Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, video konferans yöntemiyle katıldığı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Sürdürülebilir Kalkınma, Finans ve Çevre Çalışma Grubu, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümler Ağı (UNSDSN), Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi ortaklığında düzenlenen “Döngüsel Ekonomi Sempozyumu” kapsamındaki “Döngüsel Ekonomide Kamu Politikaları” başlıklı oturumda konuşma yaptı.
Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine değinen Varank, bu kapsamda eylem planları hazırlandığını ve ülkelerin bu hedeflere ulaşmaları konusunda gösterge setleri tasarlandığını bildirdi.
Varank, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK), ülkenin sürdürülebilir kalkınma göstergelerini içeren 2010-2019 dönemine ait verilerinin Türkiye’nin son dönemde uyguladığı kapsayıcı sosyo ekonomik kalkınma politikalarının önemini ve başarı performansını bir kez daha ortaya koyduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
“2010’da yüzde 16,9 olan yoksulluk oranı, 2019’da yüzde 14,4 olarak gerçekleşti. Lise seviyesinde okul tamamlama oranı 2014’te yüzde 58 iken 2019’da yüzde 70,3 oldu. İmalat sanayi katma değerinin GSYH içindeki payı 2010’da yüzde 15,1 iken 2019’da yüzde 18,3 olarak gerçekleşti. Güvenilir şekilde arıtılmış evsel ve endüstriyel atık su oranı 2010’da yüzde 72,8 iken 2018’de yüzde 80,9 olduğunu görüyoruz. Yenilenebilir enerji ve atıklardan elektrik enerjisi üretiminin oranı 2010’da yüzde 26,4 iken 2019’da yüzde 43,9 seviyesine yükseldi. Ormanlık arazilerin toplam arazi büyüklüğüne oranı 2010’da yüzde 27,1 iken 2019’da yüzde 29,2 oldu. Son 3 ay içinde internet kullanan bireylerin oranı, 2010’da yüzde 37,6 iken 2019’da yüzde 74 oldu. 2020’de pandemiyle birlikte bu rakamın çok daha arttığını öngörebiliyoruz. Bu veriler sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma konusunda önemli başarılar elde ettiğimizi gösterse de katedecek daha çok mesafemiz olduğunun farkındayız. Yenilikçi politikalar geliştirerek yolumuza devam ediyoruz.”
“Sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerinin uygulanması gerekli”
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin çevre, ekonomi ve iklim değişikliğine ilişkin eylemlerinin döngüsel ekonomi kavramıyla sıkı bir ilişkisi olduğunu dile getiren Varank, dünya genelinde hakim olan doğrusal ekonomi yaklaşımında, mal ve hizmetlerin yaşam döngüsü kaynak-üretim-tüketim ve atık şeklinde bir süreç izlediğini ancak bu yaklaşımın kaynakların hızla tüketilmesine sebep olduğunu vurguladı.
Varank, sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerinin uygulanmasının gerekliliğine işaret ederek şu ifadeleri kullandı:
“Doğrusal ekonominin aksine döngüsel ekonomi, ürün, malzeme ve kaynakların tüketildikten sonra tekrar tekrar üretim sistemine dahil edilerek değer oluşturma potansiyellerinin azami düzeyde tutulduğu ve bu sayede atık miktarının asgariye düşürüldüğü bir yaklaşım. Doğal kaynakların kıtlığı ve atık sorunlarına çözüm olarak endüstri dünyasının kendi dinamikleri içinde ekolojik bir modele yaklaşması ve ekonomik sistemin sürdürülebilirliğinin korunması yaklaşımı benimsenmiş durumda. Zaruret sonucu da olsa dünyaya verilen zararın farkına varılmış olmasının tüm insanlığın yararına olacağına inanıyoruz.”
Geri dönüşüm ekonomisinin sosyal, ekonomik ve çevresel açıdan önemli avantajları olduğunu anlatan Varank, atıkların geri dönüşümünün ekonomik fırsatlar doğururken ham madde ve enerji bağımlılığını azaltarak kaynak verimliliğine katkıda bulunduğunu söyledi.
“İstihdama katkı sunuyor”
Geri dönüşüm sektörünün, oluşturduğu ekosistemle doğrudan ve dolaylı istihdama katkı sağladığını belirten Varank, “Mevcut sistemde her 10 bin ton atığın yok edilmesi için 1 kişi yeterliyken döngüsel ekonomide aynı miktardaki atığın geri dönüştürülebilmesi için en az 20 ilave istihdam gerekiyor. Yapılan araştırmalar dünya ekonomisinin henüz sadece yüzde 8,6 oranında döngüsel olduğunu ortaya koyuyor. Ekonomiye giren madenlerin, fosil yakıtların, metallerin ve biyokütlenin yalnızca yüzde 8,6’sı yeniden kullanılıyor.” dedi.
Varank, döngüsel ekonomi yaklaşımının son dönemde tüm dünyanın gündemine girdiğine işaret ederek, Avrupa Birliği (AB) ve OECD ülkelerinde uygulamayı hızlandırmaya yönelik adımlar atıldığını anlattı.
AB’de, döngüsel ekonomiye dönüşümün ekonomik toparlanmanın da bir aracı olarak görüldüğünü belirten Varank, “Ülke olarak bu dönüşümü iyi analiz eder ve gerekli düzenlemeleri zamanında hayata geçirebilirsek yeni dönemde ekonomik anlamda önemli kazanımlar elde edebiliriz.” diye konuştu.
“Ekonomimiz hala çok büyük oranda doğrusal çalışıyor”
Varank, TÜİK verilerine göre, yurt genelinde 2018’de toplam 32,2 milyon ton evsel atığın toplandığını bildirerek şunları kaydetti:
“Toplanan atığın yüzde 67’si düzenli depolama tesislerine, yüzde 20’si belediye çöplüklerine; sadece yüzde 12’si ise atık geri kazanımı yapan lisanslı tesislerle, biyogaz ve kompost tesislerine gönderiliyor. Aynı verilere göre ülkemizde yılda yaklaşık 66,8 milyon ton endüstriyel atığın ortaya çıktığını, bunun 22,8 milyon tonunun da imalat sanayi kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu veriler ışığında, ekonomimizin hala çok büyük oranda doğrusal olarak çalıştığını söylemek yanlış olmaz.”
Döngüsel ekonomi yaklaşımının “kaynaktan üretime, üretimden tüketime, tüketimden atığa, atıktan tekrar kaynağa” şeklinde bir süreci olduğunu belirten Varank, sürecin tüm aşamalarına ilişkin farklı politikalara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
Varank, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir sanayi oluşturmaya yönelik politikaları tasarlarken rekabetçiliğin de korunmasının gerektiğine dikkati çekerek şu değerlendirmede bulundu:
“Bakanlık olarak dijitalleşme, yeşil büyüme, temiz üretim, atık yönetimi, geri dönüşüm, endüstriyel simbiyoz ve kaynak verimliliği konularında önemli çalışmalar yürütüyor, özel sektör yatırımlarını ve projelerini destekliyoruz. Teşvik sistemimiz vasıtasıyla çevre yatırımlarına önemli destekler sağlıyoruz. 2013’ten bu yana, düzenlediğimiz 1676 teşvik belgesiyle geri kazanım konusundaki 18 milyar liralık özel sektör yatırımını destekledik. 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimizde yeşil üretim yaklaşımının sanayi politikaları ve uygulamalarındaki belirleyiciliğinin artırılması hususunu hedeflerimiz arasına koyduk. Sanayi üretiminin çevreye etkilerini azaltmak için özellikle OSB’lerdeki işletmelerin modernizasyonu ve temiz üretime dayalı yeni yatırımlarını destekliyoruz. Endüstriyel simbiyoz yaklaşımını ülkemizde yaygınlaştırmak üzere uluslararası başarılı örnekleri de inceleyerek stratejiler ve yol haritaları geliştiriyor, OSB’lerde uygulanabilecek projeler geliştiriyoruz.”
“Ekonomik Değerli Atık İzleme Sistemi” kurulması adına Sanayi Sicil Bilgi Sistemi’ni geliştirmeye dönük çalışmaların devam ettiğini kaydeden Varank, döngüsel ekonomi unsurlarının da yer alacağı “Sanayinin Dijital Dönüşümü” yol haritasını bu yıl içinde açıklamayı planladıklarını bildirdi.
“Yerel ve ulusal farkındalık oluşturmayı hedefliyoruz”
Yeşil büyüme için bölgesel avantajları harekete geçirmenin önemine değinen Varank, İzmir’deki 3,3 milyon avro ve Trakya’daki 2,9 milyon avro bütçeli projeler hakkında bilgi verdi.
Bu çerçevede KOBİ’lere, ihtiyaç analizi ve verimlilik konularında danışmanlık ve eğitim desteği vereceklerini anlatan Varank, şu ifadeleri kullandı:
“Kalkınma ajanslarımızın önümüzdeki dönemde çalışacağı tema konuları arasına ‘kaynak verimliliği’ni dahil ettik. Bu alana odaklanarak yerel ve ulusal farkındalık oluşturmayı, sorunlara yerel müdahalelerle çözümler getirmeyi hedefliyoruz. Ajanslar bu kapsamda işletmelere yönelik bilinçlendirme, kapasite geliştirme, etüt ve fizibilite, kurumsal iş birliklerinin tesis edilmesi faaliyetlerini yürütecek ve mali ve teknik destek sağlayacak.”
Varank, kaynakların verimli kullanımı kapsamında “Esenler Belediyesi Akıllı Şehir Projesi”ne de değinerek, bu projeyle enerji verimliliği ve sürdürülebilir kaynak kullanımına öncülük edecek akıllı şehir uygulamalarının geliştirildiği bir yaşam alanı inşa edildiğini ve bu tür uygulamaları yaygınlaştırmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.