Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin genel merkezinde milletvekilleri ile bir araya geldiği toplantının ardından açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki toplantıya 57 milletvekilinin katıldığını belirten Çelik, milletvekillerin illeriyle ilgili sorunların yanı sıra Ukrayna’daki gündemin etkileri ve alınacak tedbirlerin de toplantıda paylaşıldığını ifade etti. Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantının başlangıcında yaptığı diplomatik temaslar ve gelinen nokta ile ilgili milletvekillerine ayrıntılı bilgi verdiğini, son duruma ilişkin değerlendirmelerini paylaştığını söyledi.
Dünyanın bütün gündeminin Ukrayna’daki savaş ve işgal ile ilgili olarak devam ettiğini, büyük bir insani yıkımın meydana geldiğini vurgulayan Çelik, “Cumhurbaşkanı’mızın bu çerçevede ortaya koyduğu diplomatik performans, Türkiye’yi dünyada hiçbir ülkeyle kıyaslanmayacak bir noktaya getirmiştir.” diye konuştu.
Avrupa kıtasının yıllardır çok yakınında bir savaş görmediğini ve şu an bunun şokunu yaşadığını belirten Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aynı zamanda da birtakım değerlerin ne kadar kırılgan olduğu görüldü. Demokrasiyi korumak konusunda, demokrasinin tehditle karşılaştığı durumlarda sadece belli ülkelerin demokrasilerini koruyan mekanizmaların ortaya çıkmasının, aslında tüm demokrasileri kırılgan hale getirdiği görüldü. Ya tüm dünyada demokratik süreçleri koruyacaksınız, tüm dünyada demokratik süreçlere destek vereceksiniz ya da sadece kendi alanınızla kendi kıtanızla, kendi örgütünüzle, kendi birliğiniz ile ilgili alanda demokrasiyi korumanız imkansız hale gelecek. Yani bir kere daha görüldü ki dünyada herkes güvende değilse hiç kimse güvende değildir.”
“Her türlü işgale karşı çıkmamız lazım”
İşgaller arasında bir mukayesenin olmaması gerektiğini ve her türlü işgale karşı çıkılması gerektiğini vurgulayan Çelik, “Nasıl ki her türlü darbeye karşıyız diyorsak her türlü işgale karşı çıkmamız lazım. Aslında Ukrayna’daki bu tablo karşısında ortaya koyulan bu dayanışma son derece kıymetlidir. Çünkü böyle bir dayanışma ortaya koyulmazsa güçlü bir ülkenin zayıf bir ülkeyi işgal etmesi ya da gücü yetenin bir diğerinin toprak bütünlüğüne ya da egemenliğine saldırması gibi tablo dünyayı içinden çıkılmaz bir hale getirecektir. Bütün dünyadaki İkinci Dünya Savaşı sonrası başta olmak üzere bütün kazanımlar berhava olacaktır.” diye konuştu.
Çelik, Türkiye’nin Kırım’ın işgali sırasında ortaya koyduğu tavır ve çağrıya gereken destek verilseydi bugün Ukrayna’daki tablonun ortaya çıkmasının engellenmiş olacağını dile getirerek şöyle devam etti:
“Kırım’ın işgal edilmesi karşısında adeta bunu daha yumuşak tepkilerle karşılayanlar, bunu oldu bitti şeklinde bir durum olarak kabullenenler bugünkü tabloyla karşı karşıya kaldılar. Halbuki en başta daha Kırım işgal edilir edilmez çok daha güçlü bir dayanışma, çok daha güçlü bir tepki, herhangi bir ülkenin bir parçasının koparılmasına karşı küresel bir dayanışma ortaya çıksaydı o zaman Ukrayna’daki bu tablonun bu şekilde ortaya çıkması mümkün olmayacaktı.”
“Bunun devam etmesini arzu ediyoruz”
Ukrayna’dan ayrılan, canlarını kurtarmak isteyen insanlara kapıların açılmasını ve onlara köprüler kurulmasını büyük bir takdirle karşıladıklarını ifade eden Çelik, şunları söyledi:
“Bunun devam etmesini arzu ediyoruz, kadınların, çocukların ve yaşlıların, ölümden kaçanların, bir şekilde güvenli alanlara geçmek isteyenlerin bu çabasına olumlu karşılık verilmesi, Avrupa kıtasında ve diğer yerlerde son derece kıymetlidir ve değerlidir, bunun altını çiziyoruz. Burada da ilkeli olmak gerekir, başka bir renkten, başka bir dinden, başka bir etnik gruptan insanlar ölümden kaçtığı zaman, vahşi birtakım uygulamalardan kaçıldığı zaman onlara niçin güvenli alanlar ortaya koyulmuyor da onlar sadece Akdeniz’in sularında ölüme terk ediliyor. Bu konunun da ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.”
Gelinen noktada diplomasinin ortaya koyulması açısından birtakım ön yargıların ve zihinsel kalıntıların gerçek bir diplomatik çabayı engellediğini gördüklerini işaret eden Çelik, şu açıklamalarda bulundu:
“Örneğin Avrupa güvenlik mimarisinin kaçınılmaz bir şekilde asli unsuru olan Türkiye, transatlantik güvenliğin kaçınılmaz bir şekilde asli unsuru olan Türkiye ile etkili ve son derece yüksek düzeyde bir ilişkinin, bir ortak duruşun şimdiye kadar ciddi bir şekilde üretilememiş olması, bunun ancak iş işten geçtikten sonra telafi edilmeye çalışılması da bu mekanizmaların çalışmadığını gösteriyor. Örneğin Avrupa Birliği’nin, Ukrayna krizini tartıştığı zirvelerde ve toplantılarda niye Türkiye yoktur? Türkiye, Avrupa güvenlik mimarisinin asli bir sütunudur ayrıca Türkiye aday bir ülkedir. Merkel ve Sarkozy döneminden önce zaten Türkiye bu zirvelere davet ediliyordu, bu zirvelere katılıyordu. Merkel ve Sarkozy döneminde bunlar iptal edildi.”
“Her hal ve şart altında korumaya muktedirdir”
Türkiye’nin bölgesinde güçlü bir devlet olduğunu ve aynı zamanda tarih boyunca güçlü bir Avrupa devleti olduğunu söyleyen Ömer Çelik, şunları kaydetti:
“100 yıldır da Türkiye güçlü bir Avrupa demokrasisidir. Dolayısıyla ne Avrupa demokrasisinin tarihini Türkiye olmadan yazabilirsiniz ne Avrupa güvenlik mimarisini ne Avrupa kıtasının geleceğini Türkiye olmadan şekillendirebilirsiniz. Bu her olayda görülmesine rağmen ancak kriz zamanlarında ortaya çıkıyor. Nasıl oluyor mesela, işte Macron örneğinde gördüğümüz gibi hiç haddine düşmediği halde Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulamaya kalkıyordu, oradan hızını alamadı gitti NATO’nun varlığını sorgulamaya başladı ve ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir.’ dedi. Arkasından bugün gelinen noktada gerçek hayatla, realite ile karşılaştı. Sahte bir romantizmin içerisinden gerçek hayatın çarpıcı gerçekleri onu çıkardı ve bugün ne diyor Fransa Devlet Başkanı ‘NATO’nun doğu kanadını güçlendirmeliyiz.’ diyor.”
NATO’nun doğu kanadı denilen şeyin asli olarak Türkiye’nin merkezde olduğu bir konu olduğunu belirten Çelik, “Burada şunu unutmamak gerekir, Türkiye egemen ve bağımsız bir devlet olarak kendi milli egemenlik ve milli güvenliği açısından kuşkusuz milli güvenliğini sağlayacak tedbirleri almaya ve bunu her hal ve şart altında korumaya muktedirdir.” dedi.
“Politikalarını yumuşatmaya başladılar”
Türkiye’nin müttefiklerinin bazılarının, savunma sanayisi ile ilgili çeşitli konulardaki ambargosunun sürmesinin trajik bir durum olduğunu söyleyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu, Türkiye’yi cezalandıran bir durum değil. Bu, o ülkelerin kendisini ve ortak güvenlik anlayışını cezalandıran bir durumdur. Nitekim görüyoruz savaştan önce bu şekilde daha ağır katı tutum gerçekleştirenler, savaştan sonra bazı politikalarını yumuşatmaya başladılar. Niçin, çünkü Türkiye eğer burada yüksek bir performansla bu güvenlik ihtiyaçlarını karşılayamazsa Türkiye’ye bir şey olmaz ama bu ülkeler kendileri zarar görürler. Dolayısıyla bütün kuralların test edilmeye, uluslararası sistemin dikişlerinin sökülmeye çalışıldığı bir ortamda, uluslararası sistemin en temel kurallarının bile bu şekilde ihlal edilmesi, Türkiye’ye karşı birtakım terör örgütlerine destek verilmesi ya da Türkiye’nin savunma ihtiyaçlarının NATO müttefikleri tarafından yerine getirilmemesi gibi durumlar asla kabul edilemez durumlar.”
“Barış ve ateşkes umudu varsa buna en büyük katkıyı Türkiye yapacak”
Çelik, ne zaman bir güvenlik kriz olsa Türkiye’yi hatırlayanların demokratik değerlerin paylaşılması, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve ortak projeler geliştirilmesi konusunda Türkiye’ye birtakım ön şartlar sürmeye çalıştığına işaret etti. İçinde bulundukları dönemin, bütün bu yaklaşımların gözden geçirileceği bir dönem olduğunu vurgulayan Çelik, “Türkiye dostları için güçlü bir devlet, güvenilir bir müttefiktir. Bunun kıymetinin net bir şekilde anlaşılması ve bilinmesi gerekir.” dedi.
Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde ülke liderleriyle gerçekleştirdiği görüşmelerle Türkiye’nin, bir bölge gücü ve bir dünya gücü olarak kriz zamanlarında herkesin güvenebileceği, sözüne itibar edebileceği bir aktör olduğunun net bir şekilde ortaya çıktığını anlattı. Türkiye ile ilgili birtakım yalnızlaştırma politikaları karşısında kurulması gereken diplomasi masasını Türkiye’nin kurduğunu belirten Çelik, “Bugün, eğer kalıcı bir barış ve ateşkes umudu varsa buna en büyük katkıyı Türkiye yapacaktır. Türkiye bunu yapmaya hazırdır ve bütün hazırlıklarını bu yönde sürdürmektedir.” diye konuştu.
Çelik, hem Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğünü sağlayacak hem de Rusya’nın güvenlik kaygılarını giderecek bir kazan-kazan formülünün ortaya çıkmasının kalıcı ateşkesin temelini oluşturacağını, ateşkesle de işgal ve savaşın sona ermesinin mümkün olacağını belirtti.
AK Parti Sözcüsü Çelik, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Türkiye ziyaretinin değerli olduğunu, ziyaretle yeni perspektifler ortaya koyma ve çıkan gerilimleri azaltma bakımından bir fırsat penceresinin açıldığını söyledi.
Bölgede ve Avrupa’da yakın takip edilen bir konunun da Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki normalleşme adımları olduğuna dikkati çeken Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Gelinen noktada saldırgan tutumdan vazgeçildiği takdirde Azerbaycan’ın da güçlü desteğiyle normalleşme süreçleri hayata geçirilebilir. Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın Azerbaycan’a tekrar dahil olmasından sonra ortaya çıkan tablo, artık geleceğe bakılmasını gerektiren bir tablodur.”
Çelik, milletvekilleri ile yaptıkları toplantılarda terörle mücadele konusunun da her zaman gündeme geldiğini dile getirerek terörle mücadele eden bütün güvenlik unsurlarına şükranlarını sundu.
Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti
Bir gazetecinin, “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretinde Diyarbakır Anneleri ile bir araya gelip gelmediği sosyal medyada polemik konusu oldu. Bu konudaki görüşünüz nedir?” sorusu üzerine, Ömer Çelik şunları kaydetti:
“Bir ilke belirteyim. Her konuda geçerli bu. Anneler ayağa çağrılmaz, annelerin ayağına gidilir. Bu bizim milletimizin en büyük değerlerinden bir tanesidir. Diyarbakır Annelerinin ayağına gitmek şereftir. Onlar, bu memleketin değerleri adına evlatlarına sahip çıkan, evlatları için ses yükselten, insani ve annece duruş ortaya koyan asil insanlar. Bu meseleyi siyasi paranteze almak, başka bir siyasi atmosferin içerisine konumlandırmak, siyasi sorgulamalarla yüzleşmemek için annelerin ayağına gitmek yerine, anneleri ayağına çağırmak ya da bu şekilde bir organizasyon talep etmek gibisinden bir yaklaşım son derece yanlıştır.”
“Demokratım” diyen birisinin ilk yapacağı işin teröre karşı duruşunu ortaya koymak olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Ben demokratım deyip de teröre karşı duruş konusunda muğlak, sisli ve bulanık bir alanda durmak, demokrasiyi retorik olarak çok tüketip içerik olarak hiç kıymet vermemek anlamına gelir. Evlatlarını terörden kurtarmaya çalışan annelerin ayağına giderek destek vermedikten sonra istediğiniz kadar demokrasi, hukuk, anayasadan bahsedin. Onların hepsi bu vicdan nöbetinin duruşuna çarpar ve geri döner. Oraya kadar girilmişse annelerin ayağına gitmek şereftir. Anneleri ayağa çağırmak gibisinden bir yaklaşım asla ve kata kabul edilemez. Annelerimize bir kere daha buradan hürmetlerimi iletiyorum. Onların vicdan nöbetlerini destekliyor, evlatlarına bir an evvel kavuşmaları için gayret ediyoruz.”