Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Rusya ile Ukrayna arasında süregelen yüksek gerilimin günbegün boyut değiştirdiğini ifade etti. Rusya-Ukrayna sınırında düşük tonlu çatışmaların yaşandığı, bombaların patladığı, OHAL ilanlarının yapıldığı, sivillerin tahliye edildiğinin anlaşıldığını belirten Bahçeli, “Bu iki ülke arasında sıcak gerginliği tırmandıran söz ve eylemlerin gittikçe yoğunluk kazandığı da gözlemlenmektedir. Rusya Parlamentosunun alt kanadı olan Duma’da ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgelerinin ayrı birer bağımsız cumhuriyet olarak tanınmasını içeren tasarının onaylanarak Putin’e sunulması yangına körükle gitmekten başka bir anlam taşımamıştır.” dedi.
Putin’in çözüm ortamının yeşerebilmesi için bu iki bölgeye Minsk Anlaşmaları çerçevesinde “Özel Statü” verilmesi gerektiğini savunduğunu aktaran Bahçeli, “Bu durum Ukrayna’nın fiilen güneyinden sonra doğusundan da bölünmesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Rusya Dışişleri Bakanı’nın ‘Batı’nın Ukrayna çevresindeki histerisi bizi şaşkınlığa uğratıyor’ sözlerindeki mana bütünlüğüyle Putin tarafından ifade edilen, NATO’nun doğuya genişleme siyasetinden rahatsızlık duyulması, aynı oranda Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygıyla dengeli ve uyumlu olmamıştır. Menzili 2 bin kilometreyi bulan hipersonik füzelerin durup dururken Rusya eliyle Akdeniz’e taşınması da bizim nazarımızda son derece kuşkulu bir adımdır.” diye konuştu.
“Hem ABD hem de Rusya şu andaki statüko çerçevesinde söylersek barış ve istikrara hizmetten ne yazık ki uzaklara savrulmuşlardır.” ifadesini kullanan Bahçeli, “Rusya’yla güvenlik konularında müzakereye açığız” diyen Biden’ın, bir yönüyle Ukrayna’nın egemenlik haklarını da zedelediğini kaydetti. Bahçeli, “Bizim bildiğimiz, Ukrayna’nın vesayet altında olmadığı, iradesini yabancı başkentlere devretmediğidir. Ukrayna’nın geleceğini veya güvenliğini konuşacak tek mercii bu ülkenin yönetimini teşkil eden kişiler, daha doğrusu tüm Ukrayna vatandaşlarıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
MHP olarak Rusya-Ukrayna arasında muhtemel bir savaşı kesinlikle doğru bulmadıklarını, bu cinayet teşebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını temenni ettiklerini vurgulayan Bahçeli, “Barış, huzur ve istikrarın kökleşmesi için diplomasi ve diyaloğun tek çıkar yol olduğuna inanıyoruz. Savaş yanlıştır, insanlığın kaybetmesidir. Ayrıca savaş çığırtkanlığı yapan, savaş çıktı çıkıyor yaygarası koparan ülkelerin asla iyi niyetli olmadığı kanaatindeyiz. İtidalli, ihtiyatlı, sağduyulu ve soğukkanlı politikalar her ülkenin çıkarınadır. Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüne mutlaka saygı duyulmalıdır. Rusya’nın bu konudaki sorumluluğu ziyadesiyle fazladır.” dedi.
Son bilgiler dahilinde, Rusya-Ukrayna krizinde tarafların diplomatik çözüm konusunda uzlaştığının telaffuz edilmesinin iyimserliği ve umudu her risk ve tehdide rağmen tazelediğini dile getiren Bahçeli, Rusya ile Ukrayna arasında kıvılcımı tutuşturulan bir çatışma ve savaş halinin, bölgesel ve küresel çapta büyük sarsıntılara, devasa yarılmalara yol açacağını söyledi.
Devlet Bahçeli, ABD ile Rusya’nın bu savaş ihtimali üzerinden nüfuz alanlarını genişletme arayışlarının, birbirlerinin gücünü tartma stratejilerinin, tehdit altındaki ülkelere daha da yerleşme siyasetlerinin adil, adalet, ahlak ve hakkaniyet ölçüleriyle bütünüyle ters olduğunu ifade etti.
“Münih’te hangi sıfat, hangi görev, hangi sorumlulukla bulunmuştur?”
Dünya Rusya-Ukrayna arasındaki cepheleşmeye kilitlenmişken, Münih Güvenlik Konferansı’na katılanlar arasındaki bir ismin de gözlerine çarptığını belirten Bahçeli, Türkiye’yi temsilen Milli Savunma Bakanı bu konferansa katılmışken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da Münih’e gitmesinin dikkatlerini çektiğini söyledi.
“Belediyenin işleri bitti de sırayı Münih Güvenlik Konferansı mı aldı? İstanbul Belediye Başkanı Münih’te hangi sıfat, hangi görev, hangi sorumlulukla bulunmuştur? Bu şahıs ne geziyor Münih’te? Ne arıyor Konferans koridorlarında? Neyin lobi çalışmasını yapıyor?” sorularını yönelten Bahçeli, “Şayet bizim bilmediğimiz, sır gibi mahfuz tuttuğu bir görevi varsa söylesin de öğrenelim.” dedi.
İmamoğlu’nun açık açık Türk demokrasisinin yetersizliğinden bahsettiğini aktaran Bahçeli, “İstanbul’un demokrasiye aç olduğunu, Türkiye’de demokrasinin sakatlandığını, ama ölmediğini, kurumların yıprandığını, Avrupa değerlerine ve demokratik normlara özlemin arttığını ifade etmiş. İstanbul Belediye Başkanı, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hiçbir yüz kızarıklığı emaresi göstermeden Türkiye’yi kötülemiş ve kötü göstermiştir. Bu jurnalciliktir, köksüzlüktür, kimliksizliktir, skandal bir rezalettir. Türk milletinin oyuyla seçilen bir belediye başkanının yabancı ülkelerde milletin irade, tercih ve takdirinden şikayet etmesi kararmış ve fosilleşmiş zihniyetini ele vermiştir.” diye konuştu.
İmamoğlu’nun Cem Özdemir ile fotoğraf çektirmesini de eleştiren Bahçeli, şunları kaydetti:
“Türk ve Türkiye düşmanlığı aleni olan, PKK ve HDP sevdasını her fırsatta dile getiren devşirilmiş sözde siyasetçi Cem Özdemir isimli şarlatanla fotoğraf çektirip kucaklaşması soysuzluğun ete kemiğe bürünmesidir. Bu Türkiye muhalifi çürümüşle aynı kareye girmek, beraberce gülücükler saçmak PKK’yla buluşmak demektir, HDP’ye zeytin dalı uzatmak demektir, haçlı emellerine ikram demektir, bölücülüğe hizmet demektir, şerefli bir davranış da sayılamayacaktır. İstanbul sorun yumağı olmuşken, Münih’te gezen, siyaset cambazlığına heves eden, destek toplamaya çalışan, kulis yapmaya kalkışan İmamoğlu’nun İstanbullu kardeşlerimin iradesini hiçe saydığı, Batı’nın maşalığına talip olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. İstanbul demokrasiye aç olsaydı, sen ekmeğe muhtaç olurdun. İstanbul demokrasiye aç olsaydı, Münih’in yolunu zor bulurdun. Türkiye’de demokrasi sakat olsaydı, belediye başkanlığı koltuğuna oturmayı ancak rüyanda görürdün. Gittiği yabancı bir ülkede, Türkiye aleyhine tezviratlar yapan bir işbirlikçiye aziz milletimizin ne yapacağını, nasıl bir demokrasi diyetini müstahak göreceğini, kabaran siyasi hesabı hangi vasıtalarla soracağını eninde sonunda herkes görecek ve şahit olacaktır. Bizim gözümüzde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mefluçtur. Dahası yediği ekmeğe, içtiği suya, soluduğu havaya, bastığı toprağa, aldığı maaşa, kullandığı devlet imkanlarına haksızlık yapmış, karşı duruş sergilemiştir. Ümit ediyorum ki bu haksızlığın, bu vefasızlığın, bu kadir kıymet bilmezliğin cevapsız ve cezasız bırakılmayacağı da mutlaka görülecektir.”