BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze’ye insani yardımların ele alındığı oturum düzenlendi.
Burada üye ülkeleri bilgilendiren Kaag, Gazze’de sahadaki durumun “karanlık ve hüzünlü” olduğunu belirtti.
Sağlık sisteminin diz çöktüğünü, yaklaşık 625 bin çocuğun okula gidemediğini aktaran Kaag, yıkım ve ümitsizliğin hakim olduğunu dile getirdi.
Kaag, insan eliyle oluşturulan krizde zamanın daraldığına işaret ederek, “Acilen ateşkes, esirlerin serbest bırakılması ve Gazze Şeridi’nin tümüne sürekli ve engelsiz yardım sağlanması şart.” dedi.
Gazze’de sivillerin korunmamasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Kaag, siviller, sivil alt yapı ve insani yardım çalışanlarının korunması gerektiğinin altını çizdi.
Gazze’de durumun giderek kötüleştiğine işaret eden Kaag, “ortak insanlığımız tehlikede” ifadesini kullandı.
UNRWA önemini bir kez daha gösterdi
Kaag, çocuk felci aşılaması kampanyasının BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) önemini bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.
UNRWA’nın Gazze halkı nezdinde güvenilir ortak olduğunu kaydeden Kaag, “UNRWA insani yardım operasyonlarının bel kemiği.” diye konuştu.
Kaag, tüm irtibat ve çalışmalara rağmen insani yardımların hala engellerle karşılaştığını ve çalışanlara güvenlik sağlanmadığını bildirdi.
İnsani yardım konvoylarına ateş açıldığını anımsatan Kaag, “Bu kabul edilemez. Aynı zamanda varılan anlaşma ve protokollerin uygulanmadığını gösteriyor.” dedi.
Kaag, Gazze’de yaklaşık 14 bin hastanın özel tedaviye ihtiyacı olduğunu söyledi.
BM Özel Koordinatörü, “Son 11 ay boyunca yaşanan acılar, siyasi çözümün ileriye dönük tek yol olduğunu gösteriyor. Siyasi çözüm olmadan acı bitmeyecek.” değerlendirmesinde bulundu.
“Gazze kalmaya devam edeceğiz”
BM Proje Hizmetleri Ofisinin (UNOPS) İcra Direktörü Jorge Moreira da Silva ise Gazze’de insani yardım dağıtımına destek vermek için kurulan mekanizmaya değinerek, “Gazze’ye insani yardım dağıtımında çok büyük sorunlarla karşılaşıyoruz.” şeklinde konuştu.
Mekanizma sayesinde 20 milyon ton insani yardım gönderildiğini, bazılarının İsrail tarafından engellendiğini belirten da Silva, aynı zamanda yardım dağıtımında UNRWA’nın oynadığı kilit rolün altını çizdi.
Da Silva, BM’nin diğer kurumlarıyla birlikte UNOPS’un Gazze’de kalmaya devam etmekte kararlı olduğunu vurguladı.
Sağlık Hakkı Raportörü Mofokeng: Gazze’de son 11 ayda soykırım dehşetini gördük
BM Sağlık Hakkı Özel Raportörü Tlaleng Mofokeng, BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, BM’nin uluslararası düzen konusundaki raportörü George Katrougalos ve BM’nin güvenli içme suyu ve sanitasyona ilişkin insan haklarıyla ilgili raportörü Pedro Arrojo-Agudo, BM İnsan Hakları Konseyinin 57. Oturumu kapsamında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarında artan şiddet ve insan hakları ihlallerine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
“Gazze’de son 11 ayda soykırım dehşetini gördük.” diyen Mofokeng, bunun “işgalci (İsrail)” ve küresel müttefikleri tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.
Gazze’de Sağlık Bakanlığının verilerine göre, şimdiye kadar 41 bin 206 Filistinlinin öldüğünü ve 95 bin 337 kişinin yaralandığını belirten Mofokeng, “Son 24 saatte 24 Filistinli öldürüldü ve 57 kişi yaralandı.” dedi.
Mofokeng, hastanelere ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar daha önce hiç görülmeyen ölçekte olduğunu vurgulayarak, Gazze’deki sağlık altyapısının tamamen yok edildiğine işaret etti.
Gazze’deki 36 hastaneden sadece 17’sinin kısmen işlevsel olduğunu söyleyen Mofokeng, İsrail ve müttefiklerinin, sivillere, çocuklara ve sağlık personeline yönelik saldırılarla uluslararası hukuk ihlallerine devam ettiğini kaydetti.
“Şu anda Gazze’deki nüfus, kişi başına günde ortalama 4,7 litre suyla yaşıyor”
Raportör Arrojo-Agudo, İsrailli yetkililerin, savaşın başından itibaren sivil nüfusa su, yiyecek ve enerji sağlamayacağını kamuoyuna duyurduğunu hatırlattı.
Arrojo-Agudo, “Şu anda Gazze’deki nüfus, kişi başına günde ortalama 4,7 litre suyla yaşıyor. Her birimiz günlük ihtiyaçlarımız için en az 100 litre su kullanıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) acil durumlarda asgari gereksinimi 15 litre olarak belirliyor. Ayrıca erişilebilir su genellikle dışkı maddeleriyle kirleniyor. Bu da özellikle çocuklarda ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor ve sıklıkla ölümle sonuçlanıyor.” diye konuştu.
İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında suyu “askerileştirdiğini” da söyleyen Arrojo-Agudo, bunun, Filistin’in su altyapısının tahribi dahil son 50 yıldır İsrail’in uyguladığı “su ve toprak ayrımcılığı” politikasının merkezinde yer aldığını belirtti.
Raportör Katrougalos, Filistin’de yaşananların herkes için açık bir şekilde trajedi olduğunu kaydederek, “Ancak bu trajedi yalnızca Filistinlilerin meselesi değil. Bu, çok taraflılığın ve BM kurallar sisteminin geleceğiyle doğrudan ilgili.” diye konuştu.
Filistin devletinin acilen tanınmasının önemine işaret eden Katrougalos, “Gazze’deki savaşın derhal durdurulması için tüm devletlerin baskı yapması büyük önem taşıyor.” dedi.
“İsrail’in saldırıları temel altyapıyı yok etti”
Raportör Albanese, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında son 11 aydır sürdürdüğü şiddetin endişe verici olduğunu ve bunun işgal altındaki Batı Şeria’ya da yayıldığını belirtti.
İsrail’in yaklaşık 1 yıldır “soykırımcı saldırılar” gerçekleştirdiğini ve bunun insanların hayatını mahvettiğini söyleyen Albanese, “Bu saldırılar temel altyapıyı yok etti. Bu şiddet cezasız kaldı ve azalmadan devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Albanese, Gazze nüfusunun yüzde 90’ından fazlasının (yaklaşık 2 milyon kişi) zorla birden fazla kez yerinden edildiğini vurgulayarak, bu insanların hemen hemen tamamının sınırlı ve yetersiz olan insani yardımlara bağımlı durumda olduğunun altını çizdi.
İsrail’in gidecek yerleri olmayan ve sadece ölümlerini bekleyen bir nüfusa yönelik “zorla yerinden etme” taleplerini sürdürdüğüne işaret eden Albenese, Refah Sınır Kapısı’nın İsrail tarafından kapatılmasının, bölgedeki durumu hayal dahi edilemeyecek seviyelere getirdiğini dile getirdi.
Albanese, “(Gazze’deki duruma karşı) Uluslararası toplum kararlı bir şekilde hareket etmeli. Ülkeler saldırıları durdurma çağrısına kulak vermelidir. Devletlerin devam eden sessizliği ve kayıtsızlığı yalnızca soykırım şiddetine katkıda bulunur. Bu, Filistin halkının durumunu daha da kötüleştirir ve İsrail toplumunun çöküşünü daha da kötüleştirir.” diye konuştu.
Medyanın sıklıkla İsrail dezenformasyonunun yayılmasına katkıda bulunduğunu da ifade eden Albenese, bu durumun İsrail’in işlediği suçları meşrulaştırmaya hizmet ettiğini ve hesap verebilirliği zayıflatmaya katkıda bulunduğunu vurguladı.
Albanese, İngiliz hükümetinin, İsrail’e yönelik silah ihracat lisanslarının yüzde 10’unu askıya alma kararının yeterli olmadığını da sözlerine ekledi.