İstanbul’da sokakta yaşayan kişilere çorba ısmarlayan bir grup arkadaş, 2017 yılında bu faaliyetlerini kurumsal bir çatı altında yapmaya karar vererek dernek kurdu. Arkadaşlar kurdukları derneğe de yola çıkış öykülerinden esinlenerek, “Çorbada Tuzun Olsun” adını verdi.
Sosyal sorumluluk alanında işletme doktorası bulunan Dernek Başkanı Ahmet Türker, AA muhabirine, evsizlere yönelik sürdürülebilir projeler üretmek için yola çıktıklarını söyledi. Toplumun evsizliği “barınma sorunu” gibi gördüğünü, halbuki evsizliğin barınma değil, barınamama sorunu olduğunu anlatan Türker, “Sahada gördüğümüz evsizlerin yüzde 80’inin bir ailesi, geçmişte bir sosyal çevresi var. Toplumdan, hayattan, kendinden soyutlanan insanlar… Buradaki rolümüz, toplumdan soyutlanan küskün kişilerle toplum arasında bir köprü inşa edebilmek.” diye konuştu.
Sokakta yaşamanın bir tercih olmadığını, ardında mutlaka ciddi bir travma bulunduğunu kaydeden Türker, bunun bazen madde bağımlılığından bazen de güven boşluğunun kaynaklandığını anlattı.
Sokakta yaşayanlar için Türkçede kullanılan “evsiz” tabirinin ise karşılığını tam bulmadığının altını çizen Ahmet Türker, “İngilizcede ‘Yuvasız’ manasına gelen ‘Homeless’ kelimesi kullanılıyor. Anlaşılması adına bu daha doğru. Biz de ‘Evsizin yuvası sensin.’ sloganını kullanıyoruz.” dedi.
“Sokakta 7-8 dil bilen de var, ünlülerin çocukları da”
Evsizliğin sosyal bir problem olduğuna işaret eden Türker, “Bireysellik çok fazla, aile bağları koptu. ABD ve Batı ülkeleri aile kurumunu yeniden nasıl canlı, etkin hale getirebilirizi konuşuyor. İnsanlar bireyselleştikçe evsizliğe bir adım daha yaklaşıyor. Çünkü ne kadar bireysel kalırsanız bir şeylere küsüp, darılırsınız. Sonrasında umutsuzluk, depresyon ve travma yaşarsınız. Bunun da sizi götüreceği yer bağımlılıktır. Her evsiz madde bağımlısı olmasa da bir şeylere bağımlıdır.” ifadelerini kullandı.
Sokakta yaşayan her yaş grubundan ve her sınıftan insan olduğuna değinen Türker, şöyle devam etti:
“İçlerinde kanser veya AIDS hastası, şiddet veya istismar mağduru, mülteciler, bağımlılar, engelliler, yaşlılar var. Tabiri caizse toplumun en kaybeden insanları. Kendilerini soyutlayarak sokakta yaşamaya başlıyorlar. Bu bir sarmal haline döndükten sonra bir daha toparlanamıyorlar. İçlerinde 7-8 dil bilenler, ünlülerin çocukları, profesörler, ağa çocukları, eskiden büyük servet sahibi olanlar ve onların çocukları da var. İstanbul’a para kazanmak için gelip geri döndüğünde götürecek bir şeyi olmadığı için bunu onur meselesi yaparak gitmek istemeyenler de var.”
Türker, İstanbul’da yaşayan evsiz sayısı konusunda net bir rakam söylemenin zor olduğunu, valilik ve belediyelerin kış aylarında barındırdığı rakamların çok üzerinde insanın sokaklarda yaşadığını aktardı. Türker, çok sayıda sığınmacının da evsiz olduğunu belirterek, bu insanların daha çok Fatih, Beyoğlu gibi bölgelerde yaşadıklarını kaydetti.
En büyük sorunları “kimliksizlik”
Ahmet Türker, sokakta yaşayan insanların en büyük sorunlarından birinin korumasız alanlarda yaşadıkları için kimliklerinin kaybolması veya çalınması olduğunu bildirdi.
Evsizlerin, ikametleri olmadığı için kimlik çıkarmalarının çok zor olduğunu anlatan Türker, parmak izi uygulamasına geçilmesi durumunda bu sorunun aşılacağını dile getirdi. Türker, bunun sokakta yaşayan kişilerin kayıtlı yaşamaları, hizmetlerden yararlanmaları ve kriminal vakaların çözümü için de önemli olduğunu kaydetti.
Gıda ve diğer ihtiyaç malzemesi dağıtımları sırasında bu insanlarla iletişim kurduklarını belirten Türker, öncelikle olmayanların nüfus cüzdanlarını çıkarmaya çalıştıklarını, sonrasında kaymakamlıklarla görüşüp sağlık sigortalarını yaptırarak, sağlık ve sosyal hizmetlerden yararlanmalarına yardımcı olduklarını dile getirdi.
Salgın öncesinde ayda yaklaşık 150 kişiyi hastaneye götürerek sağlık hizmeti almalarına yardımcı olabildiklerini bildiren Türker, rehabilitasyon sonrası iş ve barındırma çalışmaları da yürüttüklerini anlattı.
Evsizlere psikososyal destek konusunda Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM), İBB ve AMATEM ile çalıştıklarını bildiren Türker, YEDAM’dan destek alıp ailesiyle barışıp yanlarına dönenler bulunduğunu dile getirdi.
Dernek olarak evsizlerle ilgili rollerini bildiklerini belirten Türker, “Aksaklık ve kopukluklara çözüm üreterek diyalog içerisinde hareket ediyoruz. Hiçbirimiz devlet kadar büyük değiliz. Gönüllü katılımcılıkla problemlerin aşılması için kamu-STK ortaklığıyla, sosyal sorumluluk projeleri ayağıyla da özel sektörle iş birliği içerisinde hareket ediyoruz.” diye konuştu.
Türker, sahada çalışan diğer kurumlardan farklı olarak akademik olarak da evsizlik sorununu çözmek için projeler ürettiklerini anlatarak, “Evsiz dostu toplum”, “Evsiz dostu şehir” gibi artık evsizlerin şehirlerde yabancılaşmadığı projeler ürettiklerini kaydetti.
Salgın öncesi ayda ortalama 3 kişinin topluma kazandırılmasını sağladıklarını ifade eden Türker, “Kimisi işe girdi kimisi ailesinin yanına gönderildi kimisi de Darülaceze gibi kurumlara yerleştirildi. İçlerinde memuriyet hakkı kazandırdığımız arkadaşımız da bulunuyor.” dedi.