Sarah Dousse, ISW’nin faaliyetlerine, suyun önemine ve su konusunda yapılması gerekenlere dair AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
Merkezi Kanada’nın Montreal kentinde olan uluslararası sivil toplum örgütü ISW’nin, 30 yılı aşkın süredir su ve temizlik üzerine çalıştığını anlatan Dousse programlarında gençlerin güçlendirilmesine odaklandıklarını vurguladı.
Dousse, “gençlerin yanında, gençlerle ve gençler için” yaklaşımını benimsediklerine dikkati çekerek yalnızca gençler için programlar geliştirmediklerini, doğrudan onlarla ilerlediklerini söyledi.
Bu doğrultuda yerelden küresele farklı düzeylerde çalıştıklarını aktaran Dousse, “Gençlerin yenilikçi-toplum temelli su ve temizlik çözümleri uyguladıkları yerel düzeyden, ‘Su İçin Küresel Gençlik Hareketi’ dediğimiz küresel düzeye kadar çalışıyoruz. Küresel Gençlik Hareketi, bir yıl önce yaklaşık 400 gençlik örgütünün bir araya gelmesiyle oluştu. Hedefleri ise şu an New York’ta BM merkezinde gerçekleşen BM 2023 Su Konferansı’nı etkilemekti.” diye konuştu.
Bunun şu an dünyanın karşı karşıya olduğu küresel su krizini çözmek için çok büyük bir fırsat olduğunu işaret eden Dousse konferans için “Bu, neredeyse 50 yıldır ülkelerin ve uluslararası toplumun su konusunda yaptığı ilk resmi görüşme.” ifadesini kullandı.
Suya yönelik tek ve ortak bir BM kuruluşu ihtiyacı
Gençlerin uluslararası toplumun bu konuda harekete geçmesini istediğini kaydeden Dousse, “Su sektörünün ve su krizini çözmenin önündeki engellerden biri de parçalı bir yapının bulunması. Su ile ilgilenen 30’un üzerinde BM kuruluşu var ve bu işlevsel değil. Hâlâ suya erişimi olmayan 2 milyar insan var. 3,6 milyar insanın ise temel temizliğe erişimi yok.” dedi.
Sarah Dousse, bunun çok büyük bir kriz olduğunu ve Avrupa’da bile suyun bir “silah” olarak kullanıldığını kaydederek Ukrayna ve diğer ülkelerde de bunun farklı şekilde kullanıldığını söyledi.
Küresel düzeyde çok güçlü bir yapıya ihtiyaç olduğunun altını çizen Dousse, “Su konusunda siyasi liderlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Bu sebeple gençler, BM Genel Kuruluna sudan sorumlu olacak tek ve kararlı bir yapı kurulması konusunda çağrıda bulunuyor. Bu sayede hükûmetler ve uluslararası toplum bir araya gelebilir. Ayrıca bağlayıcı kararlar alınması gerekiyor çünkü küresel düzeyde su konusunda hiçbir bağlayıcılık yok.” değerlendirmesinde bulundu.
“Karar alma süreçlerinde gençler de olmalı”
Dousse, karar alma sürecinin tamamına gençlerin de dahil olması gerektiğini belirterek “Bizler ve gençler, 30-30-30 hedefini savunuyoruz. Bu hedef, 2030’a kadar 30 yaşın altındaki gençlerin yüzde 30’unun su ile ilgili süreçlerde karar alma mekanizmasında yer almasını içeriyor. Gençler, karar alıcılara ve proje sahiplerine birlikte çalışmayı ve çözümleri uygulamayı teklif ediyor.” ifadesini kullandı.
Dünyanın her yerinden gençlerin uzun süredir toplumlara fayda sağlayacak projeler uyguladıklarını bildiren Dousse, gençlerin ne yaptıklarını göstermek istediklerini ancak diğerlerine, fon desteğine, kapasite inşasına ve eğitime ihtiyaç da duyduklarını söyledi.
ISW, Orta Asya’da aktif
Dousse, Orta Asya bölgesinde 25 yıldır faaliyette olduklarına değinerek Kırgızistan ve Tacikistan’da toplum temelli su ve temizlik projeleri uyguladıklarını anlattı.
Yerel toplulukların da sistemin yönetimine katılmasını güçlendiren bir yönetim sistemi uyguladıklarını aktaran Dousse, “İki türlü bir yaklaşım olabilirdi. Ya hükûmetin sahada projeleri uyguladığı yukarıdan aşağıya bir yaklaşım ya da yerel toplulukların kendi sistemlerini yönettiği aşağıdan yukarıya bir yöntem izlenecekti.” dedi.
Oluşturdukları modelin Özbekistan’da başkanlık kararnamesinde yer aldığına değinen Dousse köylerin kendi sularını ve temizlik tedarik sistemlerini geliştirmek için başvurularından bahsetti.
Tacikistan’da da şu anda aynı modeli uyguladıklarını bildiren Dousse, İslam Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası ile bu modelleri hedef ülkelerin şartlarına göre ayarlayabilmek için görüştüklerini belirtti.
“Su aynı zamanda bir diyalog aracı”
Suyun gelecekte krizlere sebep olup olmayacağına ilişkin Dousse suyun çoktan farklı krizlerde silah görevi gördüğünü, Suriye ve Ukrayna’nın da bunun örneklerinden olduğunu söyledi.
Dousse, suyun yerel sorunlara da neden olduğuna değinerek “Köylerde farklı kullanıcılar var. İnsanlar tarımla uğraşıyor, su içmek istiyor veya sanayide su kullanılıyor. Yeterli su olmadığı zamanda kimin suyu kullanmaya hakkı olduğuna dair yerel çok sorun yaşanabiliyor. Suyun sınırları da yok. Suların ve nehirlerin farklı ülkeler tarafından paylaşılması da gerginliğe sebep olabiliyor.” şeklinde konuştu.
Kaynaklarının ve suyun döküldüğü yerlerin farklı olduğunu anımsatan Dousse, Orta Asya’da bir su kaynağının Tacikistan’dan geldiğini ve akış yönünün Özbekistan’a doğru olduğunu, Özbekistan’ın tarım modeli nedeniyle de çok suya ihtiyaç duyduklarını aktardı.
Sarah Dousse, bu nedenlerle bazen ülkeler arasında çok gerginlik yaşandığını işaret ederek “Ancak su aynı zamanda bir diyalog aracı. Bazı durumlarda ülkelerin diplomatik ilişkilerinin artık olmadığını görebiliriz ama hâlâ su paylaşabilirler ve bu konuda konuşabilirler. Yani su, insanları ve ülkeleri bir araya getirebilecek ortak bir yol olabilir.” dedi.
“2030’a kadar dünya nüfusunun yüzde 40’ı su stresi bölgesinde yaşayabilir”
En büyük sorunlardan birinin artan nüfus nedeniyle yükselen talep olduğunu belirten Dousse, su tüketiminin de çok arttığını ve bunun kaynaklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğunu ifade etti.
Dousse, suyun da bir yönetim meselesi olduğuna değinerek “Dünyada çoğu yerde suyun yüzde 50’si, kötü yönetim nedeniyle yok oldu. Bu sebeple daha iyi bir karar alma süreci, su yönetimi ve yatırım konularında yapacak çok şey var.” ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğinin su krizini kötüleştirdiğini ve hızlandırdığını kaydeden Dousse, “2050’de dünya nüfusunun yüzde 40’ının su stresi olan bölgelerde yaşayacağını söylüyorduk. Şimdi bu süre, 2030’a kadar kısaldı. Bu nedenle teknik çözümler bulmak, su tüketimini ve israfını azaltmak, yönetimi iyileştirmek için hızlı hareket etmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Suyun tekrar kullanılabileceğini de anımsatan Dousse dünyadaki suyun yüzde 80’inin hiçbir şekilde dokunulmadan çevreye gittiğini ve döngünün önemli olduğunu vurguladı.
Çözümler olduğunu ancak siyasi liderlerin soruna odaklanması gerektiğini kaydeden Dousse, “Hükûmetler daha çok ekonomik ve güvenlik krizlerine odaklanıyor. Çevre, iklim ve su konuları ikincil ve çoğu ülkede bu böyle.” dedi.
Dousse, yarının programlarına ve projelerine karar verecek ve uygulayacak gençlerin bu konularda eğitilmesi gerektiğinin altını çizerek bir araya geldikleri sürece karar alıcıları etkileyebileceklerini dile getirdi.