Alman biyoteknoloji şirketi BioNTech ve Amerikan Moderna’nın geliştirdiği türden genetik aşıların bağışıklık yaratmak için yalnızca antikorlara dayanmadığını vurgulayan araştırmacılar, hücre düzeyinde uyarılan bağışıklık tepkilerinin hastalığa karşı daha uzun süreli koruma sağladığını belirtti.
Araştırmacılar, bu türden aşıların vücuttaki antikor seviyesinin zaman içinde doğal olarak azalması halinde dahi hastalığa karşı koruma sağlayabileceğini, bu yüzden her yıl yeniden aşı olmanın veya bağışıklığı güçlendirici dozla desteklemenin gerekli olmayabileceği değerlendirmesinde bulundu.
Washington Üniversitesinden bağışıklık bilimci Ali Ellebedy, yapılan araştırmalarda Kovid-19’u hafif geçiren hastalarda dahi kandaki plazma hücrelerinin iyileşmenin ardından kemik iliğine yerleşerek uzun süre antikor üretmeye devam ettiğinin gözlendiğini belirtti.
Benzer kan hücresi yapılanmasının aşı olanlarda da gerçekleşmesini beklediklerini ifade eden Ellebedy, öte yandan hücre düzeyinde bağışıklık sağlayan B hücrelerinin, vücuttaki antikor seviyesinin düşmesinin ardından dahi yeni antikor üretmek üzere devreye girebileceğini kaydetti.
Ellebedy, B hücrelerinin başarısız olması halinde ise T bağışıklık hücrelerinin devreye girerek enfekte hücrelerle savaşacağını vurguladı.
Basit soğuk algınlığına yol açan virüslerin bile insanları 2 ila 5 yıl yeniden hasta edebildiğine dikkati çeken Ellebedy, “Doğal bağışıklığımız zaman içinde azalabilir. Ama aşıyla ne olacağını henüz bilmiyoruz. mRNA aşılarıyla doğanın ve doğal enfeksiyonun yarattığından daha başarılı bir sonuç ortaya çıkarabiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Henüz Kovid-19’a karşı aşılamanın yeni başladığını anımsatan bilim insanları, kesin sonuçlara varabilmek için devam eden araştırmaların tamamlanması gerektiğini belirtti.
mRNA aşıları: BioNTech ve Moderna
Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin’in kurucu ortağı olduğu Alman biyoteknoloji firması BioNTech’in Amerikan ilaç şirketi Pfizer desteğinde geliştirdiği Kovid-19 aşısı ile Amerikan biyoteknoloji şirketi Moderna’nın ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) desteğinde geliştirdiği aşı, başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yaygın aşılama kampanyalarında uygulanıyor.
Her iki aşı da formülünde mesajcı ribonükleik asit (mRNA) içeriyor. BioNTech/Pfizer’in geliştirdiği aşı, formülündeki RNA bileşimi sayesinde Kovid-19’u etkisiz kılan kan şekeri enzimleri ile alımlayıcı-bağlayıcı immünoglobulin G antikorlarını harekete geçirmeyi, hücre düzeyinde bağışıklık tepkisi yaratan CD4+ ve CD8+ glikoproteinlerini artırmayı amaçlıyor.
Moderna’nın “mRNA-1273” adını verdiği aşı adayı ise virüsün insan hücresine tutunmasını sağlayan “çivi proteini” adı verilen enzimi baskılayarak vücutta bağışıklık sağlamayı hedefliyor. Aşının formülündeki mesajcı RNA ile Kovid-19’un çivi proteinini yapay olarak üreterek vücudun hücre düzeyindeki savunmasını harekete geçirmeyi hedefliyor.
BioNTech/Pfizer aşısı, İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumunun (MHRA) 2 Aralık 2020’de yaygın kullanımına onay vermesiyle “dünyada tescillenen ilk Kovid-19 aşısı” olmuştu. Moderna’nın aşısı ise ilk kez 19 Aralık 2020’de ABD Gıda ve İlaç İdaresinden (FDA) acil kullanım onayı almıştı.
Her iki RNA aşısı da klinik denemelerde yüksek etkinlik göstermişti. Binlerce deneğin katıldığı üçüncü aşama klinik denemelerin ardından BioNTech aşısının semptomatik vakaları engellemede yüzde 95, Moderna aşısının ise yüzde 94,1 etkili olduğu bildirilmişti.