Nagel, Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt gazetesinde yer alan röportajında, Avrupa’nın en büyük, dünyanın dördüncü ekonomisi olan Almanya ekonomisinin şu anda ivme kazandığını ve bu nedenle “kötümser” bir tablo çizmek için neden olmadığını belirtti.
Ekonomideki durumun bugün geçmişle karşılaştırılamayacağını vurgulayan Nagel, “Kışın yarıyılında teknik bir resesyona girdiğimiz ve ekonomik gelişmenin o zamandan beri tatmin edici olmadığı doğru. Kovid salgını, yüksek enflasyon ve ardından Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırısı damgasını vurdu. Ancak önümüzdeki yıl tablonun yeniden olumluya dönmesini bekliyoruz. Örneğin iş gücü piyasası hâlâ oldukça sağlam ve 1990’ların sonunda olduğundan çok daha iyi durumda. Almanya, Avrupa’nın hasta adamı değil. Bence bu birçok kişi tarafından kolaylıkla yakalanabilecek bir yanlış teşhis. Bu konuda kendimize daha çok güvenmeliyiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Alman ekonomisinin sadece istihdam ve borç sürdürülebilirliği açısından değil, “genel olarak iyi durumda” olduğunu vurgulayan Nagel, “‘Made in Germany’ ifadesinin değerinin yitirilmesine izin vermemeliyiz. Alman ekonomik modelinin modası geçmiş değil. Ancak bir güncellemeye ihtiyacı var.” ifadesini kullandı.
Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, Almanya’nın enerji dönüşümü ve dijitalleşmeyi başarması gerektiğini belirterek, ülkenin küresel tedarik zinciri ve ticari ilişkilerini daha dayanıklı hale getirme ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 14 Eylül’deki faiz toplantısında art arda onuncu kez faiz oranlarını artırmaya karar verip vermeyeceği sorusuna, Nagel, kararın yalnızca verilere dayanarak alınacağını vurguladı.
Nagel, “Bunu (faiz artırımı) 14 Eylül’de, o zaman çıkacak yeni tahminlere göre tartışacağız.” dedi.
Enflasyonla mücadelede ilerleme kaydedildiğine işaret eden Nagel, “Ancak enflasyon hedefimize ulaşmamızın henüz çok uzağındayız. Pandemi sonrası ve Ukrayna savaşı sırasındaki olağanüstü derecede yüksek belirsizlik göz önüne alındığında, verilere bakarak dönem dönem karar vermek çok faydalı oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan, Alman ekonomisi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4 ve yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülürken, yılın ikinci çeyreğinde büyüme gösterememişti. Bu da İngiliz dergisi The Economist’nin 1999 yılında yayınladıkları “The sick man of the euro (Avro’nun hasta adamı) ” adlı makaleye gönderme yaparak ağustosta yeni bir analizini yayınlamasına neden olmuştu.
21. yüzyılın başlangıcından hemen önce Almanya’yı Avrupa’nın hasta adamı olarak niteleyen The Economist, Ağustos 2023’deki yeni analizinde “Is Germany once again the sick man of Europe?” (Almanya bir kez daha Avrupa’nın hasta adamı mı?) manşetini atmıştı. Bu da piyasalarda Alman ekonomisine ilişkin tartışmaları ivmelendirmişti.
Son yıllarda yaşanan Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi çok sayıdaki kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, Çin başta olmak üzere birçok ülkenin Almanya’dan ithal ettiği malları giderek daha fazla üretebilmesi ve yüksek enflasyonla artan faizler Alman ekonomisinin büyümesini daha da zorlaştırıyor.
Yavaşlayan küresel büyüme, sanayi üretimdeki düşüş, tüketicilerin yükselen enflasyonla baş etme çabası da Alman ekonomisini olumsuz etkiliyor.