Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Kıdemli Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, bakanlıktaki ikili görüşme ve AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantısı’nın ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Kurum, toplantıda, Türkiye’nin iklim değişikliği ile yaptığı mücadeleyi, gelecekte atacağı adımları, AB ile birlikte karşılıklı sağlayacakları destekleri detaylı bir şekilde görüşme fırsatı bulduklarını belirterek, şöyle konuştu:
“İlk toplantıyı Eylül 2021 yılında değerli dostumla yaptık. Yüksek düzeyli bu anlamda diyaloğu başlatmış olduk. Gerçekten bize yapılan haksızlığın giderilmesi ve yine Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde etkin, öncü rol alabilmesi adına sayın dostum Timmermans’ın da ciddi katkıları oldu. Kendisine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Türkiye’nin Avrupa Birliğine uyum sürecinin desteklenmesi için de bu sürecin önemli bir fırsat olduğuna inanıyorum. Avrupa Birliği ile bu alanda güçlendireceğimiz iş birliği ülke ekonomilerine yeni iş imkanları, istihdam imkanları da oluşturacaktır.”
Tüm dünyanın iklim değişikliğinin etkilerini net olarak hissettiğini, bunun şiddetinin, sayısının ve sıklığının giderek arttığını ifade eden Kurum, Akdeniz havzasında yer alan Türkiye’nin iklim değişikliğinden net olarak etkilendiğini kaydetti.
Kurum, “Görüşmede, tüm ülkelerin yenilenebilir enerji teknolojilerinin ve kaynaklarının artırılması noktasında adımların atılmasına, bu noktada bilgi ve tecrübe paylaşımı, teknolojinin yeniden geliştirilebilmesi, yeni teknolojinin bu noktada oluşturulabilmesi için iş birliğinin daha da güçlü bir biçimde yapılması gerektiğine karar verdik. Bu noktada da adımlarımızı atacağız.” dedi.
Türkiye’nin dünyayı en az kirleten ülkelerden biri olmasına rağmen emisyon azaltımı noktasında çok ciddi potansiyele sahip olduğunu belirten Kurum, gelişmekte olan bir ülke olarak yeşil kalkınma ve döngüsel ekonomi sürecini bir fırsat olarak gördüklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuyu her platformda dünyaya anlattığını söyledi.
Kurum, şunları kaydetti:
“Sürece liderlik eden ülke olmak istiyoruz. Yapacağımız İklim Kanunu ile 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda adımlarımızı atacağız. Sektörlerimize finansal desteklerin de içinde olduğu, yine emisyon ticaret sistemi ile karbon fiyatlandırma sistemiyle de kirletenin ödediği, az kirletenin ödüllendirildiği bir süreci yürütüyor olacağız. Şu an yenilenebilir enerjide Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu konuda hassas bir süreç yürütüyor. Avrupa’nın 5’inci, dünyanın 12’nci ülkesi konumundayız ve yenilenebilir enerjide kurulu gücünün yüzde 54’ünü de yenilenebilir enerjiden karşılayan bir ülkeyiz. Bugün Avrupa Birliğinin, hayata geçirmek istediği REPowerEU projesi ile enerji arzında Türkiye ile benzer bir yaklaşım içerisinde olduğunu görüyoruz. Özellikle Rusya-Ukrayna krizi, kendi kendinize her alanda yetebilen ülke olmanız ve tüm ülkelerin kendi enerjilerini kendilerinin karşılayabilecek bir bağımsızlığa sahip olması gerektiğini tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle biz de yenilenebilir enerjide yatırımlarımızı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın 2053 vizyonu çerçevesinde koymuş olduğu hedefler doğrultusunda atacağız.”
“Türkiye’nin yeşil taksonomisini oluşturuyoruz”
Kurum, hidrojen konusunda iş birliğinin çok önemli bir konu olduğunu vurgulayarak, iş birliğini artırma noktasında da Timmermans ile görüşmenin verimli geçtiğini ifade etti.
“Avrupa’nın yeşil hidrojen kaynağı Türkiye olabilir. Bu noktada Avrupa Birliği ile ortak bir çalışma yürütebileceğimizi kendilerine ifade ettik. Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın koymuş olduğu 2053 net sıfır emisyon yine yeşil kalkınma planı çerçevesinde döngüsel ekonomi anlayışı ile Avrupa Birliği ile de yeşil mutabakatla uyumlu bir şekilde sürecimizi yürüteceğiz.” diyen Kurum, bugün ticaretin yüzde 50’den fazlasının Avrupa Birliği ülkeleri ile yapıldığını, dolayısıyla iklim değişikliği ile mücadele kapsamında atılacak adımlarla da bundan sonra Avrupa Birliği ile uyumlu hali ile yürüttüklerini vurguladı.
Bakan Kurum, bu yıl içerisinde yapılacak COP 27. Taraflar Toplantısı öncesi ulusal katkı beyanının güncelleneceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu çerçevede de aslında 2053 adımları ile bizim vermiş olduğumuz taahhütleri yerine getireceğiz. Sera gazı azaltımı noktasında emisyon ticareti sistemini hayata geçiriyoruz ve bu çerçevede de yine Avrupa Birliği ile uyumlu olmasını önemsiyoruz. Yeşil finansmanın artırılması, yeşil yatırımlarla bu noktada buluşması için de Türkiye’nin yeşil taksonomisini oluşturuyoruz. Yatırımların fırsata dönüştürüldüğü, tüm yatırımların tartışıldığı bir ortamı da oluşturacağız. 2053 hedeflerimize ulaşabilmek için Avrupa Birliğinin bu noktada iklim değişikliği ile mücadelede yatırımlarımıza, projelerimize desteğini ve iş birliğini artırması gerektiğini de değerli dostuma ifade ettik.”
Kurum, AB Yüksek Düzeyli İş Birliği ve diyaloğun teknik alanda ekiplerle, bakanlığın ve diğer bakanlıkların temsilcileri ile devam etmesi gerektiğini belirtti ve özellikle IPA fonlarıyla Türkiye’nin AB ile birçok projeler yaptığını vurguladı.
Kurum, “Bu fonların iklim değişikliğine uyum ve adaptasyon çerçevesinde de miktarının, sayısının arttırılmasını bugün kendileri ile konuştuk. Gerçekten değerli dostum Timmermans’ın, Brüksel’de bize dost olarak samimi bir şekilde bakan, bizi her zaman destekleyen bir tavrı duruşu var ve bu iş birliğini biz hemen hemen her alanda yürütüyor olacağız. Bu çalışmalar Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde ortaya koyduğu samimiyeti ve gayreti göstermektedir.” diye konuştu.
Toplantının, Türkiye’nin attığı adımlara ve AB’ye üyelik ve uyum sürecine katkı sağlayacağına inandığını bildiren Kurum, Timmermans’a ve heyetine teşekkür etti.
“Ukrayna’nın barışçıl halkına yapılan bu işgali reddeden ülkelerin bir arada olması gerekiyor”
Timmermans da çalışmaların umut verici bir noktada olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede karbonsuzlaştırma çabaları ve taahhütleri olduğunu belirten Timmermans, Türkiye’nin bütün taahhütlerine ve attıkları bütün adımlara memnuniyetle yaklaştıklarını söyledi.
Timmermans, “Benim de AB adına burada olmam, bu sürecin devamı açısından sembolik önem taşıyor. Bizler, çocuklarımız ve torunlarımız için daha iyi bir dünya, daha iyi bir çevre ortaya koymak durumundayız. Bunun için de şimdiden çalışmaya başlamalıyız. Türkiye ile olan diyaloğumuzun hem AB için hem de Türkiye için stratejik bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Çünkü içinde bulunduğumuz politik ortam çok zorlu. Barbarlığı reddeden ülkelerin bir arada durması gerekiyor. Ukrayna’nın barışçıl halkına yapılan bu işgali reddeden ülkelerin bir arada olması gerekiyor.” diye konuştu.
“Hidrojen teknolojilerine yatırımın artırılmasına yönelik kararlarımız var”
Açıklamaların ardından bir gazetecinin, Türkiye’nin özellikle Karadeniz’de zengin hidrojen sülfür yataklarının bulunduğunu belirterek, hidrojen sülfürün kullanımı ile ilgili bir teknoloji anlaşması için Avrupa ile çalışma yapılıp yapılmadığı sorusu üzerine Bakan Kurum, hidrojen teknolojisinin kullanılması ve yaygınlaştırılması konusunda AB Komisyonunun Türkiye ile aynı şeyleri düşündüğünü ifade etti.
Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin zengin hidrojen kaynakları var ve AB ülkelerinin ihtiyacını giderebilecek kapasiteye sahip. Buradaki teknolojinin geliştirilmesi, bilgi ve tecrübe paylaşımın artırılması gerektiği konusunda mutabakata vardık. Bu alanda çalışmalarımızı teknik heyetler ile birlikte de yapacağız. Önümüzdeki süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak İklim Kanunu ve Şura’da yapmış olduğumuz çalışma çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynaklarındaki kapasitenin arttırılması, fosil yakıt kullanımının azaltılması, hidrojen teknolojileri ve bundan sonra çıkabilecek teknolojilere yatırımın artırılmasına yönelik kararlarımız var. Bu çerçevede de ortak çalışmayı komisyonla birlikte sürdürme kararı aldık.”
“Akdeniz havzasındaki ülkelerle beraber hidrojen bazlı bir ekonomiye geçmemiz gerekiyor”
Aynı soru üzerine Timmermans ise hidrojenin AB’nin endüstriyel gelişimi için çok önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Birçok alanda elektrik enerjisini kullanabiliriz fakat elektriği yaygın hale getirmek çözümün bir parçası değil. Gelecekte çeliğin, alüminyumun yapılması, gübrenin kullanılması hidrojen ile sağlanacak ve diğer alanlarda da hidrojen çok önemli olacak. Aynı şekilde hidrojenle ilgili başka bir şey de söyleyebiliriz. Özellikle Türkiye gibi ülkeler inanılmaz miktarlarda hem rüzgardan hem de güneşten enerji üretmeye başlayacak. Türkiye ihtiyacından daha fazlasını üretmeye başlayacak. Enerji de bundan sonra ihraç edilebilecek. Enerji depolamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle hidrojenle bu çok daha kolay şekilde yapılabilecek, hidrojen çok daha uzak mesafelere sevk edilebilecek. Bu alanda da artık ortaklıklar kurmak istiyoruz. AB olarak kendimizin üreteceğinden çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Özellikle Akdeniz havzasındaki ülkelerle beraber hidrojen bazlı bir ekonomiye geçmemiz gerekiyor. Sadece tek bir tedarikçiye bağlı olmamamız gerekiyor. Bunu çeşitlendirmemiz gerekiyor. Aynı zamanda siyaseten de Akdeniz bölgesinde bir siyasi istikrar sağlamamız gerekiyor. Türkiye burada her zaman öneme sahiptir.”