Cezayir’de 12 Haziran’da yapılan erken genel seçimlerde, bağımsız adayların kazandıkları sandalye sayısı itibarıyla ülke tarihinde ilk kez Mecliste ikinci sıraya yükselmesi “heyecan verici bir sürpriz” yaratırken, akıllara “bağımsız milletvekilleri Cumhurbaşkanı’nın gizli partisi olabilir mi?” sorusunu getirdi.
Ülkede seçimleri yöneten Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi (ANIE) Başkanı Muhammed Şerfi, 15 Haziran’da düzenlediği basın toplantısında, 407 üyeli Mecliste, Ulusal Kurtuluş Cephesinin (UKC) 105, bağımsızların 78, İslami eğilimli Barış Toplumu Hareketinin 64, Demokratik Ulusal Birliğin (RND) 57, Müstakbel Cephesinin 48, Ulusal Bina Hareketinin de 40 sandalye kazandığını duyurdu.
Şerfi, geri kalan 15 sandalyenin ise diğer küçük partiler arasında birer veya ikişer şeklinde dağıldığını aktardı.
Bu sonuçlara göre en dikkat çekici noktalardan biri hiç şüphesiz bağımsız adayların, 407 sandalyeden 78’ini kazanarak Mecliste ikinci sırada yer alması oldu.
Bağımsızlar, merkezi yönetim çatısı altında birleşti
Geçmiş seçimlerde bağımsız adaylar, seçim faaliyetlerini ülke genelinde her ilde diğer illerden bağımsız bir şekilde yürütürdü, bu seçimde ise hepsi merkezden koordine edilen tek çatı altında birleşti.
Cezayir’deki sadece az sayıda parti ancak ülke genelinde bu kadar geniş alanda bu derece çok sayıda aday çıkarabilir.
Nitekim 26 partinin seçimlere katılım şartlarını bile sağlayamamış olması, bağımsız listelerin bir araya gelmesi, gelecekte Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’u ve kurulacak hükümeti destekleyen bir Meclis kuşağı oluşturacak parti projelerinden başka bir şey olmadığı izlenimini verdi.
Ülkede 1997’den bu yana bağımsız adayların her zaman hükümeti destekleyen bloklardan oluşmasına rağmen bağımsız milletvekillerinin tamamının Cumhurbaşkanı’nı desteklediklerini söylemek zor.
Bağımsızlar bloğunun kendi başına en az 10 milletvekilinden oluşan bir blok oluşturmayı başarması durumunda, bağımsızların bölünmesinin yolunu açacaktır. Bu da özellikle UKC ve RND üyelerinin birçoğunun bağımsız aday olması dolayısıyla bu bloktaki milletvekillerinin diğer partilere katılma olasılığını beraberinde getiriyor.
Kurulacak hükümette bağımsızların muhtemel rolü
Bağımsız milletvekilleri şimdiye kadar Mecliste sınırlı bir etkiye sahipti ve önceki hükümetleri destekleseler ve oy verseler bile oluşumunda hiçbir zaman taraf olmadı.
Bağımsızların sandalye sayısı itibarıyla Mecliste ikinci sırada yer alması ve toplam milletvekili sayısının yalnızca dörtte birine sahip olan birinci partinin de hükümeti kurmak için yeterli çoğunluğu sağlayamaması ve diğer bloklarla ittifak kurmaya zorlanacak olması, bağımsızların hükümeti destekleme konusundaki tutumunu değiştirebilir.
Ancak Barış Toplumu Hareketi (64 milletvekili), Müstakbel Cephesi (48 milletvekili) ve Ulusal Bina Hareketi (40 milletvekili) ittifak yapıp bağımsızlar da onlara katılırsa (78 vekil), iktidar partileri olan UKC (105 milletvekili) ve RND’ye (57 milletvekili) ihtiyaç duymadan hükümeti kurabilirler.
Hükümeti kurmak için 204 milletvekili yeterliyken, Barış Toplumu Hareketi, Müstakbel Cephesi ve Ulusal Bina Hareketi ile bağımsızların toplam sandalye sayısı 230’u bulunuyor.
Bu senaryoda bağımsız milletvekilleri kendi aralarında birleşirlerse bakanlıklardan aslan payını alabilirler ve başbakanlık koltuğuna da bağımsız milletvekillerinden biri oturabilir. Ancak bu bloklar arasındaki ideolojik fark göz önüne alındığında bu senaryo pek olası değil.
Alternatif parti bağımsız milletvekillerinin içinden mi çıkacak?
Stratejist ve analist Yasin Merzuki liderliğindeki “Sağlam Kale” isimli topluluğun sosyal medyadaki resmi sayfasında “Ahmed Zevavid’in milletvekilleri ile koordinasyondan sorumlu ulusal sekreter olarak görevlendirildiğinin” duyurulması, bağımsız milletvekili listeleri kisvesi altında bir partiyle karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor.
Cumhurbaşkanlığı ve hükümetin, yerel seçimler için bir tarih belirlememesine rağmen, seçimlerden üç gün sonra “Sağlam Kale” 2021’de yapılacağını belirttiği belediye ve eyalet seçimlerine hazırlanmaya başladığını duyurdu.
Meclis ve yerel seçimler tarihinde ilk kez, seçimleri ülkenin pek çok eyaletinde organize eden merkezi bir ulusal liderliğe sahip bağımsız milletvekili listeleriyle karşılaşıyoruz. Bu da akıllara, 1997’de merhum Abdulhamid Mehri liderliğindeki UKC yönetiminin iktidardan uzaklaşma girişiminde bulunarak “Cumhurbaşkanı’nın partisi” denilen Demokratik Ulusal Birlik partisinin nasıl kurulduğunu getiriyor.
Ancak bu kez hükümet, UKC’nin seçimlerden birinci çıksa bile geçerliliğini kaybetmiş bir kart olduğunun farkında ve aynı durum Demokratik Ulusal Birlik için de geçerli, bu nedenle de alternatif arıyor. Şimdi akıllardaki soru şu: “Alternatif parti, bağımsız milletvekilleri bloğunun içinden mi çıkacak?”