Tarımda makineleşmeye geçilmeden önce gücünden dolayı tarla sürmede kullanılan, en zor yaşam ve beslenme koşullarına dayanıklı, Trakya ve Güney Marmara’ya has yerli boz ırk sığırların gen kaynağının korunması amacıyla Bursa Uludağ Üniversitesinde (BUÜ) çalışma yürütülüyor.
Boz ırk sığırların gen kaynağının korunmasına ilişkin BUÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvancılık Tesisleri’nde 2021 yılında 4’ü damızlık 8 hayvanla proje başlatıldı. Tesislerde bu sene dünyaya gelen 8 buzağıda herhangi bir hastalığa rastlanmadı. Şu anda 5’i damızlık 14 yerli boz ırk sığır bulunuyor.
Boz ırkın yıllık 1000-1200 kilogram olan süt verimi iyi bakım ve beslenmeyle artabiliyor. Her birinin canlı ağırlığı ise dişilerde 300-400, erkeklerde 450-500 kilogram geliyor.
Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, AA muhabirine, sığır yetiştiriciliğinde kültür ırkları, yerli ırk ve bunların melezlerinin ön planda olduğunu söyledi.
Üniversitede yetiştirdikleri yerli boz ırk sığırların neredeyse hiç masraflarının olmadığını vurgulayan Ak, “Tohumlama masrafımız yok. Hayvanlar çok dayanıklı olduğu için hasta olmadıklarından dolayı tedavi masrafımız yok. Suni meramızı yaptık, herhangi bir fabrika yemi giderimiz yok. Tamamen otlanmayla karınlarını doyuruyorlar. Elektrikli çitle meramızı çevirdik, çoban masrafımız yok. Sadece şap gibi zorunlu koruyucu aşılamalar yapıyoruz.” diye konuştu.
Ak, yerli ve milli üretim kapsamında boz ırk sığırlara sahip çıkıp nesillerini korumanın gerekliliğine dikkati çekti.
Bu ırk hayvanların Türkiye’de sayılarının saf olarak yaklaşık 10 bin, melezleri dahil 30 bini bulabileceğinin belirtildiğini, koruma sürülerinde 2 bine yakın bireyin bulunduğunu aktaran Ak, “Hastalıklara karşı çok dayanıklılar. Çok fazla tedavi gerektirmeyen, hasta olmayan, yetersiz bakım ve beslemeye dayanıklı hatta bazı uygun bölgelerde makilik ve ormanlık alanlarda hiçbir ilave bir şey yapmadan kendi kendine yaşayan, çoğalan ve size hayvansal gıda üreten hayvanlar.” dedi.
Binlerce yıllık seleksiyonla, olumsuz koşullara dayanarak bugünlere ulaşan yerli ırklardan daha fazla yararlanmak ve organik hayvancılığın payını yükseltmek için bu gen kaynaklarına pozitif ayrımcılık yapılması, daha fazla desteklenmesi gerektiğini kaydeden Ak, bu ırklar yok olduğunda geri dönüşünün sağlanamayacağını dile getirdi.
Ak, Türkiye’nin 5-6 ayrı bölgesinde yerli ırkların yaşadığını ancak boz ırkların, sığır ırklarının en kıymetlilerinden olduğunu anlattı.
“Bu ırka gözümüz gibi bakmamız ve korumamız gerekiyor”
Boz ırkın tarihsel gelişimine değinen Ak, şöyle devam etti:
“Bu ırkların geçmişi oldukça eski. İlk zamanlar Balkanlar’dan geldiği biliniyor çünkü benzer ırkın Balkanlar’da da olduğunu görüyoruz. Bu hayvanlar geçmişte Kurtuluş Savaşı döneminde bile görülüyor. Çift sürmede, kağnı çekmede, araba çekmede kullanılıyor. Etinden, sütünden, derisinden yararlanıyor. Küresel ısınma var, hastalıklar değişiyor. Islah yapacağınız zaman da bu ırka ihtiyacınız var. Bugüne kadar yaşamış, hayatta kalıp neslini devam ettirebilmiş bir ırka gözümüz gibi bakmamız ve korumamız gerekiyor.”
Ak, kültür ırkları yani yüksek verimli hayvanların hastalıklara karşı daha hassas olduğuna dikkati çekti.
Bir kültür ırkının sadece meradan beslenemeyeceğini, yüksek miktarlarda süt veren bir hayvanın ihtiyacının bu şekilde karşılanamayacağını bildiren Ak, “Kültür ırklarından yüksek verim alırsınız ancak yanında diğer dezavantajları da kabul etmeniz gerekiyor. İyi bir barınak, iyi bir besleme ve iyi bir sağlık koruma. Bunları da beraberinde sunacaksınız yoksa yine o verimi alamazsınız.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ak, projeyle ilgili hedeflerine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Yerli ırkların genlerini koruma kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığınca halihazırda yürütülen bir proje var. Biz de yerli ırkların bilinmesi ve korunması açısından katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu ırkın yetiştiriciliği uygun olan bölgelerde yaygınlaşması ve et üretimine katkı sağlaması için Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğiyle, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile işbirliği içinde olmayı hedefliyoruz. Sürümüzün sayısı çoğaldıkça damızlık olarak da vermek istiyoruz.”