Kirişci, Nevşehir’de bir otelde düzenlenen Tarım Sektörü Temsilcileri Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, sektör paydaşlarıyla bir araya gelmenin önemli olduğunu bilerek illeri ziyaret ettiklerini söyledi.
İklim değişikliği, Kovid-19 salgını gibi durumların gıdayla ilgili üretim ve tedarik zincirlerindeki bozulmayı beraberinde getirdiğini belirten Kirişci, Rusya-Ukrayna Savaşı’yla bu durumun zirve yaptığına dikkati çekti.
Tarımda gerek bitkisel gerekse hayvansal üretimde en temel girdilerin mazot ve gübre olduğunu dile getiren Kirişci, şunları söyledi:
“Bunları dışarıdan ithal eden bir ülke konumundayız. Bunları söylüyorum, ne için söylüyorum? Çünkü bu dışa bağımlılık ve dışarıdan almak zorunda kalıyor olmamız nedeniyle bilhassa bu pandemi ve sonrasındaki süreçteki fiyat artışları bizim sektörümüz ile Türkiye’yi de olumsuz yönde etkiledi. Fiyat artışları noktasında söylüyorum ama çok şükür bu ülke üreticilerin sayesinde yani siz kıymetli ve eli öpülesi üreticileri sayesinde hem kendisi için hem de ihraç edilen ürünler noktasında, yurt dışındaki insanlar için pandemi döneminde de ve sonrasında da üretmeye devam etti. Milletimizin bu kıymetli davranışı, asil davranışı çok şükür bugüne kadar devam etti. İnşallah bundan sonra da sürecektir. Göreve geldiğimden bugüne 6 ayı biraz geçti. Dolayısıyla geldiğimiz gün itibarıyla da o gün ne söylemişsek şu anda da onların gereklerini ve icaplarını yerine getirmeye çalışıyoruz.”
“3,7 milyar dolar olan ihracatımız 25, 27, şimdi 30 milyar dolarlara doğru gidiyor”
Bakan Kirişci, Türkiye’nin toprak varlıkları ve biyolojik zenginlikleri ile kendi ihtiyaçlarını üretebilecek durumda olduğuna değinerek şöyle devam etti:
“AK Parti’nin 2002’de iktidar olduğunda bu ülkenin nüfusu 65 milyon. Bugün ülkenin nüfusu 85 milyon. Yani bunu şunun için söylüyorum. Bu ülke işte ‘Şuna muhtaç oldu, buna muhtaç oldu.’ diyebilecek kadar bu ülkenin üreticilerini yok sayan ve bunların emeklerine saygısızlık gösterenlerin son 20 yılda artan 20 milyon nüfusu kimin doyurduğunu bir kez daha düşünmelerini isterim. O öve öve bitirilemeyen ülkelerin nüfuslarının bile neredeyse bir, bir buçuk katı, iki katına varan bir nüfus eklemlenmiş durumda son 20 yılda. Sadece bu mu? Hayır. İhracatımız arttı. 3,7 milyar dolar olan ihracatımız 25, 27, şimdi 30 milyar dolarlara doğru gidiyor. Ve ne? Türkiye ihracatçı konumunda. Yani ürettiğini kendi insanları için tükettiren aynı zamanda bunu ihraç eden ve ithalat yaptığı halde dış ticaret fazlası veren bir sektör, tarım sektörü. Bunu bu ülkenin üreticileri gerçekleştiriyor. Dolayısıyla biz kendimizi tabii ki ithalata değil, ihracata odakladık. İhracatı yaparken Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarını da önemseyerek, bunları da dikkate alarak yapması gerektiğini dile getirdik.”
Üreticinin refahı için çalışma yaptıklarına değinen Bakan Kirişci, “Bugün itibarıyla 6 milyon 200 bin ton civarında buğday ve arpa stokumuz var.” diye konuştu.
Kirişci, bakanlık olarak birçok destek verdiklerini, insanların mutluluğunu sağlayacakları bir yığın desteğin karmaşıklığa neden olduğunu ve bu konuda sadeleşmeye gideceklerini ifade etti.
Pek çok ürünün ekilmeyen alanlarda ekimi için yüzde 75 sübvansiyonlu tohum dağıttıklarını aktaran Kirişci, bu çerçevede ekilmeyen alanların azalışını sağladıklarını söyledi.
Varisler yoluyla, kırsaldan kente göç nedeniyle ekilmeyen alanların varlığına işaret eden Kirişci, bu alanların bir yıl azami boş kalmasını, bir yıl daha ekilmez, üzerinde bir üretim faaliyeti yapılmaz ise buranın oradaki en yakın bu faaliyetleri yürüten üreticilere kiralanması imkanını getireceklerini kaydetti.
“Bizim ne arz fazlasına tahammülümüz var ne de arz açığına”
Bakan Kirişci, sözleşmeli üretimle ilgili mevzuatta değişikliğe gideceklerini aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yıllardan beri şeker pancarında uygulanan, uygulandığından dolayı da o alanda hep başarılı bulunan, sözleşmeli üretimi biraz daha kavram, mevzuat, uygulama olarak, genişleterek bununla ilgili yine düzenlemeyi de son aşamaya getirdik. Allah nasip ederse inşallah meclis açıldığında, sözleşmeli üretim modeli de devreye girmiş olacak. Sözleşmeli üretim… Bazı kelimeler çok kullanılır ama bu kelimelerin ne anlam ifade ettiği bu yoğunluktan kaynaklı olarak çok dikkate alınmaz. Bir cümleyle söyleyeceğim. Üretmek isteyenle bu üretimi almak isteyeni bir araya getirerek aslında ülkenin ihtiyacı olan o alandaki üretimi de belirli bir dengede tutmuş olacağız. Çünkü bizim ne arz fazlasına tahammülümüz var ne de arz açığına tahammülümüz var. Biz istiyoruz ki güvenli stokta dikkate alınarak ihtiyacımız olan ürünler üretilmiş olsun. “
Bu manada sözleşmeli üretimin son derece önemli olduğunu vurgulayan Kirişci, şöyle konuştu:
“Bundan birkaç gün önce yine Et Süt Kurumu tarafından 6 Eylül 2022 Resmi Gazete’de yayımlandı. Özellikle bu yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla birlikte artık bizim sözleşmeli besicilik projesini hayata geçirdiğimizi şimdiden söyleyebilirim. Bunun özellikle yakın zamanda detaylarının da açıklanacağını buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Et ve Süt Kurumumuz sözleşmeli besicilik faaliyeti ile üreticilerimize pazar ve fiyat garantisi sunacaktır. Oluşturulacak komisyonlar tarafından aylık maliyetler hesaplanacak, belirlenen maliyete göre çiftçi refahı gözetilerek alım fiyatları sürekli güncellenmiş olacak. Alım ve fiyat garantisi verilen üreticiler beş yıllık üretim planlamasını çok rahatlıkla yapabilecekler. Böylece besiciler kazancını teminat altına alacaklar. İsterlerse de tek taraflı olarak bu sözleşmeden vazgeçebileceklerdir. Proje kapsamında besicilerimizi verimliliği arttırmak için eğitim programlarına da tabi tutacağımızı belirtmek isterim. Bunu biz çok önemsiyoruz ve özellikle hayvancılık gibi bir üretim alanında bir faaliyette bunun eksiksiz, noksansız uygulanmasını istiyoruz.”
Bakan Kirişci, ayrıca teknolojiyi kullanarak üreticiyi e-Devlet üzerinden kayıt sistemine dahil edeceklerini, devlet kurumu çalışanlarını ve üreticileri sadece elektronik ortamda buluşturacaklarını sözlerine ekledi.
Kirişci, kırsaldan kente göçün Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olduğunu söyledi.
Kırsalın yeniden hayat bulması için buralarda üretim yapacak vatandaşlara sahip çıkmak istediklerini anlatan Kirişçi, “Bunu çok çok önemsiyoruz, üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Tabii tek başımıza Bakanlık olarak bizim bir faaliyetimiz olmayacak. Tekrardan kentten kırsala bir göç ve onun köyde oluşturacağı düzensiz yapılaşmayı da dikkate alarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla eğitim faaliyetleri için Milli Eğitim Bakanlığımızla sağlık hizmetleri için Sağlık Bakanlığımızla da entegre olarak bu çalışmaları yürüteceğiz.” diye konuştu.
Kirişçi, “kent tarımı” kavramını gündeme getirdiklerini anımsatarak şunları kaydetti:
“Bugün, ‘Bir kilo domatesin işte tarlada fiyatı bu, pazarda fiyatı bu. Bir kilo domatesin tarlada fiyatı bu, markette fiyatı bu.’ diye televizyonlarda sıklıkla gündeme geliyor. Buradaki en büyük maliyet unsurlarından birisi, zincirin uzunluğu ve buradaki lojistik maliyetleridir. Ürünün tazeliğini bu zincirin uzunluğu nedeniyle kaybediyor olması, hallerimizin halinin hal olmamasından kaynaklı zaten raf ömrü kısa olan bu ürünleri biz kısa zamanda kaybetmek durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla bir kent tarımı kavramını gündeme getirdik. Yani bir kentin ihtiyacı olan ürünlerin bu kentte üretilmesinin esas olduğunu ve bundan dolayı da bu üretim modelinin desteklenmesi gerektiği kanaatine vardık. Bunun ilkini de sera OSB düzeyinde İzmir’de, Dikili’deki yapmış olduğumuz girişimlerle Dikili Sera İhtisas Organize Sanayi Bölgesi diyelim ya da Organize İhtisas Sera Bölgesi, adını tam olarak söyleyemiyorum ama yani bir OSB’nin sera uygulaması. Şimdi onun bir benzerini ve ikincisini inşallah Kozaklı’da gerçekleştireceğiz.”
Burada yapacakları faaliyetlerin tarım ve turizme hitap edeceğine dikkati çeken Kirişci, “Bunlar yapışık ikizler. Birbirinden ayrılmayan ikiz olarak düşünülmeli ve buraya gelen, bu bölgede turizm faaliyetlerinde bulunan, turizm adına bu şehri ziyaret eden 4 milyon civarındaki turistin ihtiyacı olan ürünlerin yerelden üretilmesi de gerçekleştirilmiş olacak. Sadece Nevşehir, Nevşehir için mi üretecek böyle bir faaliyeti başlattığında? Elbette ki değil. Komşu iller var. Mesela Konya var. Bir metropol kent Kayseri var yine hakeza. Öbür tarafta Ankara var. Uzaklıkları değişiyor olsa bile buradaki jeotermal kaynağın bize sağlayacağı enerjiyle ilgili avantajları inşallah bu iş için kullanmış olacağız.” ifadelerini kullandı.
Kirişci, IPARD projeleriyle ilgili rakamsal bilgiler vererek, şöyle devam etti:
“Malumunuz IPARD çağrısı kapsamında desteklenecek projelerin sıralamasında bu zamana kadar 65 ve üzeri olan sıralama, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın kabine toplantısında paylaştığı gibi 30’a indirilmiş ve böylelikle Nevşehir ilimizde desteklenecek proje sayısı bir anda 75’ten 130’a çıkmıştır. Hibe desteği tutarının da 104 milyon liradan 133 milyon liraya, yatırım tutarının da 190 milyon liradan 242 milyon liraya çıktığını ifade etmek isterim. Yani biz bu projeleri önemsiyoruz. Bizim Tarım Reformu Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla da verdiğimiz destekler var. Oralarda da hibe desteklerimiz var. Ama bu IPARD adını verdiğimiz proje destekleriyle de bu sözünü etmiş olduğumuz destekleri üreticilerimize sağlamış olacağız.”
Bir diğer gündeme gelen konunun ise Yamula Barajı olduğunu hatırlatan Kirişci, “Yamula Barajı gibi Devlet Su İşlerinin görev alanında olduğu halde maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle bunların yapımının tamamlanması uzun yıllara sarkacak olan projeler için bizim mutlak surette tıpkı otoyol, köprü, havalimanı gibi işletmeciliklerde kullandığımız yap-işlet-devret modelini inşallah denemek istiyoruz. Böylelikle bugünkü maliyeti 18,5 milyar lira olan bir projenin bu yöntemle yapılıp yapılmayacağını da tartışıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kirişci, konuşmasının sonunda üreticilere seslenerek “Sen üret, yeter. Biz senin yanındayız. Biz senin arkandayız. Bu ülke üreten herkese saygı duyduğu gibi üreticilerine de çiftçilerine de buradan ayrı bir saygı ve ayrı bir muhabbet duyacaktır.” dedi.