ABD’nin yeni dönem İsrail politikasını AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, Trump’ın kapattığı Filistin diplomatik temsilciliklerinin yeniden açılacağını ve kesilen yardımların tekrar başlayacağını, İsrail’in ise Washington ile Tahran arasındaki nükleer anlaşmaya geri dönülmesini engellemek için provokasyonlara girişebileceğini kaydetti.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berdal Aral, ABD’nin geleneksel İsrail politikasını Joe Biden döneminde de sürdüreceğini ancak yeni başkanın Trump gibi kendisini İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile özdeşleştirmeyeceğini kaydetti.
Biden’ın “iki devletli” çözüme dair düşüncelerini sık sık dile getirdiğini hatırlatan Aral, “Sonucundan çok şey beklemiyorum ama muhtemelen İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözüm konusunun yeniden müzakere edilmesi için çaba sarf edecek. Ayrıca yasa dışı yerleşimler konusunda Trump ile kıyasladığımızda biraz daha eleştirel davranacak gibi görünüyor.” dedi.
ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması ve Golan Tepeleri konusunda Biden yönetiminin geri adım atmayacağına işaret eden Aral, dolayısıyla yeni yönetimin Filistin-İsrail arasındaki sorunu çözme noktasında somut bir adım atmasının söz konusu olmayacağını dile getirdi.
ABD dış politikasının ana sütununun İsrail’in güvenliği olduğunu dile getiren Aral, ABD’de bu konuda bir değişim yaşanmayacağını ama üslup düzeyinde birtakım farklılıklar olabileceği değerlendirmesinde bulundu.
Aral, “Biden da yardımcısı Kamala Harris de İsrail lobisine oldukça yakın isimler ve çok sık İsrail’in güvenliğini dile getiriyorlar. Belki Trump döneminden farklı olarak İsrail’in Filistin’e yönelik baskıları konusunda zaman zaman yumuşak tonda eleştiri gelebilir. Biden’ın yasa dışı yerleşimlerin durdurulması konusunda net bir adım atmasını beklemiyorum. İsrail ile ilişkiler iyi olmayan Obama döneminde bile engellenemedi. Dolayısıyla fazla bir beklentiye girmenin de manası yok.” diye konuştu.
Aral, Trump döneminde alınan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) mali yardımları tamamen durdurma kararının Biden tarafından yeniden gözden geçirebileceğini hatta bu yardımların yeniden başlayabileceğini kaydetti.
ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönme ihtimaline karşı İsrail’in İran ve Lübnan’a yönelik saldırgan tavırlarına devam edeceğini söyleyen Aral, şunları kaydetti:
“Biden İran ile bir oldu-bitti ile nükleer anlaşmaya geri dönebilir. Dolayısıyla İsrail orada İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani olayında olduğu gibi İran’ın sinir uçlarına dokunup Tahran’ı duygusal tepki vermeye zorlayacak bir gerilim yaratacaktır ve olası nükleer anlaşmaya geri dönmeyi engellemeye çalışacaktır. Bunu Lübnan’da veya Irak’ta da yapabilir. Biden’ı bir şekilde engellemeye çalışacaktır. Biden bu konuda tecrübeli olduğu için İsrail’in provokasyonlarına gelmeyecektir diye düşünüyorum.”
“Bölgedeki İsrail merkezli güvenlik mimarisi çökebilir”
Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Filistin-İsrail Çalışmaları Uzmanı Haydar Oruç, Trump döneminde ABD’nin, Orta Doğu siyasetinin merkezine İsrail’i yerleştirdiğini ve diğer ilişkilerin ise buna göre tanzim edildiğini, önceki taahhütlerden caydığını, uluslararası hukuku hiçe sayıp tek taraflı kararlar aldığını ve en önemlisi artık bölgedeki ara bulucu rolünü kaybettiğini söyledi.
Trump’ın kendi ülkesinin yanı sıra dünyaya, Orta Doğu’ya ve Filistin’e verdiği zararın kolayca telafi edilmeyeceğini vurgulayan Oruç, “Biden yönetimi ise Trump’tan daha sağduyulu yaklaşarak, sorunun çözümünde şimdiye kadarki kazanımları göz önünde bulundurup, iki tarafın da çıkarlarına uygun şekilde bir çözüme ulaşma niyetini ortaya koymuş gibi gözüküyor.” dedi.
Oruç, Trump’ın sözde “Yüzyılın Planı”nın iptal edileceğini ve tüm taraflarla koordineli bir şekilde yeni bir yol haritası hazırlanacağını söyleyerek, bu kapsamda; Trump’ın kapattığı Filistin diplomatik temsilciliklerinin yeniden açılacağını ve kesilen yardımların tekrar başlayacağını belitti.
Biden yönetiminin Trump’ın pek çok kararını ortadan kaldırmakta tereddüt etmemesine rağmen, Kudüs kararında geri adım atmayacağını ve büyükelçiliğini tekrar Tel Aviv’e taşımayacağını kaydeden Oruç, Arap ülkeleriyle başlatılan normalleşme anlaşmaları konusunda da olumsuz bir tavır takınmayacağını dile getirdi.
Oruç, Biden’ın, İsrail’in hem Sudan hem de Fas ile normalleşme sürecinde Trump yönetimi kadar teşvik edici hatta zorlayıcı olmayacağının da altını çizdi.
Trump yönetimiyle Biden yönetimi arasındaki en temel farkın İran ile nükleer anlaşmaya yeniden oturmak olduğunu vurgulayan Oruç, şöyle devam etti:
“Zira Biden’ın kendisi başta olmak üzere kurduğu ekibin nerdeyse tamamı Obama döneminde bu anlaşmanın mümkün hale gelmesini sağlayan kişilerden oluşuyor ve bu kişiler her halükarda İran ile bir anlaşma yapılmasını destekliyor. Dolayısıyla Biden yönetiminin İsrail-Filistin meselesindeki politikasının asıl belirleyicisi de bu konu olacak. Çünkü İsrail ısrarla buna karşı çıkarken, Biden yönetiminin bu kararı almaması için elinden geleni yapmaya da kararlı.”
Oruç, ABD’nin tekrar İran nükleer anlaşmasına dahil olmasının, bölgedeki Arap ülkelerinin de İsrail ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmelerine yol açacağını dile getirerek, “Bu durum İsrail’in son dört yıldaki kazanımlarına zarar verme potansiyeli taşımaktadır. İran tehdidi nedeniyle İsrail’in çevresinde toplanan özellikle Körfez’deki Arap ülkeleri, İsrail’in Washington nezdinde etkisinin kalmadığını ve ABD’yi İran ile iş birliği yapmaktan alıkoyamadığını gördüklerinde, bölgedeki İsrail merkezli güvenlik mimarisi çökecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Oruç, “Bu durumun nasıl bir tesir yaratacağını ise ancak yaşayarak tecrübe edeceğiz. Zira İsrail’in bu anlaşmaya mani olmak için ne kadar ileri gidebileceği, İran’ın çıkarlarını korumak için nasıl tepki vereceği ve Biden yönetiminin ise ne kadar sözünde duracağı, sonucu belirleyecektir.” diye konuştu.
Oruç, Filistin’in ise İsrail’in Biden yönetimiyle sıkı bir çekişmeye girmesini arzuladığını hatta bu süreçte okların kendisine çevrilmemesi için 15 yıl aradan sonra seçim kararı aldığını savunarak, şu ifadelere yer verdi:
“Kesin olan şudur ki Filistinliler son dört yıldan sonra biraz daha rahat nefes alabilecekler ancak kaybettikleri pek çok şeyi tekrar kazanamayacaklardır. İsrail ise ancak hayallerinde görebileceği bir dönemin sonuna gelmiş olup, bu vakitten sonra kazanımlarını elde tutmanın gayreti içerisinde olacaktır.”