Sırp Cumhuriyeti entite meclisi, bugünkü oturumda entitenin kontrolünde olacak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısını kabul etti.
Muhalifler ile iktidar koalisyonu arasında tartışmaların yaşandığı oturumda, iktidar milletvekilleri atılan adımların Bosna Hersek Anayasası’nı ihlal etmediğini savunurken, muhalifler bu yetkilerin entite meclisinde onaylanmasının yasa dışı olduğunu belirtti.
Sırp Cumhuriyeti’nde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşturulmasına ilişkin yasa tasarısı 60 gün süreyle kamuoyunun değerlendirilmesine sunuldu.
Ortak kurumların yetkilerinin devri tartışması
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik’in çağrıda bulunması üzerine Sırp Cumhuriyeti Entite Meclisi, olağanüstü oturum kararı almıştı.
Oturumda, Bosna Hersek devletine ait Silahlı Kuvvetler, vergi idaresi ve adli sistem kurumları gibi ortak kurumların yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesine yönelik tasarı tartışılmıştı.
Dodik, oturumda “İçinde bulunduğumuz zor durumları aşamazsak Bosna Hersek’in parçalanması ve Sırp Cumhuriyeti’nin ülkeden ayrılması kaçınılmaz.” ifadesini kullanmıştı.
Sırp lider Dodik öncülüğünde toplanan Meclis, sunulan tasarıları kabul etmişti.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya’nın Bosna Hersek büyükelçilikleri ve Avrupa Birliği delegasyonu, Sırp Entite Meclisinde onaylanan “devlet kurumlarının yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesi” kanununu sert bir dille eleştirmiş ve Meclisi bu karardan vazgeçmeye çağırmıştı.
Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Schmidt
Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt, Sırp Entite Meclisi’nde alınan kararların farkında olduklarını ve bu kararı kınadığını belirterek, “Sırp Entite Meclisi tarafından alınan kararlar, barış anlaşmasına zarar vermektedir. Bu radikal kararlar hem Sırp Cumhuriyeti hem de Bosna Hersek’in istikrarına tehdit anlamı taşımakta ve halkın barış görüşünü baltalamaktadır.” ifadelerini kullanmıştı.
Tarafları barış anlaşmasının maddelerine bağlı kalmaya ve diyaloğa davet eden Schmidt, şunları kaydetmişti:
“Liderlik, rasyonellik ve yapıcı diyaloğa katılım gerektirir. Demokrasinin özü budur. Dayton kurumlarının işlevselliğinin ve halkların çıkarlarının korunması için gerekli olan da budur. Sırp Entite Meclisi’ni bölgede barışın korunması için barış anlaşmasının tüm maddelerine bağlı kalmaya davet ediyorum.”
Bosna Hersek vatandaşlarının barış ve müreffeh bir gelecek istediğini aktaran Schmidt, “Bu hedefe kararlı ve sorumlu bir şekilde katkıda bulunmaya hazırım.” demişti.
Dayton Anlaşması
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük katliamların yaşandığı Bosna Savaşı, Dayton Barış Antlaşması ile sona erdi.
ABD’de günler süren müzakerelerin ardından 21 Kasım 1995’te paraf edilen antlaşma, 14 Aralık 1995’te ise Fransa’da Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından resmen imzalandı.
Antlaşma ile Boşnak, Hırvat ve Sırplar “ülkenin kurucu halkları” kabul edildi.
Dayton’a göre Bosna Hersek ülkesi, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti entitelerinden ve özel bir statüye sahip Brcko Bölgesi’nden, FBIH entitesi de her birinin kendi hükümeti ve meclisi bulunan 10 kantondan oluşuyor.
Devletin en üst makamı olarak da Boşnak, Sırp ve Hırvat üç üyeden oluşan Devlet Başkanlığı Konseyi belirlendi. Dört yıllığına halk tarafından seçilen konsey üyeleri, dönüşümlü olarak sekiz aylığına “konsey başkanlığı” yapıyor. Konseyin Hırvat ve Boşnak üyeleri, FBIH’de yaşayanlar, Sırp üye ise RS’de yaşayanlar tarafından seçiliyor.
Dayton’un getirdiği sistem gereği ülkede bir de “Yüksek Temsilci” bulunuyor. Geniş yetkilerle donatılmış yabancı bir diplomat olan bu kişi, Devlet Başkanlığı Konseyinin üyeleri dahil olmak üzere ülkedeki tüm diğer devlet yetkililerini görevden alma ve yasalarda değişiklikler yapma hakkına dahi sahip.
Anlaşmanın getirdiği karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde beş başkan (üçü konsey üyeleri), 13 başbakan ve 130’dan fazla bakan bulunuyor. Bu karmaşıklık, birçok kez hükümetler arasında yetki kargaşasına neden oluyor, karar alınmasını zorlaştırıyor.