Denim ve kot üretimi konusunda 30 yıllık deneyimi bulunan Ebru Debbağ, “temiz gıda” ile başlayan ve daha sonra moda sektörüne yayılan, doğaya ve insan sağlığına saygılı, sürdürülebilir yaklaşımı tekstil ürünlerine yansıtmak üzere yola çıktı.
Singularity Üniversitesinde Eksponansiyel Teknolojiler konusunda eğitim alan Debbağ, programı tamamlamasının ardından kendi deyimiyle “ne alanda çalışırsa çalışsın, milyonlarca kişinin yaşamını değiştirmek ve iyileştirmek üzere” harekete geçmeye karar verdi.
Debbağ, bu amaçla 2017 yılında kuruduğu Indigo-Friends adlı platform aracılığıyla “Dolabımdaki İklim Krizi” başlığıyla eğitimler veriyor. Moda dünyasında sürdürülebilirliği sağlayacak adımlar atmayı hedefleyen Debbağ, Pakistan’daki büyük bir üreticiye de bu alanda danışmanlık sağlıyor.
Pamuk üretiminden elyafa su tüketimi
22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla tekstil üretimindeki su kullanımını AA muhabirine değerlendiren Debbağ, tekstilde suyun en fazla elyaf üretim aşamasında tüketildiğini söyledi.
Suyun, tekstilin hammaddesi olan pamuğun üretim sürecinde, boyama ve apreleme işlemleri sırasında da kullanıldığını anlatan Ebru Debbağ, “Üretim ve su ilişkisindeki önemli bir konu da atık sular. Atık sular zararlı kimyasallar ve boyar maddeler taşıyabiliyor ve bu zararlı maddeler ekosistemlere zarar verebiliyor, insan sağlığını tehdit ediyor.” dedi.
Bir ürünün kullandığı doğal kaynak miktarını tespit etmek için nerede ve nasıl üretildiğine bakmak gerektiğini vurgulayan Debbağ, şöyle konuştu:
“Bir kot pantolonu üretmek için 2 bin 500 ile 10 bin litre arasında su harcanabiliyor. Kullanılan hammadde ve o hammaddenin üretim şartları, ürünün üretildiği fabrikanın şartları ve kullandığı teknolojiler etkili olduğu gibi, aslında su tüketiminin en fazla olduğu aşama kullanım sırasında oluşuyor. Ürünlerin hangi sıcaklıkta, hangi sıklıkta yıkadığı konusu da su tüketimi ile çok yakından ilişkili. Tekstil üretiminde su kullanımını azaltmak için öncelikle hammaddelere bakmamız gerekiyor. Sürdürülebilir tarım uygulamaları ile pamuk ve kenevir kullanımının artırılması önemli adımlar. Ayrıca petrol türevli elyaflar olan polyester, naylon gibi elyafların yerine, biomimicry (biyotaklit) kullanılarak geliştirilen elyafların kullanımı artırılabilir.”
“Tekstilde ‘kullan-at’ zihniyeti değişmeli
Ebru Debbağ, su tüketimi ile direkt bağlantılı olan konulardan birisinin de kullanım süreleri olduğunun altını çizdi. Tekstilde “Kullan-at” zihniyetinin değişmesi gerektiğini vurgulayan Debbağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2000’li yıllardan bugüne tekstilde üretim 2 katına çıkarken, ürünlerin kullanımı süresi yarıya inmiş durumda. Burada bir dengesizlik var. Doğal kaynakların bedelsiz gibi algılanıyor olması büyük bir sorun. Ayrıca unutmayalım ki su sıkıntısı olan bölgeler ucuz iş gücü nedeniyle tekstil üretim merkezleri haline gelen ülkeler. Tüm bu konular birbirine bağlı. Doğayı koruyacak adımların atılabilmesi için başta markalara büyük iş düşüyor. Kullanıcıların sorumluluğu olmakla birlikte aslen markaların bu alanda sorumluluklarını yerine getirmeleri gerek. Tüketimi tetikleyen markalar yerine, toplum sağlığı ve iyiliği için moda üreten markalar olması gerekiyor. Bir de işin tasarım aşaması var. Tasarım aşamasında kriterimiz nedir? Ben sektöre ilk başladığımda dayanıklı, uzun süre kullanımlı estetik ürünler tasarlamaya çalışırdık ancak sonra bu kriter maliyet endeksinde gelişmeye başladı. Tasarım kriterlerine tekrar bakmalıyız.”
Tekstil ürünlerinin fiyatlarının son 20 yılda düştüğünün de altını çizen Debbağ, “Son 20 senedir giysilerimiz yaygın olarak ‘Kullan-at’ prensipleri ile üretiliyor. Petrol türevi olan elyafların yaygınlığı, toplam elyaf kullanımı içinde yüzde 63 ve giderek artıyor. Polyester giysilerin maliyeti düşük ve ne yazık ki 20 sene öncesine göre kullanım süreleri yarı yarıya azaldı.” diye konuştu.
Gıdadakine benzer bir israfın son dönemde giysiler konusunda da yaşandığını dile getiren Debbağ, şunları söyledi:
“Şu anda moda döngüsel olmaktan çok uzakta ancak döngüsel olmak yolunca çalışmalar yapan markalar ve üreticiler var. Henüz atıkların sadece yüzde 1’i tekrar giysilerde kullanılmak üzere geri dönüşüme giriyor, yüzde 12’si ise aşağı geri dönüşümde kullanılıyor, kalan ise atık oluyor. Ucuz diye üretilen ürünlerde sadece doğal kaynak değil, insan kaynağı da değersizleşiyor. Üretim ve tüketimin dengesini sorgulamamız, değerlendirmemiz ve bu dengeyi kurmaya başlamamız gerekiyor.”