Afrika kıtasındaki çok sayıda ülkede son yıllarda görülen siyasi belirsizlikler ve dış müdahale suçlamaları kıtanın sömürge geçmişini yeniden gündeme getirdi.
Afrika kıtasının yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmekle birlikte 15’inci ve 19’uncu yüzyıl arasında yaptıkları köle ticaretiyle ucuz iş gücünü de temin eden Batılı devletlerin Afrika kıtasındaki nüfuz arayışı bugün “yeni sömürgecilik” olarak adlandırılıyor.
Batıya yönelik göç hareketini durdurmak için kıta ülkeleriyle peş peşe hibe anlaşmaları imzalayan Batılı devletler, yüz yıllar boyunca milyonlarca Afrikalı yerliyi topraklarına ve sömürgelerine taşımak için birbiriyle yarıştı.
Uzun yıllar boyunca köle ticaretinin ana durağı Batı Afrika sahilleri olurken sömürgelerini genişleten pek çok ülke geleneksel köle ticareti yollarını ele geçirerek Doğu Afrika ve Güney Afrika limanlarından da köleleri “Yeni Dünya”ya taşıdı.
Afrika’dan Atlantik Okyanusu ötesine taşınan kölelerin sayısı net olarak bilinmezken, bu rakamın 25-30 milyon dolaylarında olduğu tahmin ediliyor.
Köle ticareti 15’inci yüzyılda Portekizliler eliyle başladı
Afrika’nın pek çok ülkesinde geçmişi milattan öncesine kadar uzanan köle ticareti, genellikle savaşlarda ya da yerli halk arasından esir edilerek varlıklı ailelere hizmet etmek için satılan kölelerden meydana geliyordu.
Afrika kıtasına Avrupalıların ayak basmasıyla kıtalar arası özelliğe kavuşan ve gemilerle kitlesel köle ticaretinin başladığı dönem 15’inci yüzyıl oldu.
15. yüzyıla kadar Doğu ve Kuzey Afrika’daki limanlardan hizmetçi olarak gönderilen ve görece birçok hakka sahip olan köleler, Portekizlilerin Batı Afrika kıyılarında yakaladıkları kişileri köle olarak satmaya başlaması ve düzenli seferler düzenlemesiyle yeni bir ticaret şeklini aldı.
Amerika’nın keşfi sonrasında ve Hollanda, İspanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin sömürge yarışına girmesiyle köleler zamanla ana ticaret ögelerinden biri haline geldi.
Kölelerin hem okyanusu geçerken hem de vardıkları topraklarda gördükleri insanlık dışı muamele zamanla köleliğe karşı tepkilerin artmasına ve 19’uncu yüzyılın sonuna doğru köleliğin yasaklanmasına yol açtı.
Deniz kabuklarına karşılık köleler
Batı Afrika’daki köle ticareti, Portekizlilerin 15’inci yüzyıl ortalarında yeni ticaret imkanları ve değerli madenler aramak amacıyla Batı Afrika kıyılarına gelmesiyle başladı.
Batı Afrika kıyılarında köle ticareti için en fazla kullanılan limanlar Benin, Gana, Senegal, Gambiya, Kongo, Nijerya ve Angola’daydı.
Batı Afrika’dan kölelerin taşınmasında başat rolü İspanyollar ve Portekizliler oynarken bu ülkelere sonraki yüzyıllarda Hollanda ve İngiltere eklendi.
Portekizlilerin, Batı Afrika sahillerinden alarak taşıdıkları kölelerin son durağı ise sıklıkla Brezilya, Karayip adaları ya da Kuzey Amerika oluyordu.
Bir şemsiye için 40 kişi
Portekizli tüccarlar, burada ilk olarak madenlerde çalıştırmak üzere kabile reislerinin savaşlarda esir aldığı yerlileri satın almaya başladı. Köle ticareti ilerleyen yüzyıllarda diğer Avrupa ülkelerinden gelen kişiler tarafından sürdürüldü.
17’nci yüzyılın başına gelindiğinde İtalya, İspanya ve Portekiz’deki köle pazarlarında satılan kölelerin sayısının 50 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. O dönemde köle tüccarlarının bir at karşılığında 25-30 köle sattığı belirtiliyor.
Tüccarlar, kabile reislerine yanlarında getirdikleri kumaş, silah, barut, bakır ve bronzdan yapılmış eşyalar, alkollü içecekler, hatta deniz kabuğu veriyor ve karşılığında onlarca, bazen yüzlerce Afrikalıyı satın alıyordu. Bu ticaret, bazen bir şişe alkole karşılık 10 kişi ya da bir şemsiye için 40 kişi şeklinde bile olabiliyordu.
Afrikalı kabile reisleri, Avrupalı tüccarlardan kölelere karşılık “deniz kabuğu” bile alıyor, bunu kabileler arasında değiş tokuşta “para” olarak kullanıyordu. Miktarına göre deniz kabuğu karşılığında onlarca hatta yüzlerce Afrikalı, Avrupalı tüccarlara satılabiliyordu.
17. yüzyılda Orta ve Batı Afrika’dan köle taşımaya başlayan Fransız tüccarlar, daha sonra Afrika’nın doğusundaki Madagaskar’da da ticari üsler elde etti.
Fransızlar, 17. ve 18. yüzyılda Morityus ve Reunion adalarına getirdikleri kölelerin büyük çoğunluğunu ise Madagaskar’dan getiriyordu.
Fransızların taşıdığı tahmin edilen köle sayısı ise yaklaşık 2 milyon.
Köle ticaretinin en önemli merkezlerinden Goree Adası
Senegal’in başkenti Dakar açıklarındaki Goree Adası da Batı Afrika’daki köle ticaretinin en önemli merkezleri arasında yer alıyor.
Portekizlilerin 1450’de küçük bir taş kilise inşa ederek yerleşime açtığı Goree Adası, 1677’de Fransa’nın kontrolüne geçti. Fransa’nın adadaki hakimiyeti, 1960’da Senegal’in bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etti.
UNESCO koruması altındaki adayı bugünkü hüzünlü şöhretine kavuşturan ise 1780’de inşa edilen “köle evleri” oldu.
Kıtanın batı tarafından toplanan Afrikalılar, yeni dünyaya yapacakları yolculuk öncesi bu evlerde sağlık durumları, yaş ve boylarına göre birbirlerine zincirlenerek haftalarca bekletildi.
Bazı köleler, köle evinin okyanusa açılan kapısından, Portekizce de “yüzen mezar” manasına gelen “Tumberio” isimli gemilere bindirilerek Avrupa ve Güney Amerika’ya gönderilirken bazıları da köle pazarlarından 1 kilo pirinç ya da patates karşılığı satıldı, bazıları da inşaat ve ev işlerinde çalıştırıldı.
Köle tüccarlarının buluşma noktası olan Goree Adası, milyonlarca Afrikalının köle olarak alınıp satıldığı tahmin ediliyor.
Üç köşeli ticaret ve İngiltere
Avrupa’daki Nantes, Rochelle, Bordeaux, Liverpool, Bristol, Amsterdam, Lizbon limanlarından kalkan gemilerin, Afrika’nın çeşitli yerlerinden toplanan genç ve sağlıklı köle adaylarının sergilendiği Goree Adası’na geldiği biliniyor.
Erkek kölelerin “değeri”, boyları, kiloları ve kas durumlarına göre belirlenirken, kadın ve çocuklar da ise kıstas diş ve genel sağlık durumlarıydı.
Afrika, Avrupa ve Amerika kıtaları arasında gerçekleşen ham madde ve kölelerin satılmasıyla yapılan üç köşeli ticaret, yüz yıllarca Fransa, Portekiz, İngiliz ve Hollandalılar tarafından sürdürüldü.
Avrupa’dan getirilen ürünler köleler karşılığında buraya bırakılırken, Batı Afrika’dan alınan köleler de ham madde karşılığında Amerika’daki tarım arazilerine taşındı.
İngiltere’nin Amerika’da kurduğu yeni kolonilerine taşıdığı kölelerin birçoğu da Batı Afrika’dan geldi.
İngiltere, Afrika’da talebin çok olduğu kumaş, bakır ve barut gibi maddeleri buraya bırakırken, karşılığında köle aldı. Karayip adalarına ve Amerika’daki İngiliz kolonilerine taşınan kölelere karşılık aynı gemiler bu sefer de Avrupa’ya buralarda yetişen ham maddeyi götürdü.
Güney Afrika’ya ilk gelen sömürge ülkesi Hollanda
Birçok Avrupa ülkesinden daha önce Afrika’da koloni kuran Hollanda, Güney Afrika’ya ilk gelen sömürge ülkesi olma özelliğini taşıyor. Hollandalılar, 1652 yılında “Hollanda Doğu Hindistan Şirketi”ni kurarak sömürge bölgelerindeki çalışmalarını artırdı ve Ümit Burnu’nda bulunan Cape Town kentinin temellerini attı.
Güney Afrika’daki Hollandalı sayısı 1652’de sadece 90 kişiyken bu sayı 1795 yılında 16 bine ulaştı. Aynı yıl Hollandalılar tarafından bu ülkede köleleştirilen Güney Afrikalı sayısı ise 16 bin 839’a yükseldi.
Güney Afrika’yı köle ticaretinde merkez olarak kullanan Hollanda, özellikle Cape Town’da topladığı köleleri gemilerle Amerika ve Avrupa kıtalarına götürdü. Tarihçilere göre, 1795 yılında Cape Town’un nüfusunun üçte ikisi kölelerden oluşuyordu.
Hollanda’nın Afrika’daki sömürge izlerinden en bilineni, Khoikhoi halkına yönelik katliamları oldu. Hollanda, 1659, 1673 ve 1674-1677 yılları arasında Khoikhoi kabilesini köleleştirmek için büyük katliamlar yaptı.
Ateşli silahlar ile Khoikhoi kabilesine saldıran Hollandalılar binlerce Afrikalıyı öldürdü, evlerine ve arazilerine el koydu, köle olarak kaçırdı ve bölgedeki doğal kaynakları sömürdü.
Tanzanya, Almanların sömürge başkenti oldu
Almanların Doğu Afrika’daki sömürge yönetiminin başkenti olan, Tanzanya’nın Bagamoyo kasabası, “Alman Doğu Afrikası” olarak adlandırılan bugünkü Tanzanya, Ruanda ve Burundi’nin büyük kısmını içine alan sömürge yönetiminin başkentliğini yaptı.
Köle ticaretinin ana merkezlerinden olan Bagamoyo, Zanzibar Adası’na yakınlığı sebebiyle stratejik öneme sahipti ve 17’nci yüzyıldan 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar büyük ölçüde Umman Sultanlığı’nın kontrolü altında kaldı. 17’nci yüzyıl öncesinde bazı gıda maddelerinin taşımacılığının yapıldığı Bagamoyo, bu tarihten sonra Avrupa ve Amerika’da artan köle ve fil dişi ihtiyacının karşılanmasında kullanılan yeni bir merkez oldu.
Afrika’nın iç kesimlerinden sahile getirilen köleler bazen aylarca bazen de yıllarca yolculuk yapmak zorundaydı. Bitkin düşen ve hastalanan köleler yola devam edemeyecekleri anlaşıldığında öldürülüyordu.
Kölelere yol boyunca ayakta kalmaları ve enerji toplamaları için ise “bitter kola” ismindeki bir tür yemiş yediriliyordu.
Doğu Afrika’da 19’uncu yüzyılda topraklarından koparılan Afrikalı kölelerin yüzde 23’ü Arabistan, İran ve Hindistan’a, yüzde 18’i Güney Afrika ve Amerika’ya, yüzde 6’sı ise Fransızların şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere Reunion Adası’na ve Morityus’a götürüldü.
Kıtalar arası köle ticaretinin unutulan merkezi Kamerun’daki Bimbia Limanı
Kamerun’un Limbe şehri yakınlarında bulunan “Bimbia köle limanı”, kıtalar arası köle ticaretinin yüzde 10’unun yapıldığı merkez olmasına rağmen köle ticareti tarihinde unutulan merkezlerden biri.
Kamerun tarafından ulusal miraslar arasına alınan Bimbia köle limanı, aynı zamanda eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve ünlü müzik yapımcısı Quincy Jones gibi ünlülerin atalarının köle olarak Amerika kıtasına gitmeden önceki son durağı.
Afrika kıtasının farklı bölgelerinden Amerika kıtasına satılmak üzere getirilen kölelerin bağlandığı zincirlerin ve zindanların kalıntılarını bugün de görmek mümkün.
Bimbia Limanı üzerinden Amerika ve Avrupa kıtasına götürülen kölelerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor.