İzmir’de yaşayan 68 yaşındaki Avcan, ismini taşıdığı dedesi Rıza bin Ali’nin nerede ve nasıl hayatını kaybettiğini öğrenmek için araştırmaya başladı.
Avcan, ailesinin, kendisinden haber alamayınca “Çanakkale’de şehit oldu” diye düşündüğü dedesinin 1912 yılında, babaannesi babasına hamileyken 1. Balkan Savaşı’nda Edirne’nin Süloğlu ilçesinde Geçkinli köyündeki muharebede şehit düştüğü bilgisine ulaştı.
Bulgar ordusuyla savaşırken şehit düşmüş dedesinin mezarına 111 yıl sonra gelen ilk aile ferdi olan Avcan, duygu dolu anlar yaşadı.
“Dedem Geçkinli Muharebeleri’nde şehit olmuş”
Avcan, AA muhabirine, 1911 ile 1923 arasındaki savaşlar birbiri ardına yaşandığı için ailesinin, dedesini “Çanakkale’de öldü” diye kabullendiğini söyledi.
Genelkurmay Başkanlığı ile yazışıp nüfus kayıtlarını incelediğinde, dedesinin Geçkinli’de 1912’de şehit olduğunu öğrendiğini belirten Avcan, şunları kaydetti:
“Aile içindeki öykü dedemin, babamın 5 dayısıyla birlikte Çanakkale’de şehit olduğu şeklindeydi. Uzun yıllar Çanakkale’de şehit olanlarla ilgili listeleri incelememe rağmen hiçbir ipucu bulamadım. Daha sonra nüfus müdürlüklerinin alt üst soy kütüğü belgelerini yayınlamasıyla birlikte babamın 1913 yılında yani dedemin 1912’de şehit olmasından sonra doğduğunu öğrendim.
Onun üzerine 2021’de Genelkurmay’la yazıştım. Osmanlı kayıtlarının savaşta bile olsa düzgün olduğunu biliyordum. Çok ayrıntılı bilgi geldi. Dedemin Şile Tabur Komutanı olarak 1912’de Geçkinli Muharebeleri’nde şehit olduğunu söylediler.”
“O bir kahraman”
Avcan, dedesinin nasıl bir insan olduğunu, hangi koşullarda yaşadığını ve nerede öldüğünü öğrenmek için Balkan Savaşları üzerine araştırmalar yaptığını dile getirdi.
Dedesinin hikayesini öğrendiği için mutlu olduğunu anlatan Avcan, şöyle devam etti:
“Buraya dedemin ölümünden 111 yıl sonra, bu da benim Cumhuriyet’in 100. yılı kutlamam olsun düşüncesiyle geldim. Dedemi tanımadım. Nasıl bir insan olduğunu bilmiyorum. Ama Balkan Savaşı’nda kaçmayarak, firar etmeyerek Bulgar ordusuyla ilk çatışmada şehit olmuş bir kahraman o.
O kahramana vazifemi hem babam adına hem ailem adına yerine getirmek istedim. Artık vazifesini ifa etmiş bir torun olarak dedemi tanımasam da onu kaybetmiş olsam da babam babasını bilmese de vazifemi yerine getirmiş oldum. O anlamda keyifliyim. Bundan sonra hiç değilse doğrusunu bileceğim. O doğru bilgiler üzerinden kendimi teselli etmeye çalışacağım ve bu kahramana daha fazla saygı duyacağım.”
“Unutmamak gerek”
Avcan, Balkan Savaşları şehitlerinin bu toprakları yurt yapan insanlar olduğunu, bu toprakların nasıl kazanıldığının unutulmaması gerektiğini belirtti.
Balkan Savaşları tarihini okudukça, yaşanan trajediyi daha iyi anladığını ifade eden Avcan, dedesinin savaşın kötü günlerini görmemesine sevindiğini söyledi.
Edirne sokaklarında gezerken, genci yaşlısıyla gördüğü Bulgar vatandaşlarının, barışın iyi bir şey olduğunu gösterdiğini belirten Avcan, şöyle sürdürdü:
“Barış olduğunda o düşmanlıkların yok olduğunu, insanların birbirlerinin ülkelerini ziyaret edip, alışveriş yaptıklarını, birbirlerine yiyecekler ikram ettiklerini gördüm. 111 yıl sonra Edirne’de Bulgarları konuk ediyor olmanın mutluluğu da güzel bir şey. Barış olsun, savaşlar olmasın. Filistin’de olduğu gibi, başka yerlerde olduğu gibi. İnsanlar birbirlerine gidip gelsinler. Birbirlerini ağırlasınlar. Birbirlerini sevsinler. Ama bunlar hep acılar üzerine kurulu ne yazık ki.
Çünkü Balkanlar’ın makus talihi hep kapışmakla savaşla. İnşallah diğer Balkan ülkeleri de birbirlerine düşmanlıklarından vazgeçerler. Benim aile öyküm onlara örnek olsun. Her şeye rağmen barış olsun. Barış çünkü güzellik, hayatın kendisi. Ölüm kaçmamız gereken bir kötülük. Ölüme ortak olmayalım. Kötülüğe ortak olmayalım. Bütün dileğim bu. Dedemin hikayesinden başlayıp barışa gelmek güzel bir şey.”