Kurum, Fransa’nın başkenti Paris’te devam eden Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Çevre Bakanları Toplantısı’nda gündeme gelen konular ve Türkiye’nin çevre ve iklim değişikliği konusunda yürüttüğü çalışmalara ilişkin AA’nın sorularını yanıtladı.
İklim Kanunu ile ilgili hazırlıkların hangi aşamada olduğu ve OECD toplantısından çıkacak sonuçların yapılacak düzenlemeye ne ölçüde yansıtılacağı sorusu üzerine Kurum, İklim Kanunu ile ilgili çok önemli bir çalışma süreci başlattıklarına işaret etti.
Tüm sektörlerin, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin içinde yer aldığı bir İklim Şurası düzenlediklerini hatırlatan Kurum, Şura’da iklim değişikliğine uyum ve adaptasyon, milli enerji politikası, mikro mobilitenin artırılması, iklim göçü ve yerelde iklime uyum, sanayi ve teknoloji, sıfır emisyon hedefi doğrultusunda karbon fiyatlandırma ve Emisyon Ticaret Sistemi’ni konuştuklarını belirtti.
Şura’dan 217 öneri çıkardıklarını ifade eden Kurum, “Yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız, ülkemizin 50 yılını, 100 yılını ilgilendiren hedefleri tüm Türkiye ile paylaşacak. Bundan sonraki süreçte ülkemiz adına yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda döngüsel ekonomi anlayışını yerleştirmek, lineer ekonomiden uzaklaşmak, ‘al kullan at’ değil ‘al kullan dönüştür’ yani kaynaklarımızın sonsuz olmadığı anlayışı ve bilinciyle hareket etmek zorundayız. Tüm sektörlerimize ilişkin aslında bir gelecek planı hazırlıyoruz.” diye konuştu.
Bu planın içinde iklim finansmanının, yeşil alanların ve yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılmasının bulunduğuna dikkati çeken Kurum, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Rusya-Ukrayna kriziyle yerli, milli, ‘kendi kaynaklarıyla kendine yeten’ bir ülke olmanın ne kadar önemli olduğunu bugün net bir şekilde görüyoruz. Rusya’dan Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin 180 milyar dolara ulaşan bir enerji ithalatı söz konusu. Türkiye’nin enerji arzının yüzde 53,4’ünü yenilenebilir enerjiden karşılıyoruz. Bunların sayısını, miktarını her geçen gün artırıyoruz. Dolayısıyla her alanda kendinize yeten bir ülke olmak zorundasınız.”
Bu süreci, yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda döngüsel ekonomi anlayışıyla, “farklılıklar ama ortak hedefler” çerçevesinde yürüteceklerini dile getiren Kurum, “Tüm dünya ülkelerinden fikirlerini, önerilerini alıyoruz, yaptıkları çalışmaları dinliyoruz.” ifadesini kullandı.
İklim Kanunu’na eklenebilecek önerileri dikkate aldıklarını, bu doğrultuda yapılacak değişikliklerle Türkiye’nin dünya ülkeleriyle entegre olmasını sağlayacak bir yaklaşımla hareket ettiklerini vurgulayan Kurum, “Bu noktada karbon ticaretini AB ile uyumlu hale getirmek istiyoruz. Bunların istişare edildiği bir süreç ve buradan alacağımız bilgi, teknoloji ve know-how’u da İklim Kanunu’na yansıtarak ülkemizin geleceğine ilişkin planlamayı yapmak istiyoruz.” görüşünü paylaştı.
“Küresel ısınma problemini görmezden gelmek dünyaya yapılacak en büyük kötülük”
Kurum, toplantıdan az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden daha fazla etkilenmesinin önüne geçecek ne tür adımlar beklediğinin sorulması üzerine, gelişmiş ülkelerin, dünyadaki bütün kaynakları hoyratça kullanarak sanayileştiklerini dile getirdi.
Bugün “dünya 1,5 santigrat derece ısınsın ve bu noktada kalsın” diye bir uğraşın olduğuna işaret eden Kurum, şunları kaydetti:
“Şu ana kadar 1,2 santigrat derece ısınmış. Bir profesör sunum yaptı; eğer müdahale etmez, önlem almazsak 2 ve üzerinde bir ısınmayla birlikte dünya yaşanılamaz hale gelecek. Dünyadaki birçok ülke sular altında kalacak, buzullar eriyecek. Çok ciddi bir problem var. Bu problemi görmezden gelmek, bu problemle ilgili adımlar atmamak aslında hem ülkenize hem de dünyaya yapacağınız en büyük kötülüktür. Burada topyekun hareket etmek zorundayız. Biz Türkiye olarak dünyayı en az kirleten ülkelerden biriyiz. Buna rağmen birçok mücadele, birçok proje ve yatırım yapıyoruz. Gelişmiş dünya ülkelerinin de gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanı noktasında destekte bulunması gerektiğini net bir şekilde ifade ettik. Onların suçu olmamasına rağmen bugün bu mücadeleye ortak oluyor, etkin bir şekilde katılıyorlar. Uluslararası finans kuruluşlarının da bu mücadeleye destek vermeleri gerektiğini, uluslararası bir taksonomi merkezinde iklim projelerinin desteklendiği, bu yatırımların önceliklendirildiği bir süreci tüm dünya ülkelerinin el ele vererek yürütmesi gerektiğini ifade ettik.”
“Topyekun Sıfır Atık Mavi hareketini yürütüyoruz”
Murat Kurum, “Sıfır Atık Mavi” kapsamında yürütülen temizlik çalışmalara ilişkin de açıklamalarda bulundu.
Sıfır Atık’ın, 2017 yılında Türkiye’nin en büyük çevre ve kadın hareketi olarak Emine Erdoğan’ın himayesinde başlatılan, yürütücülüğünü Bakanlığının yaptığı bir proje olduğunu aktaran Kurum, bu kapsamda yeşil alanları, yürüyüş ve bisiklet yollarını artırdıklarını, yüzde 13 olan geri dönüşüm oranını yüzde 28’e çıkardıklarını söyledi.
Depozito uygulamasına geçeceklerine, plastik poşetlerin kullanımını azalttıklarına dikkati çeken Kurum, Sıfır Atık’ı bir çatı proje olarak gördüklerini bildirdi.
Kaynakların verimli kullanıldığı, tasarrufun ön planda tutulduğu bir anlayışla yatırımları yaptıklarını kaydeden Kurum, Sıfır Atık Mavi ile de Türkiye’nin denizlerini, göllerini, akarsularını daha temiz hale getirdiklerini, ekolojik alanın sürdürülebileceği projeler geliştirdiklerini anlattı.
Kurum, Van Gölü’nde temizlik çalışmaları yürüttüklerini, Ankara’daki Mogan Gölü’nde temizliğin bitme aşamasına geldiğini, çevresinde yürüyüş ve bisiklet yolları yaptıklarını hatırlattı.
Ekolojik koridorlarla bütün gölleri, şehirleri birbirine bağladıklarını, Beyşehir ve Tuz Gölü’yle ilgili çalışmalarının olduğunu belirten Kurum, Meke Gölü’ne ilişkin bir proje başlattıkları bilgisini verdi.
Kocaeli Körfezi’nde de bir temizlik yapılacağını açıklayan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çevre Ajansıyla birlikte denizlerimizdeki, kıyılarımızdaki çevre denetimini online sürdürebileceğimiz yatırımlar yapıyoruz. Gerek insansız hava araçlarıyla gerek deniz ve göllerdeki teknelerimizle bu denetimlerin yürütülmesine yönelik yatırımlara devam ediyoruz. Topyekun Sıfır Atık Mavi hareketini yürütmeye devam ediyoruz.”