Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS), Nijer’deki askeri cuntaya Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’un serbest bırakılması ve anayasal düzene geri dönülmesi için verdiği süre 7 Ağustos’ta yerel saat ile 00.00’da doldu.
Taleplerinin karşılanmaması durumunda askeri müdahale dahil her seçeneği değerlendireceklerini bildiren ECOWAS beklenenin aksine sürenin dolmasıyla bir askeri operasyon başlatmadı. ECOWAS, 10 Ağustos’ta Nijerya’nın başkenti Abuja’da yeniden toplanma kararı aldı.
ECOWAS üyeleri arasında askeri müdahale konusunda farklı düşünceler var. Ayrıca ECOWAS üyesi olmayan bölge ülkeleri Cezayir, Libya, Çad ve Moritanya da ECOWAS’ın askeri operasyonunu desteklemediklerini duyurmuştu.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, 5 Ağustos’ta yaptığı açıklamada ülkesinin Nijer’e yönelik dış askeri müdahale konusundaki çekincesini yinelemişti.
Cezayir’in askeri darbeyi reddettiğini ve anayasal düzene geri dönülmesi çağrısı yaptığını hatırlatan Tebbun, diplomatik çözümlere işaret ederek, ülkesinin daima sorunların “en güzel suretle” çözülmesinden yana olduğunu ifade etmişti.
Cezayir’in Nijer’deki krizin çözümüne katkı sağlamaya hazır olduğuna dikkati çeken Tebbun, “Anayasal meşruiyetin yeniden sağlanması için çağrıda bulunuyoruz. Cezayir’den bu konuda yardım talebi gelirse memnuniyetle karşılarız.” ifadelerini kullanmıştı.
AA muhabiri, Cezayir’in Nijer’deki darbeye ilişkin tavrını, Nijer’in Cezayir için önemini, Cezayir-Nijer ilişkilerini derledi ve Cezayir’in dış askeri müdahaleye karşı olmasının gerekçelerini uzmanlarına sordu.
Cezayir’in tavrı Nijer’deki cuntanın adımlarını belirleyebilir
Doğal kaynaklar açısından zengin, ekonomik açıdan ise son derece fakir Nijer’de herhangi bir siyasi veya güvenlik dönüşümü söz konusu olduğunda hiç şüphesiz bu durum en çok Cezayir’i ilgilendiriyor.
Zira yaklaşık bin kilometrelik bir sınırı paylaşan bu iki ülke arasında köklü insani ve tarihi bağlar mevcut.
Nijer’de General Omar Tchiani liderliğindeki askeri cunta, şimdiye kadar ülkeyi yönetmek için siyasi bir yol haritası belirlemedi. Bu da uzmanlara göre, Cezayir’in gelecekteki potansiyel rolünü ortaya koymakla ilgili. Uzmanlar Cezayir’in tavrının Nijer’deki cuntanın adımlarını belirleyebileceğini söylüyor.
Darbe liderleri, Cumhurbaşkanı Bazum’un serbest bırakılması ve anayasal düzene geri dönülmesi için ECOWAS’ın yanı sıra Batı’dan, özellikle ABD, Fransa ve Avrupa Birliği’nden (AB) büyük baskı görüyor.
Cezayir’den kesin tutum
Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun, resmi açıklamalar ve telefon görüşmelerden sonra ECOWAS’ın Nijer’deki darbeyi sona erdirmek için herhangi bir askeri müdahalesini reddederek ülkesinin tutumunu belirledi.
Cezayir’in askeri seçeneği desteklemediği, buna katılma niyetinde olmadığı ve darbecilere karşı cezai tedbirler alma niyetinde olmadığı Cumhurbaşkanı Tebbun’un tavrından belli oldu.
Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf da ülkesinin bu tutumunu, 4 Ağustos’ta başkent Cezayir’de bir araya geldiği ECOWAS Dönem Başkanı ve Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu’nun Özel Temsilcisi Baba Gana Kingibe üzerinden ECOWAS ülkelerine iletmişti.
Cezayir, bugüne kadar Nijer’deki darbecilerle iletişim kurmadığı gibi sınırların kapatılması, uçuşların ve ticari işlemlerin askıya alınması gibi bir yaptırım uygulama yoluna da gitmedi.
Cezayir’in stratejik komşusu Nijer
Nijer, diğer Batı Afrika ülkeleriyle karşılaştırıldığında en uzun kara sınırını paylaşmasının yanı sıra antik çağlardan beri insani, tarihi, ekonomik ve güvenlik bağları göz önüne alındığında Cezayir için stratejik önem arz ediyor.
İki ülke de Tuareg nüfusu ve Cumhurbaşkanı Bazum’un da soyundan geldiği bazı Arap kabileleri aracılığıyla şekillenen akrabalık ve kan bağlarına sahip.
Nijer ve Cezayir arasında ayrıca son yıllarda serbest bölge projelerine dönüşen uzun bir ticaret ilişkisi mevcut. Hatta Cumhurbaşkanı Tebbun, yakın zamanda Cezayir’in enerji dışındaki ihracatı artırmayı amaçlayan ekonomik planları çerçevesinde bu projelerin hızla tamamlanması çağrısında bulunmuştu.
Cezayir’i Sahel bölgesinden 5 ülkeye bağlayan “Sahra-ötesi yol” dahil olmak üzere bölgesel entegrasyon çerçevesinde stratejik projeleri tamamlama çalışmalarına devam eden iki ülke, Cezayir’in yıllık 30 milyar metreküp kapasiteli Lagos doğal gaz boru hattının (Nijerya-Cezayir) Nijer kısmının tamamlanmasını üstlenmesi konusunda da mutabakata varmıştı.
Cezayir ulusal petrol ve doğal gaz şirketi Sonatrach, uluslararası petrol arama ve üretim şubesi aracılığıyla 2015’ten beri Nijer’in kuzeyindeki petrol sahalarının geliştirilmesine katkıda bulunuyor. Sonatrach, Nijer Petrol Bakanlığı ile Şubat 2022’de Kafra petrol sahasında üretimi paylaşmak üzere sözleşme imzalamıştı.
İki ülke arasında güvenlik düzeyinde ise 2021’den itibaren sınırların güvenliğini sağlamak için ortak devriyeler yürütme ve “G5 Sahel Ortak Gücü” ülkeleri arasında yer alma anlaşması dahil olmak üzere bir dizi anlaşma yürürlükte bulunuyor.
Cezayir’i tedirgin eden Sahel bölgesi
Cezayir, Afrika’nın Sahel bölgesini terörizm, organize suçlar ve düzensiz göç gibi güvenlik sorunlarının yuvası olarak görüyor ve bu nedenle Cezayir ordusuna sınırların güvenliğini sağlamak için ek yük getiren tüm şiddet faktörlerini reddediyor.
Yerel medya darbe liderlerinin Fransa’ya uranyum ihracatını askıya alma niyetlerinden söz ederken, kendi vatandaşlarını tahliye eden Fransa’nın aksine Nijer’de olup bitenlerin Cezayir’in çıkarlarıyla çeliştiğine dair şimdiye kadar hiçbir emare yok.
Nijer, 26 Temmuz’daki darbeden sonra kapattığı hava ve kara sınırlarını daha sonra bazı komşularına açmıştı.
Darbeyi gerçekleştiren Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP) Sözcüsü Amadou Abdramane tarafından 2 Ağustos’ta devlet televizyonunda okunan bildiride, Nijer’in hava ve kara sınırlarının Burkina Faso, Mali, Cezayir, Libya ve Çad’a tekrar açıldığı duyurulmuştu.
Cezayir’in Nijer’e dış askeri müdahaleyi reddetmesinin sebepleri
Uluslararası krizler uzmanı Hasan Kasımi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cezayir’in Nijer’deki darbeye ilişkin pozisyonunu, “Uluslararası hukuk ve anayasal meşruiyetle uyumludur. Cezayir’in sağlam diplomatik pozisyonları var ve herhangi bir darbeyi desteklemez.” şeklinde değerlendirdi.
Kasımi, “Domino etkisi, Fransa’nın Afrika’daki geleneksel nüfuz alanlarını, Mali’den başlayarak Burkina Faso ve şimdi yeni sömürgecilik biçiminin son kalesi olan Nijer’i vuruyor.” dedi.
Nijer’in Cezayir için büyük öneme sahip olduğunu, bu ülkeyi etkileyecek herhangi bir olumsuz gelişmenin Cezayir’e doğrudan yansıyacağına dikkati çeken Kasımi, şunları söyledi:
“Yüz binlerce Nijerli düzensiz göç kapsamında Cezayir’e gelmeye çalışıyor. Durumun şiddete kaymasıyla kriz daha da büyüyecek. Nijer’de 26 milyon insan var, bunların 13 milyonu yoksulluk sınırının altında. Herhangi bir askeri müdahale kıtlığa, silahların kaotik bir şekilde çoğalmasına yol açacaktır. Cezayir’in korktuğu şey bu.”
Cezayir ordusunun ülkenin güvenliğini sağlama konusundaki yükünün ikiye katlama ihtimali olduğuna işaret eden Kasımi, terör örgütlerinin yayıldığı bir bölgenin yanı sıra sınırlarında bir savaş ihtimalinin Cezayir ordusunu büyük bir alarm durumuna geçirdiğini belirtti.
Kasımi, darbe liderlerinin, Cumhurbaşkanı Bazum’un serbest bırakılması veya istifasını kabul etmesi ile yönetimin sivillere devredilmesi gibi şartları içeren bir yol haritası belirlemeleri halinde Cezayir’in rolünün daha net hale geleceğini kaydetti.
Afrika halklarının taleplerine destek
Sahel Bölge Sorunları Uzmanı Yusuf Meşriyye ise, Cezayir’in Afrika halklarının meşru taleplerine destek vermesiyle bilindiğine dikkati çekerek, Cezayir’in Nijer’e ilişkin tutumunun Afrika Birliği’nin (AfB) kuruluş ilkelerine tamamen uyduğunu ifade etti.
Meşriyye, Cezayir’in Nijer’deki darbeyi kınamasının ve dış askeri müdahaleye karşı uyarısının, bu ülkedeki göreceli istikrarın muhtemel bir çöküşle karşı karşıya kalması nedeniyle olduğunu belirtti.
Bölgedeki Fransız etkisinin zarar görmesinin Cezayir’in yararına olduğunu kaydeden Meşriyye, Cezayir’in Sahel’in siyasi coğrafyası üzerinde münhasır Fransız kontrolünü tercih etmediğini vurguladı.
Cezayir’in yaklaşımının net olduğunu söyleyen Meşriyye, “Bu yaklaşım, silah ve paralı asker fonlarının halkın ihtiyaçlarını karşılayan kalkınma programlarında kullanılmasını gerektiriyor ve bu nedenle yabancı varlığının her türlü biçimini reddediyor.” değerlendirmesinde bulundu.