Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ile ilgili, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
1 Mayıs’ın dünyanın birçok ülkesinde “işçi bayramı”, “emek bayramı”, “çalışanların birlik, dayanışma ve mücadele günü” gibi çeşitli adlarla kutlandığını anımsatan Işıkhan, şöyle konuştu:
“Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında kutlanan 1 Mayıs, sonraki dönemlerde çeşitli sebeplerle yasaklanmıştır. Merhum Başbakan Adnan Menderes ile yeniden kutlanmaya başlanmış ve ücretli resmi tatil yapılmıştır. Darbelerden sonra 1 Mayıs kutlaması yeniden yasaklanmış, Rahmetli Turgut Özal ile açık alanlarda kutlanmaya başlanmıştır. Nihayet 2009’da o dönemde Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından resmi tatil yapılarak, ‘Emek ve Dayanışma Günü’ ilan edilmiştir. Bugün, çok şükür, AK Parti ile başlayan demokratikleşme süreci, sosyal diyalog süreçlerinin artması, 1 Mayıs’ın barışçıl ve anlamlı bir şekilde kutlanması için atılan adımlar sayesinde, 1 Mayıs gerçek bir bayram olarak kutlanmaktadır.”
“Emekçiler ideolojik sloganların değil, samimi icraatların muhatabı olmalı”
Işıkhan, geçmişte bazı 1 Mayıs programlarının çeşitli provokasyonlara ve kaoslara sahne olduğunu hatırlatarak, “Bunlardan en çok bilineni, 1977 yılının 1 Mayıs’ıdır. Bu olay aynı zamanda, 1980 darbesine yol açan karanlık dönemin başlangıcı olmuştur. Yine 28 Şubat darbesi öncesi 1996 yılının 1 Mayıs’ında da 3 kişinin hayatını kaybettiğini biliyoruz. Tüm bu üzücü olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz.” dedi.
Her dönem 1 Mayıs’ı huzursuzluk gününe çevirmek isteyen, bu bayrama leke düşürmeye çalışan birtakım marjinal grupların olabildiğini vurgulayan Işıkhan, şunları kaydetti:
“Bunların, işçiyi ve emeği savunmanın değil, istismar ve provoke etme peşinde olduğu ortada. Slogan üreterek, kaos çıkararak bir yere varılamayacağını; gelişimin ve ilerlemenin; sosyal diyalogla ve icraatla tesis edilebileceğini unutmamalıyız. İşçilerimiz, emekçilerimiz, ideolojik sloganların değil, samimi icraatların muhatabı olmalıdır. Çalışanlarımız, bir yandan ekmek derdindeyken, bir yandan da ülkemizin büyümesi için gece gündüz çalışıyorlar. Bizim için emek kutsaldır, alın teri kutsaldır. Bu anlamda tüm işçilerimize şunu söylemek istiyorum; Türkiye’nin kalkınması ve büyümesi için harcadığınız emeğinize minnettarız, alın terine minnettarız. Vatan-millet sevdasını yüreğinde barındıran işçilerimizin; ülkemize zarar verecek, ilerleyişimizi ve büyümemizi sekteye uğratacak, toplumu gerecek hiçbir eylemin içinde yer almak istemediklerini de biliyoruz.”
“1 Mayıs’ı istismar eden eylemlere sıcak bakmamız elbette mümkün değildir”
Bir tarafta çalışan bir inşaat işçisi diğer tarafta 1 Mayıs bahanesiyle terör örgütü propagandası için pankart asan maskeli bir eylemcinin yer aldığı bir fotoğraf karesine dikkati çeken Işıkhan, şunları söyledi:
“Bu fotoğraf her 1 Mayıs gözümüzün önüne geliyor. 1 Mayıs’ın dayanışma ruhunu zedeleyen, 1 Mayıs’ı istismar eden bu eylemlere sıcak bakmamız elbette mümkün değildir. Böyle zamanları, toplumsal kaos için bir fırsat olarak görerek günün sonunda arkalarında bıraktıkları dağınıklığı, yine emekçilerimize toplatan anlayışın iyi niyeti sorgulanmalıdır. Biz, çalışan, üreten, büyüyen Türkiye’nin ortak değeri olan bu günü anlam ve önemine uygun şekilde, Türkiye olarak yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızla bütün meydanlarımızda, emeğin ve üretimin olduğu her mecrada bir bayram havasında icra edeceğiz.”
“Sosyal diyalog mekanizmalarını geliştirdik”
Sendikalaşma oranına da değinen Işıkhan, Türkiye’de 2,5 milyon sendikalı işçi ve 2 milyon 130 bin sendikalı memurun bulunduğunu bildirdi.
Sendikalı işçilerin yüzde 54’ünün TÜRK-İŞ, yüze 34’ünün HAK-İŞ, yüzde 10’unun ise DİSK’e bağlı sendikaların üyesi olduğuna dikkati çeken Işıkhan, “Sendikalı kamu personelimizin yaklaşık yüzde 50’si Memur-Sen’e, yüzde 26’sı Türkiye Kamu Sen’e, yüzde 8’i KESK’e, yüzde 8’i Birleşik Kamu İş’e bağlı. Sendikalaşma sayılarının ve oranlarının artırılması için çok önemli düzenlemelere imza attık. 2012 yılında Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu, sosyal taraflarla istişare yaparak hazırladık ve çalışma hayatını darbe yasalarından arındırdık.” dedi.
Örgütlenme özgürlüğünün önünde, kökü darbeler ve baskıcı dönemlerde olan tüm engelleri kaldırdıklarını belirten Işıkhan, tüm sendikalara hakkın ve adaletin peşinde özgürce faaliyet gösterebilecekleri zemini sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirdiklerini söyledi.
Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirdiklerini, özellikle kamu sendikacılığında çok iyi durumda olunduğunu ifade eden Işıkhan, kamuda sendikalaşma oranını yüzde 50’den yüzde 75’lere kadar çıkardıklarını belirtti.
Işıkhan, “İşçi ve işveren sendikalarına üyelik işlemlerinde noter şartını kaldırdık, üyelik işlemlerinin e-Devlet kapısı üzerinden gerçekleştirilmesini sağlayarak sendikalaşmayı kolaylaştırdık. Sosyal diyalog mekanizmalarını geliştirdik. Kamu Personeli Danışma Kurulunu, Üçlü Danışma Kurulunu, Çalışma Meclisi’ni kurduk ve topluyoruz. Sendikalarımızla görüşmeden hiçbir adım atmıyoruz.” diye konuştu.
“1 Mayıs’ı ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak resmi tatil ilan ettik”
Çalışma hayatında sosyal diyaloğun en önemli rehberleri olduğunu vurgulayan Işıkhan, Bakanlıklarının çalışma hayatı alanında attığı adımları, şu şekilde sıraladı:
“Asgari ücrette ve kamu çalışanlarının maaşlarında tarihi artışları, işçilerimizin, işverenlerimizin ve sendikalarımızın azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdik. 1 Mayıs’ı ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak resmi tatil ilan ettik. Güvenceli esneklik anlayışıyla yeni çalışma biçimlerini iş mevzuatına dahil ettik. İşçilerimizin yıllık izin sürelerinin, bir bölümü 10 günden aşağı olmamak üzere bölümler halinde kullanılabilmesine olanak tanıdık. Kadın işçilere, analık izninin bitiminden itibaren; birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün ve sonraki doğumlarda 180 gün süreyle yarı zamanlı çalışma hakkı getirdik. Ebeveynlerden birine, çocukları ilköğretim çağına gelene kadar kısmi süreli çalışma imkanı getirdik.”
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçileri doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldıklarını da belirten Işıkhan, bu şekilde, sürekli işçi kadrosuna alınanların belli bir yaşta emekli olma zorunluluğunu ortadan kaldıran ve emekli olma hususunda tercih yapmalarına imkan veren düzenlemeyi gerçekleştirdiklerini söyledi.
Işıkhan, “Dini inançları yüzünden ayrımcılığa uğrayan, başörtüsü yüzünden eğitim özgürlüğü kısıtlanmış, ayrımcılığa uğramış kadınların eğitim ve çalışma haklarını kullanabilmelerini sağlamak amacıyla başörtüsü yasağını kaldırdık. Mahalli idarelerde en çok üyeye sahip sendika ile ilgili mahalli idare arasında Sosyal Denge Sözleşmesi yapılabilmesine imkan sağladık.” dedi.
“Herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmetini ilke edindik”
Bakan Işıkhan, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı üzerine inşa ettikleri Sosyal Güvenlik Reformu ile sistemin dağınık haldeki parçalı kurumsal yapısını ortadan kaldırdıklarını belirterek, sosyal güvenlik hizmetinin tek elden ve etkin bir şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında sunulmasını sağladıklarını söyledi.
Sosyal güvenlik sisteminin kapsamını genişleterek daha fazla vatandaşın sosyal güvenceye kavuşturulduğunu dile getiren Işıkhan, şunları kaydetti:
“Çalışanlar, işverenler ve emekliler arasında hakkaniyetli bir denge sağlamak amacıyla ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olanlara, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda haber hizmetinde fiilen çalışanlara, ceza infaz kurumunda çalışanlara ve sağlık personeline fiili hizmet süresi zammı hakkı verdik. Ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında çalışma gün sayısı 10 günden az olan kişiler için prime esas günlük kazanç alt sınırının yüzde 2’si oranında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi ödenebilmesine imkan tanıyarak sigortalı olmalarını sağladık.”
Çiftçilere sigorta primlerini hasat zamanıyla uyumlu şekilde 6’şar aylık dönemler halinde ödeyebilme imkanı sağladıklarını anımsatan Işıkhan, “İki çocukla sınırlı olan doğum borçlanması hakkının kapsamını 2014 yılından itibaren üç çocuk olarak genişlettik. Asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasını hayata geçirerek tüm gelir gruplarında asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdik. Bu tarihi adımla, işçi, memur tüm çalışanlarımızın refah seviyesini artırdık.” dedi.
“Ölümlü iş kazası oranı yarı yarıya azaldı”
İş Sağlığı ve Güvenliği alanında müstakil bir yasa ile alt düzenlemeleri hayata geçirerek önemli bir reforma imza atıldığını ifade eden Işıkhan, şunları söyledi:
“Tehlikeli ve çok tehlikeli iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin etkinliğini artırmak için teşvik uygulamalarını hayata geçirdik. Az tehlikeli iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin uygulanabilmesini sağlamak amacıyla işverenlere eğitim hizmeti sağladık. İş sağlığı ve güvenliği hizmeti alan ve üç yıl boyunca ölümlü veya sürekli iş göremezlikle neticelenen iş kazası yaşanmayan, 10’dan fazla çalışanı bulunan çok tehlikeli iş yerinde, işsizlik sigorta prim oranını yüzde 50 azalttık. İş kazası oranlarını düşürdük. 2002’ye göre 2023’te, ölümlü iş kazası oranında yarı yarıya azalma gerçekleşmiştir.”
Işıkhan, maden işçilerinin her zaman yanında olduklarını ve onların çalışma koşullarını iyileştirdiklerini belirterek, “Yeraltı madenlerinde personel takip sistemi, sığınma odaları ve oksijenli ferdi kurtarıcıların kullanılmasını zorunlu hale getirdik. Maden işçilerimizin çalışma sürelerinde, yıllık izinlerinde, iş güvencelerinde iyileştirmeler yaptık. Hayata geçirdiğimiz iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.” dedi.
“İlçe belediyesinin ciddi bir ihmali de söz konusu”
Yaklaşık 1 ay önce İstanbul Beşiktaş’ta bir iş yerinde 29 kişinin hayatını kaybettiği yangına da değinen Işıkhan, şunları kaydetti:
“Bakanlık olarak kayıplarımızın ailelerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Buradan bir kez daha, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Birçok basit konuda infial çıkaran bir kesim var ama nedense bu kişiler, 29 işçinin öldüğü bu büyük felakete kör, sağır ve dilsiz duruma geldiler. Çünkü bu yangında işverenin sorumluluğu gibi bu işletmeye çalışma ruhsatı veren ilçe belediyesinin ciddi bir ihmali de söz konusu. CHP Belediyesi diye bu ölümlere sessiz kalındığı zaman, samimiyetiniz sorgulanıyor. Samimi olmak lazım. Gerçekten vatandaşımızın sağlığını ve güvenliğini düşünerek hareket etmemiz, tavır ve duruş almamız lazım. Biz devam eden hukuki sürecin takipçisiyiz. İş sağlığı ve güvenliği konusunda denetimlerimizi sıkılaştırarak devam ettireceğiz. Tüm belediyelerimize, kurumlarımıza, işverenlerimize sesleniyorum; iş sağlığı ve güvenliği konusunda gereken önlemleri alın mevzuatı uygulayın. Mevzuata uymayan herkese politikamızdan taviz vermeden kararlı bir şekilde en ağır yaptırımları uygulayacağız.”