Blinken, ABD Dışişleri Bakanlığının 2023 mali yılı bütçesi üzerine soruları yanıtlamak üzere Senato Dış İlişkiler Komitesinin bütçe oturumuna katıldı.
Toplantıda, bölgesel ve küresel birçok konunun yanı sıra İran ile Viyana’da devam eden müzakereler ve Tahran’ın nükleer programı da gündeme geldi.
Blinken, İran konusunda önceki yönetimi suçlayarak, İran ile 2015’te imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (OKEP) anlaşmasından çekilmenin ve Tahran’a maksimum baskı stratejisinin beklentinin tam aksiyle sonuçlandığını, İran’ın nükleer programının çok daha ileri noktaya gittiğini, İran destekli güçlerin ABD’ye yönelik saldırılarının daha da arttığını belirtti.
ABD’li Bakan, İran destekli güçlerin ABD’ye yönelik artan saldırılarına ilişkin ise şunları söyledi:
“Anlaşma için görüşme yapmaya başladığımızdan, anlaşmanın yürürlükte kaldığı sürenin sonuna kadar 2012-2018 arasında kuvvetlerimize yönelik saldırılar, anlaşmadan çekildikten, İran Devrim Muhahafızları’nı terör örgütü olarak tanıyıp, (İranlı general Kasım) Süleymani’yi öldürdükten sonraki süreçteki saldırılardan çok daha azdı. Saldırıların 2019-2020’de dramatik bir biçimde tırmandığını gördük. Bölgedeki kuvvetlerimize yönelik saldırılar yüzde 400 oranında arttı bu süreçte.”
Anlaşmanın, İran’ın balistik füze programı, terör örgütlerine destek ve Tahran’ın bölgedeki “kötü niyetli birçok faaliyetine” ilişkin herhangi bir hüküm içermediğine yönelik eleştirilere yanıt veren Blinken, İran’ın nükleer güce sahip olması durumunda bu tür faaliyetlerinin de çok daha ileri gidebileceğini belirtti.
Blinken, İran’ın nükleer programına ilişkin OKEP anlaşmasına dönmenin ABD’yi İran’a yönelik diğer konulardaki baskılardan alıkoymadığını savundu.
Ana amaçlarının İran’ın nükleer silah elde etmesini engellemek olduğunu belirten Blinken, bunun iki yolla yapılabileceğini, birinci yolun anlaşma olduğunu ve bunun etkili olduğunu daha önce gördüklerini iddia etti.
Blinken, “Anlaşmadan çekilmek ve İran’a daha fazla baskı uygulamak olan diğer seçeneği de test ettik ve onun da sonuçlarını gördük. Sonuç, nükleer silah için fisil madde elde etmeye yönelik 1 yıla kadar geriletilen süre birkaç haftaya kadar ilerledi. Bu süreçte daha çok nükleer madde stoku üretmek üzere çalışan daha karmaşık santrifüjler kurdu.” ifadesini kullandı.
İran’ın haftalar içerisinde nükleer silah elde edebileceğini belirten Blinken, askeri olarak İran’ın nükleer kapasitesine saldırı düzenlenmesi durumunda da Tahran’ın çok hızlı bir şekilde ve kısa sürede bu kapasitesini yeniden inşa edebileceğine dikkat çekti.
Blinken, askeri olarak tehdidin İran’ı nükleer programı yeraltına indirmeye götüreceğine işaret etti.
ABD’li Bakan aynı zamanda, Tahran’ın nükleer silah elde etmesi durumunda Suudi Arabistan ve bölgedeki diğer ülkelerin de nükleer programa yöneleceğini açıkça ifade ettiğini hatırlattı.
ABD yönetiminin, İran müzakerecilerine, İran Devrim Muhafızları Ordusunun (DMO) eski bir ABD Dışişleri Bakanını öldürmeye yönelik amacından vazgeçmesini istediği ancak İranlıların bunu reddettiği iddialarına ise Blinken, “Kamuya açık bir forumda görüşme ve müzakerelerimizin detaylarına girmeyeceğim.” karşılığını verdi.
Bosna’da BM Güvenlik Konseyi’nin görevinin uzatılmaması durumu
Balkanlar’da artan gerilim ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) barış gücü görev süresine ilişkin tartışma da gündeme geldi.
Bosna Hersek’te artan gerilim nedeniyle kaygılı olduklarını belirten Blinken, BMGK görevinin uzatılmasının Rusya tarafından engellenebileceği konusunda da endişe duyduklarını söyledi.
Blinken, “Güvenlik Konseyinin orada olmaması, sanırım kasımda sona erecek görev süresini uzatmaması ihtimaline karşı oradaki boşluğu dolduracak bir şeyler üzerine çalışıyoruz.” dedi.