Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) finans kuruluşu olduğu gerekçesiyle kapatılan Bank Asya’nın devlet hazinesi devrine ilişkin hazırlanan iddianamede, örgütün bankayı ayakta tutmak için başvurduğu yasa dışı yöntemler, detaylarıyla anlatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müsadere talebiyle hazırlanan ve İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, TCK’nin 54. ve 55. maddelerine göre kasıtlı suçun işlenmesinde kullanılan Bank Asya’ya ait eşyaların ve kazancın müsaderesine (devlet hazinesine devir) karar verilmesi talep edildi.
İddianamede, suçlara konu delil olarak da MASAK ve BDDK raporları, KOM Daire Başkanlığının Bank Asya raporu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı fezlekesi, TMSF cevabi yazıları ve tüm soruşturma evrakı gösterildi.
Bank Asya’ya ilişkin “A grubu” hissedarlar hakkında, “silahlı terör örgütü (FETÖ) üyeliği” suçundan açılan kamu davasının sürdüğü belirtilen iddianamede, yönetimi tamamen TMSF’ye bırakılmış olan Asya Katılım Bankası AŞ’nin tüzel kişiliğine dair soruşturmanın da devam ettiği kaydedildi.
İddianamede, FETÖ’nün yapısı, Asya Katılım Bankası AŞ’nin örgüt içerisindeki yeri, örgütün finansmanındaki rolü, bankanın finansman açısından örgütün eylemlerine nasıl özgülendiği ve bankanın neden müsadere edilmesi gerektiği hususları yer aldı.
– Suç gelirlerinin aklanmasında “şirinler yöntemi”
Banka aracılığıyla FETÖ’ye finansal destek sağlamak için örgüt yöneticileri tarafından Türkiye’de himmet, kurban ve bağış adı altında toplanan paraların yasal kaynağının gizlendiği belirtilen iddianamede, şunlar anlatıldı:
“Örgüte bağlı kurum/kuruluşlarda çalışan çok sayıda hizmetli, öğretmen, işçi gibi sıfatta görev yapan kişiler adıyla asıl göndericilerin kimliği gizlenerek, aynı benzer miktarlarda aynı veya yakın tarihlerde, şüpheli işlem bildirimine yakalanmamak için bilinçli ve örgütlü olarak yurt dışında kurulu bulunan FETÖ ile bağlantılı kurum veya kuruluşlara klasik aklama yöntemlerinden biri olan ‘şirinler yöntemi’ kullanılarak bağış-burs adı altında, banka üzerinden para transfer edildiği anlaşılmıştır.”
İddianamede, örgüt adına toplanan himmet, burs, kurban ve bağıştan elde edilen suç gelirlerinin, “şirinler yöntemi” ile aklandığı belirtilerek, aklanan bu paraların örgütün finansmanında kullanıldığı ifade edildi.
Kredi çeken kuruluşlar, kredi veren banka, kredilerin çekilmesinde kredinin teminatı olarak ipotek alınan gayrimenkulün sahibi olan şirket kuruluşlarla kredilerin geri ödenmesi için toplanan paraların bağış adı altında kuruluşlara yatırılması hususlarında rol alan kişi ve tüzel kişiliklerin, birbirleriyle bağlantılı olduğu vurgulanan iddianamede, bunların organize bir şekilde yapıldığı kaydedildi.
– “Örgütün mali yönetiminin merkezi”
Bank Asya’nın terör örgütünün mali yönetiminin merkezi olduğuna işaret edilen iddianamede, isimler kağıt üstünde başka olsa bile FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in talimatıyla kurulan bankanın, Gülen elebaşılığında örgüt tarafından yönetildiği vurgulandı.
İddianamede, bankanın örgütsel kuruluş amacının, örgütün elde ettiği suç gelirlerinin aklanmasında, muhafazasında ve koordinesinde önemli bir fonksiyon üstlendiği ifade edilerek, şu bilgilere yer verildi:
“28 Mayıs 2015 tarihli BDDK raporuna göre, banka kurucu ve ortaklarının, esasen perde arkasındaki bir kişi ya da grubun iradesi doğrultusunda hareket etmesi, bankanın görünürdeki ortaklık yapısının aldatmaca olduğu anlamına gelir ki bu kanunun gerek lafzi gerekse ruhi yorumunda icazet verilmeyen bir durumdur. Ortaklarının kendi iradeleriyle hareket etmediği ve iradelerini bilinmeyen başka bir merkezin tasarrufuna teslim ettiği bir banka için şeffaf ve açık bir ortaklık yapısından bahsetmek mümkün değildir.
Böyle bir tutum sergileyen kişilerin banka kurucusu ve/veya nitelikli ortağı sıfatı taşıması ise kanunun, o bankanın faaliyetine başlaması için öngördüğü koşulların yitirildiği anlamına gelmektedir. Bütün bunların neticesinde tasarruf ve diğer hak sahipleri için güven ve itibar müessesesi olmaktan çıkan bir bankanın faaliyetlerine bu şekilde devamında kamu yararı bulunmayacağı gibi, aksi durumun finansal sistemin bütünü açısından büyük risk ve tehlike arz edeceği açıktır.”
– “A grubu ortaklar iradelerini örgüte teslim etmiş”
İddianamede BDDK raporuna göre, çoğunluğu bankanın nitelikli pay grubu olan A grubu hisselerine ait olmak üzere, tarihsiz ve devralan kısmı boş bırakılmış çok sayıda ıslak imzalı hisse devir sözleşmesinin ele geçirildiğine vurgu yapıldı.
Bankanın çok sayıdaki A ve B grubu pay sahibinin, değişen tutarlardaki pay devirlerine ilişkin tarihsiz sözleşmelere imza attıkları, daha da önemlisi sözleşmelerin tamamında devralan kısmının boş bırakıldığının tespit edildiği anlatılan iddianamede, her iki pay grubuna ilişkin sözleşme metinlerinin birebir aynı olduğu, sözleşmelerin tek bir elden kaleme alındığı kaydedildi.
İddianamede, bunların aynı yerde toplu olarak muhafaza edilmelerinin, tek bir merkeze teslim edildiklerini gösterdiği belirtilerek “Bu sözleşmeleri imzalayan bankanın eski A grubu ortaklarının, esasen perde arkasındaki bir kişi ya da grubun iradesi doğrultusunda hareket ederek iradelerini mensubu oldukları örgüte teslim ettikleri anlaşılmıştır” değerlendirmesine yer verildi.
– “Banka personeline bir parti aleyhine oy hedefi verildi”
İddianamede bankanın eski bir personeli tarafından BDDK’ya gönderilen 13 Haziran ve 11 Temmuz 2014 tarihli şikayet dilekçelerinin de BDDK raporunda yer aldığı belirtildi. İddianamede söz konusu dilekçelerde, “Banka içerisinde A blok abisi ve B blok abisi olduğu, söz konusu abilerin banka personeli olmamasına rağmen banka içerisinde bir banka personeli gibi mesailerini geçirdiği, bu abiler tarafından banka personeline burs, kurban, himmet, gazete ve dergi abonelikleri hedefleri verildiği, şubeler nezdinde de aynı hedeflerin verildiği” ifadelerinin yer aldığı kaydedildi.
İddianamede, sonraki süreçte yapılan görüşmelerde müştekinin, örgütte “abi” olup banka çalışanı olmayan kişilerin isimlerini verdiği anlatılarak, Ali Saka, Murat Tatlı ve Niyazi Şahin adlı bu kişilerin bankaya giriş çıkış bilgilerinin incelendiği, 2011-2013 yılları arasında Ali Saka’nın toplam 4 bin 324 kez, Murat Tatlı’nın toplam 1104 kez ve 2013-2015 yılları arasında Niyazi Şahin’in de toplam 4 bin 617 kez bankaya giriş çıkış yaptıklarının tespit edildiğine dikkat çekildi.
Söz konusu şahıslar tarafından günlük bazda bankaya yapılan giriş çıkışların bir banka personeline göre bile çok fazla sayıda olduğu aktarılan iddianamede, yine BDDK raporuna yansıyan, eski bir personelin kuruma gönderdiği 13 Haziran 2014 tarihli şikayet dilekçesinde, “Bankanın 30 Mart 2014 seçimlerinde bir parti aleyhine sistematik bir çalışma yürüttüğü, bu konuda personele oy hedefi verildiği ve verilen bu oy hedeflerinin de mini sigorta kampanyası adı altında takip edildiğinin” anlatıldığı kaydedildi.
İddianamede, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ’ye yönelik “usulsüz para toplanması” soruşturmasında gözaltına alınan bir kişinin beyanlarına da yer verildi.
Bu kişinin, 17 Aralık 2013 günü yapılan operasyondan sonra şube müdürünün banka çalışanlarından, diğer bankalardan kredi çekip yatırmasını istediği, çalışanların da başka bankalardan 20-30 bin lira arasında kredi çekip yatırdığını söylediği belirtilen iddianamede, söz konusu kişinin “İl genelinde bir toplantı yapıldığı, şehirdeki tüm banka çalışanlarının bu toplantıya katıldığı, cemaatin il sorumlusunun seçimde AK Parti’ye karşı güçlü olan partiye oy verilmesini istediği, kendisinden bu partiye oy vermeyecek 50 kişiyi tespit etmesinin istenmesi üzerine liste hazırladığı” beyanına yer verildi.
– “Bank Asya’daki operasyonu uluslararası boyuta taşıma tezgahı”
İddianamade, Bank Asya’nın yüzde 16,3’üne sahip Kaynak Holding’in Hollandalı bir tabela şirkete devredildiğine dair basın yayın organlarında çıkan haberlerde, Hollanda merkezli 20 milyon avro sermayeyle kurulan şirketin ortaklarının Kaynak Holding’in sahipleri ile aynı kişiler olduğunun tespit edildiği belirtildi.
Aralarında Naci Tosun, Ali Akbulut ve İzzet Akyar’ın da bulunduğu isimlerin şirketlerini Hollanda merkezli bir firmaya devretmiş gibi görünerek devletten mal kaçırmaya çalıştıkları aktarılan iddianamede, Hollanda hukukunu devreye sokarak, kurdukları şirket aracılığıyla Bank Asya’daki operasyonu uluslararası boyuta taşımayı tezgahladıkları ifade edildi.
– “Zaruret halinde faizli para veren mesuldür’ fetvası”
Asya Katılım Bankası Trabzon şubesinde çalışan bir kişinin, “17-25 Aralık operasyonu sonrasında Bank Asya ve Fetullah Gülen yapılanması içerisinde belli bir ekonomik kriz yaşandığı ve cemaate ait yurt, okul, dershane gibi yerlerde çalışan öğretmenlerin başka bankalardan kredi çekerek bankaya paralar yatırdığı” şeklinde beyanda bulunduğu aktarılan iddianamede, bu kişinin ayrıca, “para yatırmada dini gerekçeler sebep gösterilerek sıkıntı yaşayan örgüt üyelerini ikna etmek amacıyla Bank Asya Fetvalar Kurulu tarafından, ‘Zaruret halinde faizle para alan değil veren mesuldür’ fetvasının yayınlandığını, bu fetvayla örgüt üyelerinin eşleri ve çocuklarının ziynetlerinin bağışlanması, araçlarının satılarak paraya çevrilmesinin sağlandığını” söylediği kaydedildi.
İddianamede, BDDK raporuna göre, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in 15 Ocak 2014’teki çağrısından sonra, olağan bankacılık faaliyetleri ile bağdaşmayacak şekilde bankaya mevduat yönlendirilmesi yapıldığı belirtildi.
– “Talimattan sonra 1,5 yıl içinde 334 bin 123 hesap açıldı”
İddianamede, bu hususun tespitiyle ilgili BDDK raporunda 1 Aralık 2013 ve 30 Haziran 2014 tarihleri arasındaki dönemde Bank Asya nezdinde 334 bin 123 adet hesabın açıldığına dikkat çekildi.
Hesap açılışlarının 6 Ocak 2014 tarihinden itibaren artış gösterdiği, en fazla hesap açılışının 30 Ocak 2014 tarihinde, 6 bin 69 adet olarak gerçekleştiği tespitlerine yer verilen iddianamede, “Ülkemizde yaşanan 2000 ve 2001 yılı bankacılık krizleri sonrasındaki süreçte, hem sektör genelinde hem de bankanın mevduat kaleminde bu denli büyük bir mevduat çıkışı yaşanmamışken, açılan hesap sayısındaki artışın bir yönlendirmenin neticesi olduğu düşünülmüştür.” değerlendirmesi yapıldı.
İddianamede, bir bankadan yoğun şekilde mevduat çıkışının yaşandığı dönemde, başka bir bankadan kredi çekilmek suretiyle mevduat çıkışı yaşanan bankaya yatırılmasının rasyonel veya ekonomik bir karar olmaktan ziyade bir yönlendirmenin neticesi olduğu anlatılarak, banka yönetiminin “personel başına 25 bin lira mevduat hedefi” verilmesine yönelik talimatına ilişkin bazı elektronik posta mesajlarının incelenmesi sonucunda, bankaya mutat olmayan yollardan mevduat yönlendirildiğinin tespit edildiği kaydedildi.
– “Bir haftada 1 milyar mevduat girişi yapılacağını herkes görecek”
İddianamede, bankanın iki il müdürü arasındaki elektronik posta mesajının içeriğinde, “Bugün ve yarın dokunabildiğimiz, ulaşabildiğimiz herkese haklılığımızı anlatarak mevduat desteği istemeliyiz. Bir haftada 1 milyar mevduat girişi yapılacağını herkes görecek… Cuma günü bir ateş yakıldı. Pazartesi bu ateşi takım kaptanları olarak körüklemenizi ve herkesin görebileceği şekilde büyütmenizi istiyorum. Bu ateş büyüdükçe tüm güzel kelebekler bu ateşe doğru gelecekler.” ifadelerinin yer aldığı anlatıldı.
Terör örgütü üyelerinin faaliyet gösterdiği kurumların hesabından da Bank Asya’ya yüklü miktarda para akışı yapıldığı belirtilen iddianamede, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ kapsamındaki soruşturmada bir banka çalışanının bilgi alma ifadesinde, müşterilerin bilgisi haricinde hesaplarına yüklü miktarda bakiye aktarılarak kara paranın bu sistemle aklandığını söylediği kaydedildi.
– Bankaya torba ve çantalarla getirilip hesaplara bölüştürülen milyon dolar ve liralar
İddianamede şüphelilerden Mustafa Hakan Efe’nin bankaya zaman zaman çantalar içerisinde paralar getirildiğine ilişkin beyanı ise şöyle:
“6 Ocak 2014’de banka müdürü ile bir kişi, akşam saatlerinde toplam 2,5 milyon dolar ve 750-800 bin lira civarında para dolu çantalarla bankaya geldi. Paraları talimatla 13 kişinin hesaplarına 400-300-200 bin dolar şeklinde bölüştürülerek yatırdık, para yatırılması esnasında şahıslar bankada değildi. Dekontları müşteri imzası olmadan toplu halde banka müdürü Niyazi Mutlu Şendur’a verdim. Müdür, dekontları aldıktan birkaç gün sonra hesap sahiplerine imzalatılmış halde getirdi. Para yatırılan hesaplara ‘adi bloke (basit, çözülebilir)’ konuldu. 7 Ocak 2014’te ise banka müdürü ve başka bir kişi bez torbada bana 800 bin dolar ile 1 milyon 200 bin lira para verdi. Bu paraları Körfez Dershanesi ve Şehzade Mehmet Lisesinde öğretmen olan, isimlerini hatırlamadığım şahısların hesaplarına 70-90-100-bin dolar ve lira olarak bölüştürerek yatırdım.”
– Bankanın iflasına giden süreç
İddianamede, FETÖ ile bağlantılı ulusal-uluslararası kuruluşlara Asya Bank tarafından yüksek miktarda kredi kullandırılması, kullanılan kredilerin geri ödemesinin örgüt mensuplarınca elde edilen suç gelirleriyle (himmet ve bağışlar) yapılması hususundaki tespitler de yer aldı.
Bu kapsamda, yurt dışında bulunan, haklarında iddianameler hazırlanan FETÖ’ye bağlı okul, dernek ve vakıflarca Bank Asya’dan potansiyel mükellef olarak, vergi kimlik numarası alınmak suretiyle değişik sebepler gösterilerek kredi çekildiği bilgisi verilen iddianamede, resmi kayıtlarda herhangi bir ortaklık ilişkisi bulunmayan kuruluşlara kullandırılan krediler için FETÖ’ye bağlı yurt içinde bulunan kuruluşlarca aynı teminat gösterildiği, kredi geri ödemelerinin bazılarının ise Türkiye’de yerleşik örgüt mensuplarınca “bağış bedeli” açıklamalarıyla gerçekleştirildiği ve çekilen kredilerin ise örgüt finansmanında kullanılmak üzere yurt dışında bağlı kuruluşlara gönderildiği aktarıldı.
Bu kuruluşların isimlerini yazılı olduğu iddianamede, Bank Asya ile ilgili Türkiye’de açılan davalar detaylı olarak anlatıldı.
Bank Asya ile ilgili yapılan iş ve işlemlerin de değerlendirildiği iddianamede, BDDK’nın 3 Şubat 2015 tarihli kararı kapsamında Bank Asya’nın (A) grubu imtiyazlı paya sahip hissedarlarından 123’üne ait imtiyazlı hisselerin temettü hariç ortaklık haklarının TMSF tarafından kullanılmasına ve ortaklık haklarının fon tarafından kullanılmasını teminen, Bank Asya’da görevli yönetim kurulu başkan ve üyelerinin tamamı ile genel müdürün görevden alınmaları ve yönetim kurulu başkanlığı ve üyeliği görevlerine yeni atamaların yapılmasına karar verildiği hatırlatıldı.
BDDK’nın 29 Mayıs 2015 tarihli kararıyla bankanın yönetiminin TMSF’ye devredildiği belirtilen iddianamede, Fon Kurulunun 29 Mayıs 2015 tarihli kararıyla bankanın yönetim ve denetim yetkisinin Fon tarafından kullanılmaya başlandığı ve faaliyetleri devir tarihinden itibaren TMSF’nin kontrolü altında devam eden bankaya ilişkin çözümleme süreci olumsuz neticelendiğinden, 18 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla bankanın faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasına karar verildiği anlatıldı.
İddianamede BDDK’nın 22 Temmuz 2016 tarihli kararıyla bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına karar verildiği ve Fon Kurulunun 22 Aralık 2016 tarihli kararı gereği bankanın iflasının talep edildiği belirtildi. İddianamede, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16 Kasım 2017 tarihli kararla Müflis Asya Katılım Bankası AŞ’nin iflasına karar verdiği, buna karşı yapılan istinaf talebinin istinaf mahkemesince 9 Mayıs 2018’de reddedildiği ve temyiz merci olan Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin de 27 Ocak 2020’de bu kararı onayarak kesinleştirdiği ifade edildi.
– “Tam anlamıyla örgütün finans organı ve mali yönetim merkezi”
Tüm deliller ve tespitler bir bütün olarak ele alındığında, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre kurulduğu görülen Asya Katılım Bankası AŞ’nin, aslında 15 Temmuz 2016 tarihli hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ örgütünün elebaşı Fetullah Gülen’in talimatları ile kurulduğu vurgulanan iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
“Özellikle 2011 yılından sonra TMSF’ye devredildiği 29 Mayıs 2015 tarihine kadarki süreçte, tam anlamıyla örgütün finans organı, örgütün mali yönetim merkezi olarak hareket ettiği, banka üzerinden yurt içinde (özellikle daha önce yöneticileri ve tüzel kişiliği hakkında FETÖ kapsamında davalar da açılan Kaynak Holding, Akfa Holding gibi örgüte müzahir şirketlere) ve yurt dışında bulunan örgütle irtibat ve iltisaklı şirket ve kuruluşlara BDDK talimatlarına, usule ve kanuna aykırı şekilde kredi kullandırma görüntüsü adı altında büyük miktarlarda fon sağlandığı anlaşılmıştır.
Keza 25 Aralık 2013’de örgüt elebaşının telefonda konuştuğu örgüt mensubuna, bankaya TMSF tarafından el konulmasının önüne geçilebilmesi adına, ‘evinizi, arabanızı satın Bank Asya’ya yatırın, 2001’de yaptığımız gibi’ şeklinde talimatlar verdiği görülmüştür. Bankaya el konulmasının önüne geçmek adına açık kaynaklara da yansıyan bu talimat da Bank Asya’nın örgüte ait, esas niteliğinin ve amacının örgütün finans kaynağı ve örgütün mali yönetim merkezi olduğunu açık ve net bir şekilde göstermiştir. Yine örgüt mensuplarınca Yardım Toplama Kanunu’na aykırı şekilde toplanan ve ‘himmet’ adı verilen yüklü miktardaki paraların-bağışların Bank Asya üzerinden değerlendirilerek, kayda alınarak ve sisteme sokularak örgütün finans kaynağı elde etme amacı doğrultusunda bu banka üzerinden aklandığı, Bank Asya’nın FETÖ’nün finansal yapılanmasının temelini oluşturduğu, örgütsel amaç ve hedefler için kullanıldığı, kara para aklama faaliyetlerinin bu banka üzerinden gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir.”
İddianamede, FETÖ’nün finansmanına (terörizmin finansmanına) özgülenmiş Asya Bank’ın TMSF’ye devredilen tüm malvarlığı ile bu malvarlığı üzerinden sözde bankacılık faaliyeti adı altında elde edilmiş tüm gelirlerinin, TCK’nin 54. ve 55. maddeleri gereğince müsaderesine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, yine Bank Asya’nın A grubu hissedarlarının yargılamasının İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince yürütüldüğü dikkate alındığında bu müsadere davasının da hukuk ve fiili irtibat nedeniyle İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde açılması gerektiği kaydedildi.