Basım, AA muhabirine, iklim değişikliğinin bitki sağlığını etkilediğini ve çeşitli hastalıklara neden olduğunu söyledi.
Bitkilerin sahip oldukları organizma yapısıyla diğer canlılardan farklılık gösterdiğini ifade eden Basım, hastalıkların bitkilerde sağlıklı dokuları yok ettiğini ve tedavinin mümkün olmadığını dile getirdi.
Mevcut durumda hastalık oluşumlarının yükseldiğini vurgulayan Basım, “Karbon salınımı, karbondioksit artınca bitkiler karbondioksiti daha fazla kullanıyor ve biyokütle dediğimiz yeşil aksam artıyor. Sıcaklığın bir derece artması yağışların yüzde 7 artmasına sebebiyet veriyor.” dedi.
Son dönemdeki yağışların da toprağın nemini artırdığına dikkati çeken Basım, “Topraktaki mikroorganizmaların hem çeşitliliğinin artması hem de popülasyon olarak değişiklik göstermesi de bitkileri etkiliyor. Biyokütle artınca bitkide yaprak, yeşil aksam, meyve hastalıkları ve diğer hastalık etmenleri artıyor, değişkenlik gösteriyor.” diye konuştu.
“Yeni hastalıklar ortaya çıkabilir”
Basım, iklim değişikliğinin etkisinin artmasıyla bu hastalıklarla mücadele yöntemlerinin de değişmesi gerektiğini kaydetti.
Hiç beklenmeyen hastalıkların görülebileceği uyarısında bulunan Basım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yeni stratejilerin belirlenmesi gerekiyor çünkü hiç ummadığımız yeni hastalıklar ortaya çıkabilir. Örneğin böcek vektörlerinin artması durumunda viral hastalıklar artabilir. Yaprak hastalıklarında da artış görebiliriz. Geçen sene bağlardaki asmalarda Mildiyö hastalığı vardı. Bağlarda külleme hastalığı da çok fazlaydı. Hastalıklar birçok yerde verimin düşmesine sebebiyet verdi çünkü nem çok yüksekti. Bu dönemlerde nem fazla olursa özellikle seralarda hastalık artışı görebiliriz.”
Basım, hastalık gelmeden önce basit ilaçlamalar yaparak koruyucu tedbirler almak gerektiğini belirtti.
Hastalıklı materyalin üretim alanından uzaklaştırılması gerektiğini anlatan Basım, şöyle devam etti:
“Böcek vektörleriyle mücadele edilmesi, hastalığın yayılmaması bakımından büyük önem taşıyor. Hastalandıktan sonra bitkiyi tedavi etme durumumuz yok. Üretime başlamadan önce özellikle seralarda, topraklarda dezenfeksiyon yöntemi olan solarizasyon uygulaması yapılması, o toprağın tüm zararlı mikroorganizmadan uzaklaştırılması gerekiyor. Altı haftalık bir solarizasyon, topraktaki bütün zararlı mikroorganizmaları ve yabancı ot tohumlarını ortadan kaldırabilir. Bitki sağlığı için faydalı bakterilerin gelişmesine katkı sağlayabilir.”
Fotoğraf: Zehra Tekeci/AA
“Biyolojik ürünler hızlıca geliştirilmeli”
Basım, ışığın ve kuraklığın fazla olduğu bölgelerde biyoteknolojik yöntemler ile ıslah yöntemlerinin yanı sıra kuraklığa, hastalığa dayanıklı bitkilerin kullanımının önem arz ettiğini vurguladı.
Bitki korumaya yönelik ürünlerin önemine işaret eden Basım, “Kimyasal tarım ilaçlarının yerini alacak olan mikroorganizma içerikli biyolojik ürünlerin hızla geliştirilmesi gerekiyor. 2030’da pestisitlerin yüzde 50’si, inorganik gübrelerin yüzde 20’si yasaklanacak. Avrupa topraklarının yüzde 25’i organik tarıma dönecek. Sizin de yüzde 50’sinin yasaklandığı bir durumda bunun yerini başka biyolojik ürünlerle doldurmanız gerekiyor. Çok fazla zamanımız da yok. Hızlıca bu eksikliği giderilecek şekilde hareket etmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Piyasa bulunan mevcut ürünlere de değinen Basım, “Piyasada bazı biyopestisitler var ancak sayıları az. Böcekler için, hastalıklar için kullanılan ürünler bulunuyor. Bunların artırılmasına yönelik ülkemizde de çalışmalar yürütülüyor ancak hem yenilerinin hem de var olanların kısa sürede geliştirilmesi lazım. Farklı hastalıklar için kullanılabilecek etkili biyolojik ürünlere ihtiyaç var. Kimyasal ilaçlar gibi değil, mikroorganizmalar için özel olarak geliştirilmesi gerekiyor bu ürünlerin.” değerlendirmesinde bulundu.