Bakan Varank, ATO Congresium’da düzenlenen Siber Güvenlik Haftası açılış programında yaptığı konuşmada, içinde bulunulan dijital çağda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin çok hızlı geliştiğini söyledi.
Bu teknolojiler tarafından sunulan hizmetlerin her alanda yaygınlaşarak hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade eden Varank, geçmişte, sadece kişilerin iletişim ihtiyaçlarının ön planda olduğunu, bugün ise iletişim ağına dahil olmuş milyarlarca nesnenin konuşulduğunu dile getirdi
Varank, hayatı her yönüyle hızlı bir şekilde değiştiren dijitalleşmenin, kötüye kullanımıyla maddi ve manevi büyük zararlara yol açabildiğinin altını çizdi.
Siber saldırıların kritik altyapılara ciddi hasarlar verebildiğine işaret eden Varank, şunları kaydetti:
“Kritik hizmetlerin kısmen ya da tamamen devre dışı kalmasını sağlayarak toplumsal düzeni bozma veya ülke güvenliğini tehlikeye sokma potansiyeli taşıyor. Ciddi can ve mal kaybına sebep olabiliyor. Sınırların olmadığı siber dünyada özellikle konum tespitinin de daha zor olması sebebiyle saldırganlar, maalesef çok daha cüretkar davranabiliyorlar. Bu durum siber dünyanın, savaş için kullanılmasını daha cazip hale getiriyor.”
“Siber Vatan olarak ifade ettiğimiz alanda mücadelemizi sürdürüyoruz”
Varank, söz konusu siber saldırıların Rusya-Ukrayna Savaşı’nda yaşandığına dikkati çekerek, savaş başlamadan önce, Ukrayna’nın bakanlıklar, silahlı kuvvetler ve bankalar gibi kritik altyapılarının hedef alındığını aktardı.
Ukrayna’nın internet altyapısını çökertmek için yapılan “Viasat saldırısı”nın tüm Avrupa’yı etkilediğini hatırlatan Varank, “Maddi açıdan bakacak olursak, siber saldırıların sadece bu yıl 6 trilyon dolarlık bir maliyete ulaştığı düşünülüyor. Belki de bundan sonra savaşları başlatacak ilk kurşun dijital ortamdan sıkılacak.” diye konuştu.
Varank, ulusal siber güvenliğin, bir ülkenin bağımsızlığının ve ekonomik kalkınmasının teminatı olduğunun artık rahatlıkla söylenebileceğini belirterek, “Bu nedenle nasıl sınırlarımızı kararlılıkla koruyorsak, nasıl Suriye’de ya da Mavi Vatan’da çıkarlarımız için mücadele ediyorsak, Siber Vatan olarak ifade ettiğimiz alanda da mücadelemizi sürdürüyor; buna göre stratejiler geliştiriyoruz.” şeklinde konuştu.
Siber saldırılara karşı milli direncin ancak bütüncül bir yaklaşımla hayata geçebileceğinin farkında olduklarını dile getiren Varank, bu kapsamda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı, Dijital Dönüşüm Ofisi ve diğer tüm kurum ve kuruluşlarla ortak akılla siber vatanı savunduklarını kaydetti.
Bakan Varank, toplumun bilgi güvenliği farkındalık seviyesinin artırılması amacıyla “Bireylere Yönelik Bilgi Güvenliği Rehberi”ni, sanayi kurumlarında siber güvenliğin sağlanmasına yönelik faaliyetlerin tanımlanması amacıyla “Sanayinin Bilgi ve İletişim Güvenliği Rehberi”ni, sektör firmalarının asgari seviyede ihtiyaç duyacakları siber güvenlik ürünlerinin belirlenmesi amacıyla “Mevcut Durum Değerlendirme ve Gereksinim Analizi Kılavuzu”nu hazırladıklarını söyledi.
– “Siber güvenlik alanındaki 664 projeye 1 milyar liraya yakın destek verdik”
TÜBİTAK BİLGEM’le Türkiye’de işlenecek ulusal verilerin korunması için bir platform geliştirdiklerini belirten Varank, sinerji projesiyle enerji kritik altyapı sistemlerini modelleyerek, saldırılara karşı bir simülasyon platformunun geliştirilmesi için çalıştırdıklarını anlattı.
Varank, ülke yararına yürütülen, siber güvenlik alanında birçok projenin olduğunu kaydederek, “Ayrıca siber güvenlik alanında çalışan özel sektör firmalarını ve akademisyenleri de yine TÜBİTAK ile destekliyoruz. Son 20 yılda siber güvenlik alanındaki 664 projeye güncel rakamlarla 1 milyar liraya yakın destek verdik.” diye konuştu.
Dünya çapında teknolojiyi devasa firmaların değil, küçük girişimler ve “start up”ların yönlendirdiğine işaret eden Varank, bu kapsamda ülke olarak söz konusu özel girişimlere KOSGEB ve TÜBİTAK aracılığıyla çok ciddi destekler vererek yeni girişimcilerin ortaya çıkmasını sağladıklarını dile getirdi.
Mustafa Varank, siber güvenlik alanında çalışmak isteyenlere sadece maddi değil, teknoparklarda özel yerler ayırarak, mentorlük ve danışmanlık hizmetleri vererek de destek olmaya devam edeceklerini belirterek, “Bu alanlarda çalışan insan kaynağımızı geliştirmek, arttırmak da bu sektörün ileriye gitmesi için, savunma ihtiyaçlarımızı karşılayabilmesi için çok önemli. Deneyap teknoloji atölyelerimizde, daha hayata yeni başlayan evlatlarımıza birçok teknoloji eğitimiyle beraber, siber güvenlik eğitimleri de veriyoruz.” dedi.
“Uzmanlarımızın yurt dışında tecrübe edinmelerini kazanç olarak görüyoruz”
Kalkınma ajanslarında “siber vatan” olarak ifade ettikleri bir eğitim programı uygulamaya aldıklarını aktaran Varank, bu programı başarıyla bitiren gençlerin sektörün her alanında çalışabileceğini anlattı.
Varank, bu alanda kendini geliştirmek ve belge almak isteyenler için “Beyaz şapkalı hacker” programı da geliştirdiklerini ifade ederek, bu konudaki tecrübelerini belgelendirmek isteyenlerin de TSE’ye başvurabileceğini ve yetkinlik belgesi alabileceklerini söyledi.
Yapılan çalışmalar ve verilen desteklerle bu alandaki yetişmiş insan gücünün sürekli arttığını belirten Varank, şunları kaydetti:
“Bir iki gündür medyada denk gelmişsinizdir. Türkiye’den 30 bin yazılımcının gittiğine dair bir haberi, özellikle muhalif basın paylaşmaya çalışıyor. Bu haberin kaynağına baktığınızda, ‘bu rakamı kim takip etmiş, gerçekten gitmiş mi’ diye incelediğinizde, altının boş olduğunu görebiliyorsunuz. Biz bu rakamları takip ediyoruz. Evet, şu an Türkiye’den yurt dışına çalışan gençlerimiz var. Özellikle uzman arkadaşlarımız var. Bunların birçoğu ülkeyi terk ederek değil, uzaktan çalışma yöntemiyle Türkiye’de yaşayarak, yurt dışında çalışmalarına devam ediyorlar. Bunu da yanlış bir iş olarak görmüyorum. Bizim vatandaşlarımızın, uzmanlarımızın yurt dışında tecrübe kazanmaları, farklı firmalarda deneyim elde etmelerini de aslında kazanç olarak görüyoruz.”
Varank, Türkiye’de yazılımcıya ihtiyaç olduğunu ve bunun için gerekli her adımın atıldığını vurgulayarak, “Ama bir kısım vatandaşlarımız yurt dışında çalışmak isteyebilirler. Onların elde ettiği tecrübelerin de biz bir kayıp olduğuna inanmıyoruz. O tecrübelerin gelecekte bu ülkeye yine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Ama şunun altını çizmemiz lazım; ‘Son bir yılda 30 bin yazılımcı ülkeden gitti’ ifadesi doğru bir ifade değil. Bu, altı boş bir rakam. Bu kadar yazılımcı yurt dışına gitmiş değil.” diye konuştu.
Programda, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç da sunum yaptı.