Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ilkelerden taviz vermeden gerçek bir yaklaşımla diplomasi yürüttüklerini belirterek “Biz de geniş bir coğrafyada diplomatik inisiyatif üstünlüğüne dayalı gerçekçi bir dış politika izliyoruz. Olayların bizi yönetmesine izin vermeden, tepkisel değil proaktif bir diplomasi anlayışımız var.” dedi.
Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneğince (UIK) çevrim içi düzenlenen Uluslararası Güvenlik Akademisi’ndeki kapanış oturumuna katılarak konuşma yapan Çavuşoğlu, geçen yılki konuşmasında küresel duruma ilişkin tespitler yaptığını ve buna göre uyarladıkları dış politika adımları hakkında da bilgi verdiğini hatırlattı.
O dönemde Kovid-19’un ürkütücü boyutlarda olduğunu, aşılamanın henüz başlamadığını ve karanlık bir tablonun mevcut olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, şimdi ise salgının sürdüğünü, yeni varyantların herkesi tedirgin ettiğini ancak insanoğlunun her zorlukla olduğu gibi salgınla da nasıl yaşayacağını konuşmaya ve öğrenmeye başladığını söyledi.
Çavuşoğlu, geçen yıl genel trendleri anlatırken aslında bunların bir süredir var olan eğilimler olduğunu, salgının bu süreçleri sadece hızlandırdığını söylediğini hatırlatarak “Gerçekten de küresel güvenlik ortamındaki kırılganlık artıyor. Soğuk savaş sonrası yeniden büyük güç rekabeti Ukrayna, Balkanlar, Karadeniz, Tayvan, Güney Çin Denizi gibi farklı bölgelerde gerilimleri körüklüyor. İklim değişikliği, terörizm, siber saldırılar, düzensiz göç ve salgın gibi nispeten modern sınamaların etkileri her yerde hissedilir hale geliyor.” diye konuştu.
Küresel sistemde zamanın akışının da hızlandığına ve yeni buluşların arasının kısaldığına dikkati çeken Çavuşoğlu, savunma paradigmasını değiştiren silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) mevcut operasyonel kapasitelerine ulaşalı 10 yıl olduğunu hatırlattı.
Çavuşoğlu, her ay yeni bir keşifle karşı karşıya kalındığını, Çin donanmasının büyüklüğünün ABD’yi geçtiğini ve hipersonik füzelerin savunma konseptlerini değiştirdiğini belirterek şunları kaydetti:
“Her şeyin bu kadar hızlı değiştiği bir ortamda uluslararası ilişkilerde hala değişmeyen en önemli hususlardan biri İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzen. Cep telefonlarımıza veya iPad’lerimize bile birkaç haftada bir yazılım güncellemeleri geliyorken uluslararası sistemin 80 yıldır güncellenmemiş olması başta BM olmak üzere sistemin sorunlara çözüm bulmasını zorlaştırıyor. Pandeminin ilk günlerinde çok taraflılığa olan ihtiyaç bir kez daha ortaya çıkmıştı. Bu yolda, son 1 yılda ciddi bir mesafe kat edildiğini söyleyemeyiz. Ancak yine de çok taraflılık ve dayanışma gibi kavramların en azından söylem düzeyinde daha öne çıktığını görüyoruz. Biz de bunu tüm konuşmalarımızda sürekli vurguluyoruz. Muhataplarımızın da vurguladığını görüyoruz.”
Çavuşoğlu, bu dönüşümün karşısında politikaları ve ellerindeki enstrümanları sürekli güncellediklerine işaret ederek bunun bir seçenek olmadığını, buna mecbur olduklarını ve sabit kalıplar içinde hareket etme şanslarının olmadığını vurguladı.
Bugün Rusya ile Ukrayna ve Rusya ile NATO arasındaki rekabetin tehlikeli boyutlara tırmandığını kaydeden Çavuşoğlu, “Rusya’yla kapsamlı ilişkilerimiz var diye de ilkelerimizi ve Ukrayna’yla yakın ilişkilerimizi yok sayacak değiliz. Bunun gibi çok sayıda zorlu denklemde, zamanın ruhu ve milli güvenliğimiz ne gerektiriyorsa onu yapıyoruz. Bu zor bir iş, ancak diplomasi de bunun için var.” şeklinde konuştu.
Yeni dünya düzeni ve dönüşüm
Çavuşoğlu, yeni bir dünyanın kurulduğunu, bu yeni düzenin kuruluşunu izlemekle yetinemeyeceklerini, her şeyden önce bu dönüşümün doğru okunması ve doğru teşhislerde bulunulması gerektiğini belirterek “Dış politikamızı milli değerlerimiz ve çıkarlarımız, sahadaki gerçekler, imkan ve kabiliyetlerimiz olarak özetleyebileceğim üçlü bir sacayağı üzerine bina ediyoruz.” ifadesini kulandı.
İnsani dış politikanın ilkelere, girişimci dış politikanın da sahadaki gerçeklere dayandığını vurgulayan Çavuşoğlu, geçen hafta sonu 38 Afrika ülkesinden 16 devlet ve hükûmet başkanı ile 100 bakanın İstanbul’a geldiğini hatırlattı.
Afrika ile bu çapta zirveleri çok az devlet veya kuruluşun gerçekleştirebildiğine işaret eden Çavuşoğlu, “Böyle bir zirve yapabilmemizin temelinde de hem ilkeli hem aktif dış politika anlayışımız yatıyor. Bu zirvenin temasında da vurguladığımız üzere, kalkınma ve refah yolunu Afrika’yla birlikte yürüyoruz. TİKA, THY, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Diyanet, Kızılay, Maarif Vakfı gibi kuruluşlarımız ve pek çok sivil toplum kuruluşumuz Afrika’nın en ücra köşelerine kadar ulaşıyor.” diye konuştu.
Çavuşoğlu, bugün Türkiye Müteahhitler Birliği heyetini kabul ettiğini ve faaliyetleri hakkında bilgi aldıklarını anlatarak “Diğer iş insanlarımız da dahil bu faaliyetler Afrika’nın her köşesinde izler bırakıyor.” dedi.
Bakan Çavuşoğlu, öte yandan Libya, Somali, Sudan, Etiyopya, Gine, Mali gibi birçok ülkedeki sorunlara barışçıl çözüm çabalarında Türkiye’nin en önemli aktörler arasında olduğunu söyledi.
Türkiye’nin caydırıcı gücü
“İlkelerimizden taviz vermeden, diplomasimizi gerçekçi bir yaklaşımla yürütüyoruz.” diyen Çavuşoğlu, burada anahtar kavramlarının “diplomatik inisiyatif üstünlüğü” olduğunu ve ulusal güvenliğin en önemli teminatlarından birinin Türkiye’nin caydırıcı gücü olduğunu kaydetti.
Çavuşoğlu, caydırıcı bir güce sahip olmak için de askeri güç, nüfus, ekonomik güç gibi unsurların yanı sıra, etkin diplomasinin de gerektiğine dikkati çekerek, “Biz de geniş bir coğrafyada diplomatik inisiyatif üstünlüğüne dayalı gerçekçi bir dış politika izliyoruz. Olayların bizi yönetmesine izin vermeden, tepkisel değil proaktif bir diplomasi anlayışımız var.” ifadesini kullandı.
Diplomasiye her zaman öncelik verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini kaydeden Çavuşoğlu, Libya’dan ve Doğu Akdeniz ve Suriye’ye kadar “önce diplomasi” dediklerini vurguladı.
Çavuşoğlu, “Diplomasinin tıkandığı durumda da sahaya indik. Bu kararlılık milli güç algımızı ve caydırıcılığımızı önemli ölçüde artırdı. Sadece bölgemizde değil tüm dünyada.” ifadesine yer verdi.
Bakan Çavuşoğlu, bu yılki Güvenlik Akademisi’nde ele alınan önemli konulardan birinin de NATO’nun geleceği olduğunu kaydetti. Çavuşoğlu, NATO’nun da bir dönüşüm geçirdiğini, kendisini yeni gelişmelere adapte etmeye çalıştığını ve NATO 2030 sürecinde siyasi boyutun güçlendirilmesine odaklanıldığını dile getirdi.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin de NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip, NATO harekat ve misyonlarına en fazla katkı sağlayan 5. ülke olarak bu çalışmalarda aktif bir rol üstlendiğini söyledi.
Yaz aylarında Madrid Zirvesi’nde kabul edilecek Stratejik Konsept’in yazımına önemli katkılar yaptıklarını aktaran Çavuşoğlu, NATO 2030 Uzmanlar Grubunda Emekli Büyükelçi Tacan İldem’in de görev aldığını ve kendisinin de bu programda hitap etmesinden memnuniyet duyduğunu ifade etti.
“Transatlantik güvenliğin bölünmezliği temel ilkemiz”
Çavuşoğlu, NATO’nun Avrupa-Atlantik güvenliğinin temel unsuru olarak kalması gerektiğini belirterek “Bazı ülkelerce AB’nin NATO’ya alternatif olarak sunulması çabaları var. Bu yapıcı ve gerçekçi değil. Transatlantik güvenliğin bölünmezliği temel ilkemiz. En son NATO Dışişleri Bakanları toplantısında buna vurgu yaptık.” dedi.
Türkiye’nin dış politikasının başarısında üniversitelerin ve düşünce kuruluşlarının katkılarının önem taşıdığını kaydeden Çavuşoğlu, akademi ile sahadaki uygulayıcılar arasında bir mesafe olduğunu ve günceli belli bir perspektif içinde okumak için de teori ile pratik, akademi ile saha arasındaki iletişimin önemli olduğunu vurguladı.
Bunun için Bakanlık olarak dış politikada düşünce zeminini genişletmek için çaba harcadıklarını kaydeden Çavuşoğlu, buraya gelmeden önce Dış Politika Danışma Kurulu üyeleriyle bir araya geldiklerini söyledi.
Çavuşoğlu, birçok merkezde görev yapan bu üyelerle, bu kurul çatısı altında Türk dış politikasını farklı alanlarda nasıl geliştirebileceklerini, yeni inisiyatifler nasıl alabileceklerini ve yeni açılımlar nasıl yapabileceklerini konuştuklarını belirtti.
Antalya Diplomasi Forumu’na davet
İlki haziranda düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’nun (ADF) karar alıcılarla akademiyi, düşünce kuruluşlarını ve sivil toplumu bir araya getirdiğini aktaran Çavuşoğlu, salgın nedeniyle Foruma yeterli sayıda akademisyen ve öğrenciyi davet edemediklerini ancak salgına rağmen son derece başarılı bir forum olduğunun altını çizdi.
Çavuşoğlu, ADF’nin ikincisini 11-13 Mart 2022’de yapacaklarını belirterek “Sizleri de bekliyoruz. Koordinasyon kuruluyla birlikte ayda 3-4 defa bir araya geliyoruz. Gelecek hafta yine bir araya geleceğiz. Yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Vakfımızı kurmak için son yasa tasarısı üzerinde de çalışmalarımızı yaptık. Yüce Meclisimiz de onaylarsa vakıf kanununu, bunu da kurumsallaştırmış olacağız.” dedi.
Antalya Diplomasi Forumu’na çok büyük bir ilginin olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, ABD’den Singapur’a diğer ülkelerdeki vakıf, düşünce kuruluşları ve en büyük forumların, ADF ile iş birliği yapmak için adeta yarıştıklarını ve bundan memnuniyet duyduklarını ifade etti.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin 253 dış temsilciliğinin üniversitelerle yakın çalışmaya hazır olduğunun altını çizdi.
Özellikle Ankara Üniversitesinin Latin Amerika ve Afrika’daki üniversitelerle çok büyük bir iş birliğinin mevcut olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, bundan memnuniyet duyduklarını ve desteklediklerini dile getirdi.
Çavuşoğlu, Stratejik Araştırmalar Merkezinin de ilim ve düşünce dünyasıyla ilişkilerin önemli unsuru olduğunu vurgulayarak Uluslararası Güvenlik Akademisi gibi girişimlerin çalışmalarına güç kattığını söyledi.