İngiliz hükümetinin ayrımcılık politikalarına tepki gösteren İskoçya, Yüksek Mahkemenin 23 Kasım’da reddettiği bağımsızlık referandumunun yapılmasını ve Avrupa Birliği (AB) üyesi kalmayı istiyor.
Emekli diplomat, yazar Akın Özçer ve SETA Dış Politika Araştırmacısı Doktor Hacı Mehmet Boyraz, AA muhabirine, İskoçya’daki bağımsızlık hareketini ve bu talebin arkasındaki ayrımcı politikaları değerlendirdi.
Özçer, İskoçya’nın İngiltere’den ayrılma girişiminin en önemli dönemecinin 2014’teki bağımsızlık referandumu olduğunu belirterek, İskoç halkının o dönemde AB’den kopmak istemediği için “hayır” oyu kullandığını söyledi.
Birleşik Krallık artık AB üyesi olmadığı için İskoçya’nın yeni referandum talep ettiğine dikkati çeken Özçer, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İngiltere’de 2016’da alınan Brexit kararına bakıldığında, AB’den çıkış ülke genelinde yapılan anketle kabul edildi fakat İskoçya birliğe bağlı kalmak istediği için yüzde 62 ile Brexit’e ‘hayır’ dedi. İskoçya’nın birliğe bağlı kalma isteği kendi dinamikleri açısından doğru. İskoçya daha bağımsız yapıda olduğu için Birleşik Krallık’a bağlı kalmak istemiyor, birlikten ayrılıp AB’ye geri dönmek istiyor.”
Merkezi hükümet, Edinburgh’un geleceğini tayin etme hakkını kullandırmıyor
Özçer, İskoçya yönetiminin, Birleşmiş Milletlerin (BM) 1960’ta aldığı 1514 sayılı Genel Kurul kararına uygun şekilde bağımsızlık hakkını elde etmek istediğini ancak merkezi hükümetin buna engel olduğunu dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
“BM Genel Kurulunun 1960 yılı 1514 sayılı kararları burada önemli. Ülkelere kendi kaderini tayin etme hakkını sunan bir karar bu. Bir bölgenin, ülke bütünlüğünden ayrılması durumunda buna karşı olunmamasını gerektiği belirtiyor. Birleşik Krallık’ın iç mevzuatı bu aksiyonun alınmasına müsaade etmiyor fakat uluslararası hukuk açısından bu altyapı İskoçların isteklerine uygun. Merkezi hükümetin, İskoç halkının kendi kaderini tayin etme hakkını elinden alma hakkı bulunuyor.”
Londra’nın siyasi ayrımcılığına maruz kaldıklarını kaydeden İskoçya yönetiminin bağımsızlığını kazanmadığı müddetçe bunun devam edeceğini vurgulayan Özçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anlaşmazlığa düşülen noktalar ve İskoçya’nın siyasal ayrımcılık yaşadığı vurgusu yalnızca Brexit’e dayanmıyor. İskoçya’nın, Birleşik Krallık’tan ayrılmak istemesinde son anlaşmazlık Brexit oldu. Merkezi hükümet birlik olarak oluşumdan çekilmeyi talep etti fakat İskoçya da kendi kaderini kendi tayin etmek istedi ve AB üyesi olarak yoluna devam etmek istedi. İskoçya, Birleşik Krallık’a bağlı kaldığı sürece bu siyasal ayrımcılığa maruz kalmaya devam edecek.”
Özçer, ayrıca Birleşik Krallık’tan ayrılmak isteyen İskoçya ile İspanya’dan ayrılmak isteyen Katalonya arasında yanlış kıyas yapıldığına değinerek, “İspanya’nın gözü İskoçya’ya kilitlenmiş vaziyette. Ne olacağını merakla bekliyorlar fakat burada onay verilecek bağımsızlık durumu ile Katalonya’nın statüsü birbirinden çok farklı.” dedi.
İspanya’nın hiçbir zaman federe ya da krallık statüsünde olmadığına işaret eden Özçer, sözlerini şöyle tamamladı:
“Katalonya için tüm İspanya’da yalnızca Katalonya’da değil referandum yapılırsa bağımsızlık kararı alınabilir deniliyor fakat Birleşik Krallık’a bakıldığında İngiltere ve İskoçya krallıklarının Büyük Britanya adı altında birleşmesini sağlayan 1700’lerde yürürlüğe giren ‘Union-act’ anlaşması var. Parlamento kararıyla tüm ülkelerin bir araya gelmesi durumu var. Birleşik Krallık’ı oluşturan birimler, parlamento kararıyla birleştiği için kendi isteğiyle bu oluşumdan çekilme hakkı bulunuyor. Merkezi hükümet izin vermeyebilir fakat İskoçya’nın hukuki olarak böyle bir hakkı bulunuyor. Uluslararası hukuka göre bağımsız birleşenler bağımsız olarak da ayrılabilir.”
“İskoçlar siyasi ve ekonomik ayrımcılığa uğradıklarını belirtiyor”
Doktor Boyraz da İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma girişiminde en önemli dönemecinin 2014’te yapılan bağımsızlık referandumu olduğunu anımsatarak, bu konuda ilk adımın da 1979’da bağımsız parlamento ve bağımsız vergilendirme için yapılan referandum olduğunu söyledi.
Birleşik Krallık’ta, Haziran 2016’da yapılan AB referandumunda “hayır” diyen İskoçya’nın Londra ile “tehlikeli sürtüşme” içine girerek bağımsızlık talep etmesinin ardında bazı ayrımcı unsurların bulunduğunu anlatan Boyraz, şöyle devam etti:
“İskoçlar siyasi ve ekonomik ayrımcılığa uğradıklarını belirtiyor. İskoçlar, Birleşik Krallık’ın sahip olduğu ekonomik haklardan yeterince yararlanamadıklarını, ekonomik açıdan fiili ayrımcılığa maruz kaldıklarını düşünüyor. Siyasi açıdan ise İskoçlar ‘Bugün Birleşik Krallık’ta kaç İskoç bakan var?’ diyor. Siyasette yeterince temsil edilmediklerini ifade ediyorlar. Bununla ilintili olarak parlamentoda İskoçlara yönelik yeteri kadar siyasal hak ve kazanımlar sağlanmadığı için ülke siyasetine etki edememekten şikayetçiler.”
Boyraz, İngiltere ile İskoçya arasındaki en büyük ihtilafın Brexit sonrasındaki statü konusuyla yaşandığını ifade ederek, şunları dile getirdi:
“İskoçlar, AB konusu başta olmak üzere dış politika ve güvenlik meselelerinde de yeteri kadar söz hakkı bulamadıkları için ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtiyor. Birleşik Krallık içinde merkezi hükümet ve yerel hükümetler arasında demokrasi açığı olduğunu ifade ediyorlar. Tüm Birleşik Krallık nüfusunun içinde İngiltere’nin yüzde 80’lik ağırlığı bulunuyor. İskoçlar, buradaki ağırlıklarının nüfusa oranla çok düşük kalmasından şikayetçi.”
İskoç milliyetçiliğinin dil ve din üstü olduğuna dikkati çeken Boyraz, şunları kaydetti:
“İskoçlar kendi tarihlerini, kimliklerini, etnik yönlerini kaybetmemek ve İngilizleşmemek için de bu ayrılığı talep ediyor. İskoçlar ‘Biz kendimize özgü bir halkız, kendimize özgü tarihimiz ve kimliğimiz var. Biz tam bağımsız ve egemen bir devlet olmayı hak ediyoruz’ mottosunu savunuyor. İskoç milliyetçiliği etnik kökene dayanıyor. Din ya da dil bağlamının dışında bir durum. İskoçya’daki bağımsızlık yanlılarının diğer birçok ayrılıkçı hareketten farklı olarak dil ve kültür eksenli bir tartışma değil, etnik temelli.”
İngiltere’deki Brexit süreci ve İskoçya’nın bağımsızlık girişimleri
İskoçya’nın tam bağımsızlığını savunan İskoç Ulusal Partisi, 18 Eylül 2014’teki referandumda, halk yüzde 55’le bağımsızlığı reddetmiş olsa da Brexit’in durumu değiştirdiğini ve yeni referanduma ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.
Londra’nın kendilerine referandum için izin vermemesini siyasi ayrımcılık olarak değerlendiren Edinburgh yönetimi, İskoçya’nın İngiltere’den bağımsızlığını kazanması için ikinci referandum talep etmişti.
İngiliz Yüksek Mahkemesi ise 23 Kasım’da İngiliz parlamentosunun izni olmadan İskoçya’nın bağımsızlık referandumu düzenleyemeyeceği kararını açıklamıştı.
İskoçya Bölgesel Hükümeti Başbakanı Nicola Sturgeon, İskoçya’da bir sonraki genel seçimin “fiili bağımsızlık referandumu” olacağını söylemişti.
İngiltere’nin AB ile vardığı Brexit anlaşmasıyla Kuzey İrlanda’ya ayrıcalıklı konum verilerek fiili AB üyesi olarak kalmasını sağlayan düzenleme yapılmış fakat İskoçya, İngiltere ile aynı koşullarda 31 Ocak 2020’de AB’den resmen ayrılmıştı.