Komisyondan yapılan yazılı açıklamada, Güney Sudan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Riek Machar’ın gözaltına alınması, askeri çatışmaların tırmanması ve sivillere yönelik saldırıların bildirilmesinin, barış sürecini çökertmeye başladığı ve milyonlarca insanın hayatının tehdit altında olduğunu gösterdiği aktarıldı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen BM Güney Sudan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Yasmin Sooka, muhalefet liderlerinin ve sivillerin kasıtlı olarak hedef alınmasının, uluslararası hukukun ve ülkenin geleceğinin ‘pervasızca’ göz ardı edilmesi anlamına geldiğini belirtti
“Bu barış anlaşması bir seçenek değil, bağlayıcıdır”
“Bu barış anlaşması bir seçenek değil, bağlayıcıdır.” diyen Sooka, sivillerin ve ülkenin istikrarının temel taşı olan Canlandırılmış Barış Anlaşması’nın korunması için acil ve koordineli bir eylem çağrısında bulundu.
Sooka, “Barış Anlaşması’nın siyasi ve askeri aktörler tarafından sistematik olarak baltalanması, yalnızca yasa dışı olmakla kalmıyor, aynı zamanda yıllarca süren yıkıcı çatışmaların yükünü taşıyan Güney Sudan halkına ihanet anlamına geliyor.” ifadelerini kullandı.
Komisyonun açıklamasında, mart ayı boyunca, şiddet olaylarının birçok bölgede arttığı, özellikle ülkenin kuzeydoğusundaki Yukarı Nil eyaletinde düzenlenen hava saldırıları nedeniyle 60 binden fazla kişinin yerinden edildiği hatırlatıldı.
“Çatışmalar başkent Juba’ya yaklaştı”
Çatışmaların başkent Juba’ya yaklaştığına dikkat çekilen açıklamada, muhalefet figürlerinin ‘hukuka aykırı bir şekilde’ gözaltına alındığına dair raporların, siyasi katılımı ve hukukun üstünlüğünü güvence altına alan barış anlaşmasının ihlal edildiğini gösterdiği belirtildi.
Uganda ordusundan birliğin Güney Sudan’da konuşlandırıldığına ilişkin açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Krizi daha da derinleştiren bir diğer gelişme ise Güney Sudan Cumhurbaşkanı’nın talebi üzerine Uganda birliklerinin ve tanklarının ülkeye konuşlandırılması oldu. Bu durum, BM silah ambargosunun ihlal edilme ihtimalini gündeme getirirken yabancı güçlerin artan rolü siviller için yeni bir tehdit oluşturuyor ve bölgesel bir çatışma riskini artırıyor.”
Güney Sudan’da gerginlik
Dünyanın en genç ülkesi Güney Sudan, 2011 yılında, yapılan referandumla Sudan’dan ayrılarak bağımsızlığını kazandı.
Ülke, Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit, 16 Aralık 2013’te yardımcısı Riek Machar’ı “darbe teşebbüsü” iddiasıyla görevden almasının ardından iç savaşa sürüklenmişti.
Yıllarca süren savaşın ardından 2018 ve 2022’de taraflar barış anlaşmasına imza atsa da kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanamadığı ülkede, farklı kabileler ve gruplar arasında şiddet olayları ara sıra yaşanıyor.
Şubat ayında çoğunluğu Machar’ın da mensubu olduğu Nuer kabilesinden oluşan “Beyaz Ordu” adlı milis güç, ülkenin kuzeyindeki Yukarı Nil eyaletinin Nasir şehrini ele geçirmişti.
Bunun üzerine Machar’ın liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Muhalefetten (SPLM-IO) birkaç general ve bakan gözaltına alınmıştı.
Cumhurbaşkanı Mayardit 7 Mart’ta, halkı sükunete davet ederek “Ülkemizin tekrar savaşa dönmesine izin vermeyeceğiz. Bu krizi hükümet olarak ele alacağız.” demişti.
Uganda Ordu Komutanı ve Devlet Başkanı Yoweri Museveni’nin oğlu Muhoozi Kainerugaba, 11 Mart’ta, Güney Sudan’da asker konuşlandırdıklarını ifade etmişti.
Kainerugaba, “Uganda Halk Savunma Kuvvetleri (UPDF) Komandoları, Güney Sudan Halk Savunma Kuvvetlerini (SSPDF) mevcut krizde desteklemek için Juba’ya geldi.” ifadelerini kullanmıştı.
Öte yandan SPLM-IO’dan dün yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Machar’a gözaltı kararı tebliğ edildiğini açıklamıştı.