Çavdır ilçesinin Ambarcık köyünde 1897’de doğan Ömer Harmanda, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı cephelerinde 9 yıl askerlik yaptı, sıhhiye çavuşu olması dolayısıyla yaralı ve hasta askerlerin tedavi sürecinde görev aldı.
Vatani görevini 9 yılın sonunda tamamlayarak köyüne dönen sıhhiye çavuşu Harmanda, vefatına kadar eşine ve çocuklarına, cephede geçen yıllarını, çektikleri sıkıntıları, üzüntüleri, yokluğu, mücadeleyi ve Türk ordusunun kahramanlığıyla gelen zaferi anlattı.
Annesi ve anneannesinden duyduğu Çanakkale hikayeleriyle büyüyen 62 yaşındaki Neriman Şimşek Mıhladız, 24 yıllık öğretmenliğinin ardından 10 yıl yerel bir gazetede köşe yazarlığı yaptı.
Yazmanın tadına varan Mıhladız, gençken annesinin anlatımları sırasında aldığı notları ve derlediği araştırmaları tarihi gerçekliğe uygun olarak kitaplaştırmaya karar verdi.
Kovid-19 salgınının ardından evde kaldığı vakit artınca yazmaya daha çok ağırlık veren Mıhladız, dedesinin cephedeki anılarını “Pelit Ekmeği”, “Mısır Ekmeği” ve “Buğday Ekmeği” adını verdiği üç romanda anlattı.
Yıllarca cephede hasta bakan ve gazilik maaşını kabul etmeyen bir dede
Gelirini şehit ve gazi yakınlarına bağışlayacağını kitapların önsözünde belirten Mıhladız, yıllarca cephede hasta bakan ve gazilik maaşını kabul etmeyen dedesine layık bir torun olmak istiyor.
Mıhladız, AA muhabirine, bilgilerin, yaşanmışlıkların, anıların gelecek nesillere miras bırakılması için kitap yazdığını söyledi.
Birinci ve ikinci kuşaktan aile büyüklerinin Birinci Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarına tanık olduğunu anlatan Mıhladız, yaşanmışlıkların kitaplarına kaynaklık ettiğini aktardı.
“Koskoca Çanakkale Boğazı günlerce kıpkırmızı aktı kızım”
Annesinin, 1960’da gazi dedesinin ölümünden sonra zaman zaman Çanakkale Türküsü’nü söyleyip ağladığını dile getiren Mıhladız, “Ben de sorardım ‘Anne niye ağlıyorsun?’ diye o da ‘Deden bu türküyü söyler söyler ağlardı.’ derdi.” ifadesini kullandı.
Annesinden duyduğu en etkileyici dedesinin anlattığı anılarından birinin ‘Koskoca Çanakkale Boğazı günlerce kıpkırmızı aktı kızım.” demesi olduğunu vurgulayan Mıhladız, “50 yıl sonra biriktirdiğim bu anıları, torun olarak dedeme borcumu ödemeliyim diyerek kaleme aldım.” dedi.
“Dedemin öyküsü beni çok hüzünlendiriyor”
Mıhladız, Çanakkale’ye gittiğine, dedesinin savaştığı yerleri tek tek gördüğüne değinerek şöyle konuştu:
“Çanakkale’de savaş çok korkunçmuş. Bir de dedem şunu anlatırmış; ‘Biz o kadar vicdanlı merhametliyiz ki savaş meydanında yaralı olan her renkten insana baktık. Orada rengarenk değişik ırklardan insanlar vardı.’ dermiş. Dedemin öyküsü beni çok hüzünlendiriyor. O yıllar o kadar korkunçmuş ki savaş yetmemiş bir de çekirge istilası olmuş, yiyeceklerini de çekirgeler yemiş. Erkekler savaşa gittikten sonra geride kalan kadınlar kendileri yemeyip içmeyip, ekip yetiştirdikleri her şeyi cepheye göndermişler. Kadınlar da arkada canla başla savaşmış. Karasabanın önünde kadınlar tarla sürmüş. Meşe ağacından topladıkları pelitten yaptıkları ekmeği, yetiştirdikleri mısırı, buğdayı cepheye göndermişler. Yokluğu ve çaresizliği anlattığım için kitaplarıma ekmek isimlerini verdim.”