Cezayir’de Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un göreve geldiğinden bu yana geçen iki yıl içerisinde siyasi gündemini neredeyse tamamladığı ülkede, 2022’nin ekonomik reformlar yılı olması hedefleniyor.
Eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika (1999-2019), kitlesel protestoların ülke çapında ivme kazanmasının ardından ordunun müdahalesiyle istifa etmek zorunda kaldı, protestoları sonlandırmak için yönetimin bastırmasıyla Aralık 2019’da gerçekleşen seçimlerde Tebbun göreve geldi.
Tebbun, ülkeyi “önceki dönemin” uygulamalarından uzaklaştırarak, “derin” siyasi ve ekonomik reformlar başlatma sözü verdi.
Buteflika’nın iktidar dönemine şeffaf olmayan siyasi hayat ve ekonomik yolsuzluk damgasını vurmuştu. Ülke, yaklaşık yirmi yılda milyarlarca dolar petrol geliri harcamasına rağmen ekonomik atılım fırsatını kaçırdı.
Ülke12 ayda 3 seçim gördü
Cumhurbaşkanı Tebbun, Kovid-19 salgını nedeniyle yaklaşık bir yıl ertelenen siyasi reformları 1 Kasım 2020’de anayasa değişikliği referandumu ile başlattı.
Anayasa değişiklik referandumuna 23 milyon kayıtlı seçmenin sadece yüzde 23,7’si katıldı. Kayıtlı seçmenlerin sadece dörtte birinin katıldığı halk oylaması sonucunda anayasa değişikliği yüzde 66,8 evet oyuyla kabul edildi.
Cezayir’deki değişim dalgasının sonraki halkası da halkın temsil gücünü artırması hedeflenen yeni seçim sistemiyle parlamentonun 407 sandalyeli alt kanadının belirleneceği 12 Haziran seçimleri oldu.
Ülkedeki erken parlamento seçimlerine katılımın çok düşük olduğu açık bir şekilde görüldü. Seçmenlerin sadece yüzde 23,4’ünün sandığa gittiği seçimleri, bağımsızlıktan bu yana ülkedeki siyaset sahnesini domine eden Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) mutlak hakimiyetini kaybetse de 98 sandalye kazanarak birinci sırada tamamladı.
Seçimde partileri geride bırakan bağımsızlar 84, ülkenin en büyük İslami eğilimli partisi Barış Toplumu Hareketi (MSP) 65 milletvekili çıkardı.
Cezayir halkı, 12 ay içerisinde üçüncü kez 27 Kasım’da yerel seçimler için sandığa gitti. 58 vilayet ve 1541 belediye üyesini belirlemek için yapılan seçimlerden yine UKC birinci çıktı.
Ülkeyi, 5 Şubat’ta yapılması beklenen parlamentonun alt kanadı Ulusal Halk Meclisi ara seçimleri dışında bir seçim süreci beklemiyor.
Cezayir’de geçen yıl yapılan anayasa değişikliği ile kurulması kararlaştırılan Anayasa Mahkemesi de 18 Kasım’da göreve başladı.
Her biri 6 yıl görev yapacak üyelerden Başkan dahil 4’ünü Cumhurbaşkanı, birini Yargıtay, birini Danıştay belirlerken, geri kalan 6 üye ise üniversitelerde görev yapan Anayasa profesörleri arasından seçimle belirleniyor.
Bu yıl petrol dışı ihracatta atılım oldu
Cezayir Başbakanı Eymen bin Abdurrahman, geçen Kasım ayı başlarında söylediğine göre, petrol dışı ihracat, bu yıl 10 ay içerisinde tarihi bir şekilde 4 milyar dolara ulaşarak büyük bir atılım yaptı.
Resmi verilere göre, Cezayir ekonomisi, ülkenin döviz gelirinin yaklaşık yüzde 93’ünü temsil ettiği için onlarca yıldır petrol ve gaz gelirlerine aşırı bağımlılıktan muzdarip.
Ticaret Bakanlığı, yakıt sektörü dışında ihraç edilen ürünlerin başında demir-çelik, çimento, gübre, tarım ürünleri (sebze ve meyve) ve gıda maddelerinin geldiğini belirtiyor.
Bin Abdurrahman, kasım ayının sonunda ticaret dengesinin 1,04 milyar dolarlık fazla verdiğini açıkladı.
Merkez Bankası rakamlarına göre Cezayir, ticaret dengesi 2013 yılında 9,73 milyar dolar fazla verirken, petrol fiyatlarındaki düşüşün ardından 2014’te sadece 0,59 milyar dolar fazla verdi. Bu 1998’den bu yana en zayıf ticaret dengesi fazlası olarak kabul edildi.
Cumhurbaşkanı Tebbun, seçilmesinin ardından 2021’de petrol dışı ihracatın 4,5 ile 5 milyar dolar arasında olacağı bir ekonomi planı başlatma sözü vermişti.
Ülkede 2019’da ticaret dengesi açığı (ihracat ve ithalat değeri arasındaki fark) 6,11 milyar doları, 2020’de 10,6 milyar doları buldu.
Ülkenin önceliği, yatırımcılara güven vermek
AA muhabirine konuşan Cezayir Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü Ahmed Suvahliye, Tebbun’un iktidara geldiği dönemin, koşullar göz önüne alındığında tamamen ekonomiyle ilişkili olduğunu belirtti. Suvayhile, ülkede ekonominin yakıt gelirlerine bağlı ve Kovid-19 salgınından etkilenmiş durumda olduğuna işaret etti.
Ekonomik reform öncelikleri arasında kolaylaştırılması gereken mevzuat ve düzenlemelerin bulunduğunu söyleyen Suvayhile, Cumhurbaşkanı Tebbun’un göreve gelmesinden hemen sonra şirketlerin sermayelerinde yüzde 51 oranında yerli ortak bulundurma zorunluluğu kaldırılarak bu yönde bir adım atılmış olduğunu kaydetti.
Tebbun’un reformlarının ekonomik sektörün idari kararlar aracılığıyla yönetilmesinden uzaklaştırması gerektiğini vurgulayan Suvayhile, Tebbun’un kamu yöneticilerine ve iş adamlarına yeniden güven vermek için bazı önlemler açıkladığını belirtti.
Yatırım yasasının henüz yürürlüğe girmediğini, mevzuat ve düzenlemelerin istikrarlı olmadığını, yabancı yatırımcıyı çekmek için bunların istikrara kavuşturulması gerektiğini kaydeden Suvayhile, bankacılık sektörü ve vergilerin de en önemli reform meselelerinden biri olduğunu aktardı.
Suvayhile, “Bankalar, özellikle de kamu bankaları, finansal endüstri ve yatırım kredilerinden yoksun bir şekilde sadece para yatırma ve çekme alanları olarak kaldı. Paralel piyasada işlem gören finansal blokları da çekemedi.” diye konuştu.
Reformlar kapsamında Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasının da gözden geçirilmesi gerektiğini savunan Suvayhile, Avrupa Birliği ile yapılan ortaklık anlaşmasının, rekabetin ve “kazan-kazan” ilkesinin bulunmaması nedeniyle Cezayir ekonomisini tükettiğine dikkat çekti.
Cezayir’in yerel ürünlerini Afrika ülkelerine pazarlamasına teşvik
Ekonomik öncelikleri arasında Afrika ülkelerindeki yerel ürünlerin pazarlanmasının daha fazla teşvik edilmesinin de bulunduğuna dikkati çeken Suvayhil, özellikle Cezayir’in Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması’na katılmasının ardından yetkililerin bu alanda çalışmaya başladığını aktardı.
Suvayhil, tarım sektörün halen gelişmediğini ve ihracata umulan oranda katkı sağlayamadığını söyledi.
Tebbun’un Cezayir’in Fransa’ya bağımlı olduğu yönündeki bakış açısından kurtulmaya çalıştığına dikkat çeken Suvayhile, bu bağlamda bazı ülkelerle ikili ve toplu ortaklıklar yapmak ve ekonomik sektörleri yöneten Fransız şirketlerinden ayrılma yönünden çabalar olduğunu belirtti.