Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Güvenliğin ilk çağlardan beri insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisi olageldiğini ve bunun bugün özellikle böyle olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, “1945’ten bu yana Avrupa’da ilk defa bu büyüklükte konvansiyonel bir savaş yaşanıyor. Nükleer savaş tehdidinden dahi bahsediliyor. Öyle ki 1960’lı yıllarda ‘misliyle mukabele’ doktrininin benimsendiği dönemde bile bugünkü kadar gündeme gelmiyordu.” ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu, uluslararası sistemin baş döndürücü bir hızla değişirken krizler ve çatışmaların arttığının altını çizerek, bunların yüzde 60’ının Türkiye’nin etrafında yaşandığına işaret etti.
Ukrayna’daki savaş henüz sona ermemişken, Sudan’da baş gösteren krizle mücadele etmek zorunda kalındığının altını çizen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Üstelik bugün güvenlik krizi dediğimizde, artık geleneksel kalıplara girmeyen konuları da dikkate almak zorundayız. Düzensiz göç, salgın, iklim değişikliği, gıda ve enerji krizi ve atık sorunu gibi konular sınır tanımadan, gelişmiş-az gelişmiş demeden, bütün ülkeler için güvenlik sınamaları yaratıyor. Yani eski dünyanın eski sorunları hala ayakta; bugünün ve yarının konuları da karşımızda. Dolayısıyla bugün güvenlik, sert güvenlik veya yumuşak güvenlik gibi ayrımları aşan, kapsamlı bir şekilde ele alınması gereken bir kavram artık.”
Çavuşoğlu, mevcut koşullarda güvenliği temin etmenin üç yolu bulunduğunu düşündüğünü ve bunlardan ilkinin, ülkenizin tüm unsurlarıyla beraber güçlü, caydırıcı ve dayanıklı tutabilmek olduğunu belirtti.
“Türkiye olarak NATO’ya ciddi katkı sağlıyoruz; sağlamaya devam edeceğiz”
Çavuşoğlu, güçlü güvenlik güçleri ve dayanıklı toplumun, etkin bir yönetimle bir araya geldiğinde başarının da kendiliğinden geldiğini vurgulayarak, bu yüzden savunma sanayisini öncelikli sahalardan biri olarak benimsediklerini dile getirdi.
Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bayraktar; Suriye, Libya, Ukrayna ve Karabağ dahil birçok ülkede ses getiriyorsa, adına Ukrayna’da şarkılar besteleniyorsa, insansız muharip uçağımız Kızılelma; planlanandan önce hava testlerine başlayabildiyse, dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu denize indirilebildiyse; Atak-2 helikopterini havada; ilk jet motorlu uçağımız Hürjet ve Milli Muharip Uçağımız Kaan’ı pistte; Altay tankını sahada görebildiysek, Savunma sanayisinde yüzde 80 millilik oranına ulaşabildiysek, herkese Türkiye’nin geldiği noktayı alkışlamak düşer.”
Türkiye’nin sorumlu bir müttefik olarak her zaman müttefiklerinin yanında durduğunu belirten Çavuşoğlu, Türkiye’nin de yaşamsal güvenlik sorunlarının, aynı sorumlu davranışı ve dayanışmayı göstermeyi beklediğini aktardı.
Çavuşoğlu, “Bazıları bizi hayal kırıklığına uğrattılar. Hala kendimi müttefiklerin birbirlerine yaptırım uygulamamaları gerektiğini söylemek durumunda bulmaktan gerçekten hicap duyuyorum.” diyerek, modern teknolojik silah ve mühimmatı öncelikle Türkiye’nin savunması için yapıldığını kaydetti.
“Türkiye’nin savunmasının, NATO’nun savunması olduğunu da biliyoruz” değerlendirmesinde bulunan Çavuşoğlu, güvenliği temin etmenin ikinci yolunun müşterek güvenliğin hem öznesi hem tamamlayıcı unsuru olabilmekten geçtiğini belirtti.
Çavuşoğlu, NATO’nun, Soğuk Savaş ve sonrasında olduğu gibi hala tek ve başat aktör olmaya devam ettiğine işaret ederek, şunları söyledi:
“Diğer bazı kuruluşlar, NATO’dan rol çalmaya dönük eylem ve söylemler içine girseler de NATO’nun transatlantik güvenliğindeki asli konumunun aşındırılmasının mümkün olmadığını görüyoruz. Biz Türkiye olarak, NATO’ya ciddi katkı sağlıyoruz, sağlamaya devam edeceğiz. Önümüzdeki Vilnius Zirvesi’nin başarısı için çalışıyoruz.”
Çavuşoğlu, Türkiye’nin NATO’ya kattığı gücün aşikar olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye’nin meselelerinin de NATO’nun meselesi olarak görülmesinin bir o kadar aşikar olması gerektiğini söylüyoruz.” dedi.
Terörizmin, NATO’nun karşısındaki iki temel tehditten biri olduğunu ve tüm müttefiklerinde de bu belayla mücadelede yekvücut olabilmesi gerektiğini kaydeden Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Terörizmle sahada samimiyetle mücadele eden ülke, Türkiye’dir. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız kapsamında Suriye’de yürüttüğümüz operasyonlarda, 6 yılda 17 bin teröristi etkisiz hale getirdik. Son olarak DEAŞ’ın sözde liderine yönelik Suriye’de gerçekleştirdiğimiz operasyon, bu kararlı mücadelenin son örneğidir. Türkiye olarak, FETÖ’den DEAŞ’a, PKK/YPG/PYD’den Boko Haram’a adı sanı ne olursa olsun bütün terör örgütleriyle mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz.”
“Terörle mücadelede tek gerçek ortağınız Türkiye”
Çavuşoğlu, bugün bütün müttefiklere çağrı yaptığını belirterek, “Terörle mücadelede tek gerçek ortağınız, Türkiye, Türk devleti ve güvenlik güçleridir. Müttefikinizin vatandaşlarını, Avro-Atlantik güvenliği sağlamak için omuz omuza mücadele verdiğiniz askerlerini şehit eden bir terör örgütü asla meşru bir ortak olamaz. NATO Genel Sekreteri’nin Terörizmle Mücadele Özel Temsilcisi görevinin ihdasını arzu ediyoruz. Bunu kendisine en son görüşmemizde, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda da söyledim. Bunun Vilnius Zirvesi’nde hayata geçirilebilmesi yolunda çalışmalarımıza başladık.” diye konuştu.
Soğuk Savaş’ın bittiği dönemde NATO’nun da rolünün artık kalmadığını savunan kesimler olduğunu anımsatan Çavuşoğlu, ne kadar hatalı tespitler yaptıklarını mevcut savaş koşullarında daha iyi gördüklerini belirtti.
Çavuşoğlu, NATO’nun “beyin ölümü” yaşadığını savunabilen veya NATO’dan başka örgütlerin transatlantik güvenliği aynı şekilde temin edebileceğini düşünen kesimlerin hala mevcut olduğunu dile getirerek, Avrupa güvenlik mimarisinin arzu ettikleri düzeyde işlemediğinin açık olduğunu, kimisinin maalesef tamamen işlevsiz hale getirdiğini vurguladı.
Ancak savaş devam ederken yepyeni güvenlik mimarisi tasavvurları yapılmasının akılla mantıkla bağdaştırılamayacağına dikkati çeken Çavuşoğlu, “NATO’nun en ağırlıklı ve en stratejik önem taşıyan müttefikleri arasında en önlerde yer alan Türkiye’nin transatlantik güvenliğe katkıları hayati nitelik taşıyor.” dedi.
Çavuşoğlu, güvenliği temin etmenin üçüncü yolunun da güvenliğe geniş bir perspektiften bakmak ve etkin çok taraflılık ile çözümler geliştirmek olduğunu belirterek, “Gururla ifade etmek isterim ki, Türkiye olarak bu alanda da öncü bir ülkeyiz.” ifadesini kullandı.
“Türkiye, tüm güç unsurlarını birlikte kullanan, akil, müşfik, erdemli ve müessir bir güçtür”
Türkiye olarak savaştan kaçan milyonlarca insana bir yandan ev sahipliği yaptıklarını, terörden arındırılan bölgelere gönüllü, onurlu ve güvenli geri dönüşleri sağladıklarını belirten Çavuşoğlu, Somali’den Sudan’a ve Filipinler’e çatışmaların barışçıl çözümünü sağlamak, güvenlik ve huzur iklimini hakim kılmak için arabuluculuk yaptıklarını aktardı.
Çavuşoğlu, küresel gıda krizini, savaşın ortasında BM, Rusya ve Ukrayna ile imzalanan İstanbul Tahıl Anlaşması sayesinde engellediklerini, böylece dünyanın her yerindeki her haneye ulaştıklarını kaydetti.
Küresel atık krizine karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde geliştirilen Sıfır Atık yaklaşımının bir BM politikası haline geldiğine işaret eden Çavuşoğlu, bir “tehdit çarpanı” haline gelen iklim değişikliği konusunda Paris Anlaşması’nı onaylayarak, küresel mücadeleye katkı verdiklerini belirtti.
Çavuşoğlu, “Dolayısıyla rahatlıkla söyleyebiliriz ki; bugün Türkiye, tüm güç unsurlarını birlikte kullanan, akil, müşfik, erdemli ve müessir bir güçtür. İlkelere dayanan insani duruşumuzla ve sahadaki gerçekliklere cevap veren girişimci dış politikamızla küresel güvenliğin merkezi aktörlerinden biri olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.