de teröristtir.” ifadesini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine itirazı boşuna değildir. Bu ülkeleri temsil edenlerin ülkemize gelerek Türkiye’yi ikna gayretleri boşa emektir. Çünkü bu ülkeler samimi değildir, dürüst ve ilkeli duruştan bütünüyle mahrumlardır.
İsveç yönetimi, kendi başkentinde bölücü teröristlerin Türkiye aleyhtarı gösterilerine hala sessiz, hala seyircidir. Hatta teröristler polis koruması altındadır. Arayan dervişi tekkede, hacıyı Mekke’de, hain teröristleri de Avrupa ülkelerinin başkentlerinde hemen bulacaktır. Güneşi balçıkla sıvamak akıl karı değildir. Çürük tahtanın çivi tutmayacağı da açıktır.
Geçen hafta Türkiye’de muhataplarıyla müzakere masasına oturan İsveç heyeti, aynı günde terörist Salih Müslim’i devlet televizyonuna çıkarıp konuşturacak kadar küstahtır, art niyetlidir. Saygı kayığına binmeden adamlığın kıyılarına nasıl ulaşılacaktır? Güvensizliğin demir attığı koylarda yan yana nasıl yürünecektir? İsveç ve Finlandiya terörle arasına mesafe koymadan NATO’ya hangi yol ve vasıtayla girebilecektir? Olacak iş midir bu?
Türkiye’nin hakkı, hukuku, egemenlik ve tarihsel çıkarları gözetilmeden, hepsinden önemlisi milli ilkelerine riayet ve hürmet gösterilmeden sözü edilen iki ülkenin NATO’ya girmesi hangi mantığa, hangi ahlaka, hangi siyaset aklına sığabilecektir? Bizim değerlendirmemize göre, İsveç ve Finlandiya kırmızı kart cezalısıdır. Bu cezanın kaldırılması için PKK/YPG/PYD hilesiz ve hilafsız kınanmalı, Türkiye’nin iade talebinde bulunduğu teröristler derhal teslim edilmelidir. PKK’ya tavır alıp da YPG’yi kollamak ve ayrı bir kategoride değerlendirmek yaman ve yakıcı bir çelişkidir. PKK neyse YPG odur. İki örgüt de terörist, iki örgüt de bölücü ve insanlık düşmanıdır. Biz terör örgütlerinin NATO’ya girmelerine tepkisiz ve etkisiz kalamayız. Her gün şehit veren, her gün yürekleri kavrulan, her gün al bayrağa sarılı şehit tabutlarını omuzlayan biziz.
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kast edilen, saldırıya uğrayan ülke İsveç değil, Finlandiya değil, Fransa değil, Almanya değil, Türkiye’dir. Sınır ötesi askeri operasyonlarımıza itiraz eden, silah ambargosu uygulayan malum ülkelerle nasıl ortaklık kuracağız? Yan yana gelmemiz nasıl mümkün olacak?”
“9 askeri üs milli güvenliğe tehdit”
ABD’nin tahrik ve tertipleri, terör örgütüne kesintisiz silah, para, mühimmat ve eğitim desteği sağlamasının “hazmetme eşiğini çoktan aştığını, isyan ve infial sınırlarına dayandığını” belirten Bahçeli, bu ülkenin Yunanistan’ı kafa kola alıp Türkiye’yi hedef göstermesinin de sinsi bir gayenin adım adım takip edilmesinden başka bir şey olmadığını söyledi.
Bahçeli, Akdeniz ve Ege’de gerilimi tırmandıran, taciz ve tahriklerini seriye bağlayan Yunanistan’ın ateşle oynadığını ifade ederek, ABD’nin Yunanistan’da kurduğu 9 askeri üssün Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit olduğunu vurguladı.
“Miçotakis yönetimi denize dökülen vandal dedelerinden ders almamıştır.” diyen Bahçeli, “Bu gafil zihniyetin anlaşılan odur ki denizin dibini canı tekrar çekmektedir.” ifadesini kullandı.
Anadolu coğrafyasının devamı niteliğindeki 12 ada konusunun “henüz kapanmamış yara” olduğunu dile getiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“12 ada Türkiye’den haksızca, ayak oyunlarıyla gasp edilmiştir. Bu adaları Çanakkale Boğazı’yla İstanbul’un güvenliğinden ayrı düşünmek imkansızdır. Birinci Dünya Savaşı esnasında, misal olarak, Meis kıyılarına konuşlandırılan düşman toplarının savaş boyunca vatanımızı nasıl hedef aldığını, Finike, Kaş, Fethiye’deki Türk nüfusunun nasıl tehlikelere maruz kaldığını unutmuş değiliz. Bugünkü şartlarda Türkiye’ye 12 Ada üzerinden silah gösterilmektedir. Ege’de sınır ve egemenliği devredilmemiş adalar meselesi Türkiye ile Yunanistan arasında çözülmeyi bekleyen, fakat gün geçtikçe de karmaşıklaşan en ciddi sorunlardan birisidir. Karşımızdaki bu soruna stratejik de baksak, iyi komşuluk hukuku açısından da yaklaşsak bize göre sonuç değişmeyecektir. İç ve dış işgal cephesi şu gerçeği hatırından bir an olsun çıkarmasın ki, çalınmış mal sahibine mutlaka iade edilmelidir. Ya seve seve, ya da zorlaya zorlaya adalet yerini bulacaktır.
Kendi siyaset ve devlet sistemini konsolide etmeye çalışan Yunan hükümeti her anlamda kırılgan ve kaypaktır, sırtını da yüz yıl önce olduğu gibi yine güç merkezlerine korkakça dayamıştır. Türkiye ve Yunanistan’ın Ege’deki kara sularının genişliği 6 deniz milidir. Yunanistan’ın dayatmalarla bu genişliği 12 mile çıkarma amacı kan dökmeden, silahlar konuşmadan asla mümkün değildir. Bu itibarla Türk milleti, Ege’nin karşı kıyısından saldırgan ve yayılmacı politika izleyen Yunanistan’a müsamaha göstermeyecektir. Biz 12 adayı unutmadık, unutmayacağız, bir gün asıl sahibine geçeceği günleri de mutlaka göreceğiz. Türkiye, dostluğuna güven duyulan, özü, sözü dosdoğru bir ülkedir. Fakat safiyane duruşumuzu yanlışa yorup da etrafımızı kuşatmaya alan, almaya hazırlık yapan, teröristleri üzerimize kışkırtan ülkelerle de çetin bir mücadeleye sonuna kadar hazır olduğumuz iyi bilinmelidir. Zalime hoşgörü mazluma ihanettir. Dostluğumuzun güven verdiği kadar düşmanlığımızın da dehşet ve korku uyandıracağını herkesin aklında tutmasında yarar vardır. Tecrübeyle sabittir ki, domuz derisinden post olmaz, eski düşmandan da dost olmaz. Söylesek söz olur, söylemesek dert olur, su uyur düşman uyumaz, nitekim dost yüzünden, düşman da gözünden belli olur.”
“Tel Rıfat ve Münbiç özgürleştirilmelidir”
Son aylarda, Ayn el Arab ve Tel Rıfat’tan Türkiye’ye atılan roketler, havan toplarının, Karkamış, Kilis başta olmak üzere sınır hattındaki yerleşim alanlarına isabet ettiğini; yine aynı şekilde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekat Bölgelerine yönelik terör eylemlerinde bir artış gözlemlendiğini anımsatan Bahçeli, bu kapsamda yeni bir sınır ötesi ve ezici harekatın mecburiyet haline geldiğini kaydetti.
ABD ile “Ankara Mutabakatı”; Rusya ile “Soçi Mutabakatı”nın imzalandığını hatırlatan Bahçeli, “Mutabakatların Türkiye haricindeki taraf ülkeleri taahhütlerini çiğnemiş, dahası terör örgütüne alan açmaya devam etmişlerdir. Bu aldatmanın, bu yalanın sonuna gelinmiştir. İdlib’e, Mare’ye, Azez’e, Cerablus’a ve Afrin’e yönelik terör saldırılarının ağırlık merkezi şu anda Tel Rıfat’tır. Tehdit nereden doğuyorsa, teröristler hunhar saldırılarını nerelerden ikmal ve takviye ediyorlarsa, diyorum ki, oralar meşru hedeftir, caniler temizlenmeli, en başta Tel Rıfat ve Münbiç özgürleştirilmelidir. Ne ülkemizde ne Meclisimizde ne de sınır hattımızda terörist istemiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, MHP’nin, muhtemel askeri harekatı bütün varlığıyla desteklediğini söyledi.