Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TRT Haber’de gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu.
Türkiye ekonomisinde büyümenin güçlü olduğunu, gelecek dönemde bir miktar yavaşlama ihtimali olsa da 2023’e ilişkin Orta Vadeli Program’daki (OVP) yüzde 4,4 öngörüsüyle paralel gerçekleştiğini belirten Şimşek, “Bu düşük gibi gelebilir ama küresel büyüme yüzde 3, muhtemelen yüzde 3’ün altında olacak. Dolayısıyla küresel büyümenin yaklaşık 1,5 katı hızlı büyüyor olacağız.” diye konuştu.
OVP adımlarıyla büyümeyi yeniden dengelemeyi amaçladıklarını vurgulayan Şimşek, daha kaliteli bir büyümeyi, yatırıma ve net ihracata dayalı sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Şimşek, iç talebin daha ılımlı hale dönerken net ihracat etkisinin olumluya dönmesini beklediklerini ifade ederek, bunu da fiyat istikrarı yoluyla yapacaklarını bildirdi.
Enflasyonun tek haneye düşürülmesiyle sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayabileceklerine işaret eden Şimşek, verimlilik artışının önemine değindi ve bunun doğru yatırım ve reformlarla olacağını anlattı.
Şimşek, büyümenin beklenenden yüksek çıkmasının ve yeniden dengelenmenin olumlu olduğunu ancak bunun yeterli gelmeyeceğini ifade ederek, “Önümüzdeki dönemde büyüme büyük ihtimalle bir miktar yavaşlayacak. Buna hazırlıklı olmamız lazım. Burada korkulacak bir şey yok. Burada önemli olan Türkiye’nin OVP ile perspektifiyle yüksek sürdürülebilir patikasına girmesi. Bunu da başaracağız.” değerlendirmesini yaptı.
“KKM’de ilave adımlar atabiliriz”
OVP ile enflasyonu önce kontrol altına almayı, daha sonra tek haneye indirmeyi hedeflediklerini vurgulayan Şimşek, bunun için de para politikasında rasyonelleşmeye gittiklerini, iç talebi daha makul düzeyde tutmak için bozulan fiyatlama davranışlarını düzeltmek amacıyla para politikasında iyileştirmeye gittiklerini anlattı. Şimşek, depreme rağmen mali disiplini tesis etme çabasında olduklarını belirterek, programı yaptıktan sonra gelir performansının güçlendiğini, harcamalarda da rasyonel çaba içinde olduklarını söyledi.
Bu sene bütçe açığının öngörülenden biraz daha düşük olabileceğine işaret eden Şimşek, yapısal dönüşümün önemine dikkati çekti. Şimşek, tek haneli enflasyonun kalıcı refah artışının ön koşulu olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“1990’lı yıllara giderseniz büyümemiz çok düşük, enflasyon yüksek ve çok oynak. 2000’li yıllara geldiğiniz zaman büyüme 90’lı yılların iki katına çıkıyor. Neden? Çünkü enflasyon tek haneye düşürülmüş ve oynaklık azaltılmış. Ne demek? İş alemi önünü görebiliyor. Bu çok değerli bir şey. Dolayısıyla enflasyonun tek haneye düşürülmesi ana hedef.”
Kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasına değinen Şimşek, zamanla bunun bitirilmesi için çalışmalara başladıklarını bildirdi. Şimşek, KKM’nin azaltılmasında ilerleme sağladıklarına dikkati çekerek, “Bu konuda da önümüzdeki dönemde ilave adımlar atabiliriz.” ifadesini kullandı.
OVP’nin iç tutarlığı ve güvenilirliği olduğunu vurgulayan Şimşek, programa içeride ve dışarıda güvenin arttığını ancak bazı soru işaretleri olmasını da normal karşıladığını dile getirdi.
“Türkiye’nin risk algısı iyileşiyor”
Türkiye’nin küresel risk algısının düştüğünü belirten Şimşek, bunun en önemli göstergesinin bir ülkenin iflasına karşı ödemesi gereken sigorta prim düzeyini ifade eden “CDS”ler olduğunu anlattı.
Bakan Şimşek, Türkiye’nin mayısta 700’ün üzerinde olan CDS düzeyinin dün itibarıyla 330 civarına indiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Haziran-kasım döneminde gelişmekte olan ülkelerin CDS’leri ortalama 45 baz puan düşerken Türkiye’de 370 baz puan düştü. Dolayısıyla Türkiye’nin CDS’lerinde gelişmekte olan ülkelere göre muazzam bir düşüş var. Türkiye’nin risk algısı iyileşiyor, Türkiye’yi riskli görenler azalıyor. Bu program sonrası ortaya çıkmış bir durumdur. Cumhurbaşkanı’mızın liderliğindeki yeni ekibe ve programa bir güvendir.”
Ocak-mayıs döneminde Türkiye’den portföy yatırımlarında 2,9 milyar dolarlık çıkış olduğu bilgisini veren Şimşek, haziran-eylül döneminde ise yaklaşık 5 milyar dolarlık net artış görüldüğünü bildirdi.
“Program görücüye çıktı ancak yabancı, Türkiye’ye beklenen para akışını henüz başlatmadı” gibi eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Şimşek, “Uluslararası yatırımcılar henüz ilgi göstermiyor gibi bir durum yok. Bunu ima eden tek bir gösterge yok.” dedi.
Eylülde ve ekimde gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışına karşın Türkiye’ye sermaye girişi olduğunu vurgulayan Şimşek, güçlü hikayesiyle Türkiye’nin ayrıştığını, siyasi belirsizliği geride bıraktığını ve rekabet gücünü artıracak çok güçlü bir reform programına odaklandığını anlattı.
Mehmet Şimşek, Merkez Bankası rezervlerinin güçlendiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Mayıstan bu yana rezervler 36 milyar dolar arttı. Güven olmazsa, kaynak girişi olmazsa bu rezerv artışı mümkün değil. Türkiye’ye ilgi orta uzun vadede daha da artacak. Enflasyonu tek haneye düşürme çabamız doğrudan yatırımları olumlu etkileyecek. Çünkü öngörülebilirlik arttıkça doğrudan yatırımlar da artacak. Biz kurala dayalı öngörülebilir modelle yolumuza devam ettikçe Türkiye’ye yatırımcı ilgisi hem içeride hem dışarıda artacak. Türkiye daha uzun vadeli kaynağa erişecek ve Türkiye’nin büyümesi güçlenecek.”
“Yüzde 40’lık vergi belki hiçbir zaman uygulamaya konulmayacak”
AK Partili milletvekillerinin TBMM’ye sunduğu yeni torba yasa teklifi kapsamında, döviz, fon ve faiz gelirlerinde uygulanan vergi oranlarının yüzde 40’a kadar çıkarılabilme yetkisinin Cumhurbaşkanı’na verilmesine yönelik yorumları da değerlendiren Şimşek, şöyle devam etti:
“Yüzde 40’a kadar vergi için yetki alınıyor. Bu, olacağı anlamına gelmiyor. Önümüzdeki dönemde biz liralaşma politikasını desteklemek amacıyla piyasa koşulları elde edildiğinde vergiyi teşvik ve bir faktör olarak kullanıp tabi ki bu sürece katkıda bulunabiliriz. Şu anda zamanlama olarak doğru olduğuna inanmıyorum. Yetki alıyoruz ama önümüzdeki dönemde oturup özellikle daha adil bir vergi sistemi, verginin tabana yayılması konusunda çok ciddi adımlar atacağız. Şu anda hummalı bir reform çalışmamız var. Kamuda tasarruf harcamamak değildir, kaynakların doğru alanlara yönlendirilmesidir. Tabii ki bu gereksiz harcamaların da kaldırılmasını içeriyor. Türkiye’nin altyapısına, beşeri sermayesine, sağlığına tabii ki yatırım yapacağız, yapıyoruz zaten. Bu konularda tereddüt yok. Burada önemli olan kaynakların üretken alanlara kaydırılması. Dolayısıyla yüzde 40’lık vergiye ilişkin yetki bir yetkidir. Onun piyasa şartları el verir mi, hangi düzeyde, hangi vadelerde, ne zaman, nasıl yapılacağı hususu daha sonra değerlendirilecek bir husustur. Belki hiçbir zaman uygulamaya konulmayacak. Şu anda yüzde 40’lık bir vergi getirmiyoruz, sadece bir yetki alıyoruz. Piyasa koşullarına ve programın ihtiyaçlarına bakacağız.”