Kirişci, Bakanlık ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin düzenlediği “2. Ulusal Yaban Hayvanları Kongresi”ne video konferans yöntemiyle katıldı.
Burada konuşan Kirişci, kongrenin çevre, yaban hayatı ve yaban hayvanlarıyla ilgili gelişmeler ve sorunların, farklı disiplinler tarafından tartışılması amacıyla gerçekleştirildiğini belirterek “Özellikle son yıllarda daha sık yaşanan sel, kuraklık ve orman yangını gibi felaketler, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doğal yaşamın korunmasına yönelik çalışmaların artırılması gerektiğine işaret etmektedir.” dedi.
Dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde, son 50 yılda memeli, kuş, sürüngen ve balık popülasyonunun yüzde 68’inin ortadan kalktığına dikkati çeken Kirişci, tatlı sularda yaşayan türlerin üçte birinin neslinin tükenme tehdidi altında olduğunu söyledi.
Kirişci, iklim değişikliği, orman yangını ve çevre kirliliğine bağlı yaban hayatının sürdüğü ekolojik ortamların zarar gördüğünü vurgulayarak “Bu olumsuzluklara bağlı olarak 1 milyon tür yok olma riski altındadır.” ifadesini kullandı.
Ekolojik bozulmaların doğal bir sonucu olarak yaban hayatında yaşanan kayıpların zamanla insan yaşamını da olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Kirişci, “Bu nedenle yaban hayatının korunması ve sürdürülebilirliğinin temini için atılacak adımlar, tercihin ötesinde bir zorunluluk ve sorumluluktur.” diye konuştu.
“Anadolu’da 150 memeli, 130 sürüngen ve 481 kuş türü var”
Kirişci, Türkiye’deki biyolojik çeşitliliğe ilişkin bilgiler vererek şunları kaydetti:
“Türkiye, dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde sahip olduğu biyoçeşitlilikle oldukça önemli bir konuma sahiptir. Anadolu’da 150 memeli, 130 sürüngen türü ve 481 kuş türü bulunmaktadır. Bu türlerin kayıt altına alınarak eksiksiz bir envantere dönüştürülmesi ve düzenli izleme çalışmaları sürdürülmektedir. Bu zenginliğin korunarak sürdürülmesi, ülkemizin bu alandaki ayrıcalıklı konumunu güçlendirecektir.”
Envanter çalışmalarına da değinen Kirişci, “Bu yıl içerisinde geçekleştirilen envanter çalışmalarında ülkemizde yer alan 135 sulak alanda kışlayan, 104 kuş türüne ait 1 milyon 396 bin 369 adet su kuşu sayılmıştır. 2021 yılında ülkemizde yapılan çalışmalar neticesinde, 178 türden 33 bin 817 adet kuş halkalanmıştır. Ayrıca son 3 yılda 10 türden 52 yaban hayvanı, tasma takılmak suretiyle izlemeye alınmıştır.” bilgisini paylaştı.
“Hedef türlerimizin koruma çalışmaları sürdürülüyor”
Kirişci, Bakanlıkça yürütülen yaban hayvanı üretimi ve tabiata yerleştirme çalışmaları kapsamında Anadolu yaban koyunu, alageyik, ceylan, geyik ve kelaynak gibi nesli tehlike altında olan hayvanların üretildiğini ve doğal yaşam alanlarına yerleştirildiğini aktardı.
“Geçen yıl, 13 yaban hayvanı üretim istasyonumuzda 225 yaban hayvanı üretimi yapılmış, bunların 120’si doğaya salınmıştır.” diyen Kirişci, bu dönemde 105 bin kanatlı av hayvanı ile 4,5 milyon alabalığın da üretilerek doğaya bırakıldığını anlattı.
Bakan Kirişci, 85 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’nda alageyik, geyik, kızıl geyik, ceylan, kelaynak, Anadolu yaban koyunu, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban keçisi ve karaca gibi hedef türlerin koruma çalışmalarının sürdürüldüğünü söyledi.
DNA’ları donduruldu
Bakanlık ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsü arasında imzalanan protokolün detaylarına ilişkin bilgi veren Kirişci, “Ülkemizde bulunan 19 büyük memeli yaban hayvanı türünden alınan, 848 DNA ve 665 doku hücre örneği, TÜBİTAK Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde dondurulmuş olarak saklanmaktadır. Koruma altına alınan örneklerin, genetik çalışmalarda yaralanmak üzere ilgili araştırıcıların kullanımına açılması planlanmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Biyolojik zenginlik bir ülkenin servetidir”
Kirişci, Türkiye’deki biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla 100 tür için Bakanlık tarafından “Koruma Eylem Planı” hazırlandığını belirterek bu planlar sayesinde türlerin durumunun titizlikle izlendiğini ve doğal ortamlarında korunması için gerekli tüm tedbirlerin hızlıca devreye alındığını aktardı.
2000’li yılların başından itibaren Anadolu Leoparı türünün araştırılması için çalışmalar başlatıldığını ve Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde bu türün bulunması için sistematik foto kapan kurma çalışmaları gerçekleştirildiğini dile getiren Kirişci, yoğun çalışmalar sonucunda ülkede en son 1974 yılında görülen Anadolu Leoparı’nın tekrar görülmeye başlandığını anımsattı.
Bakan Kirişci, biyolojik zenginliğin bir ülkenin serveti olduğuna dikkati çekerek “Sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde bu serveti korumak ve geliştirmek toplumsal sorumluluğumuzdur.” dedi.