Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de 2022, nüfusun uzun vadeli azalma eğiliminin başladığı yıl oldu. Azalan doğum oranı sebebiyle nüfus artış hızının eksiye düştüğü ülke, nüfusun giderek yaşlanacağı, çalışma çağındaki nüfusun payının giderek daralacağı bir demografik değişimin eşiğinde bulunuyor.
Çin Ulusal İstatistik Bürosu (UİB) bu hafta 2022 yılındaki nüfus değişimine ilişkin istatistikleri paylaştı. Buna göre, Çin ana karasının nüfusu 2021’de 1 milyar 412 milyon 600 bin iken, yaklaşık 850 bin kişi azalarak 2022’de 1 milyar 411 milyon 800 bine geriledi.
Yeni doğanların sayısı, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1949’taki kuruluşundan bu yana ilk kez bir yılda 10 milyonun altına düşerken, 2022, ülkenin modern tarihinde “en az doğumun olduğu yıl” olarak kayıtlara geçti.
Çin’de 2022’de 9,56 milyon bebek dünyaya gelirken, doğum sayısı önceki yıla göre yüzde 9,8 azaldı. Doğum oranı binde 6,77’ye gerileyerek ulusal kayıtların tutulmaya başlamasından bu yana en düşük seviyeye indi.
2022’de 10,41 milyon ölüm meydana gelirken ölüm oranı yüzde 7,37 oldu. Ölümler doğumlardan fazla olduğu için nüfus azaldı, nüfus artış hızı eksi yüzde 0,6’ya düştü.
Ülke nüfusu, 1960’ların başında Komünist yönetimin tarımda kollektifleştirme hamlesine giriştiği dönemde yaşanan kuraklık ve kıtlık yıllarından bu yana ilk kez azaldı. O dönemde 10 milyonlarca kişinin yaşamını yitirmesi, 1960 ve 1961’de ülke nüfusunun azalmasına yol açmıştı.
Kovid-19 etken oldu mu?
Nüfusun azalmasında Kovid-19 salgının yol açtığı can kayıplarının etkili olup olmadığı akla ilk gelen sorulardan biri oldu. Çin yönetimi, Aralık 2022’de, salgının başından bu yana uyguladığı katı kontrol ve önleme tedbirlerini terk edeceğini açıklamıştı.
“Sıfır vaka” olarak adlandırılan, büyük çaplı kapanma, karantina ve seyahat kısıtlamalarını gerektiren tedbirlerin kaldırılmasıyla vakalar hızla atarken, Çin, Kovid-19 salgınında bugüne dek tek ülkede görülen en büyük kitlesel yayılmayla karşı karşıya kaldı. Ülkede kış aylarında nüfusun en az yüzde 70’inin enfekte olacağı, 1 milyardan fazla vakanın görüleceği tahmin ediliyor.
Öte yandan hükümetin tedbirleri kaldırılmasının ardından vaka ve ölüm sayılarını günlük olarak açıklamayı bırakması, ölüm istatistiklerinin tutulmasında yeni standartlar getirerek yalnızca birincil sebebi virüse bağlı zatürre ve solunum yetmezliği olan ölümleri Kovid-19 sayacağını ilan etmesi, ölüm rakamlarına dair tereddütlerin oluşmasına yol açtı.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) daha açık ve detaylı veri paylaşılması çağrısının ardından Çin Ulusal Sağlık Komisyonu, kontrol tedbirlerin kaldırılmasını takip eden 8 Aralık 2022’den 12 Ocak 2023’e kadar geçen sürede yaklaşık 60 bin kişinin virüse bağlı olarak hayatını kaybettiğini bildirdi.
“Ölüm fazlası”
Ülkede, salgın hastalık dönemlerinde ölüm rakamları konusunda tereddütler olduğunda, nüfus istatistiklerinde ölüm sayılarının geçmiş yıllarla kıyaslanarak “ölüm fazlasının” hesaplanması geçerli yöntem kabul ediliyor.
Çin’de 2021 ve 2022 yıllarındaki nüfus istatistikleri kıyaslandığında, 2021’de 10,14 milyon olan ölüm sayısının 2022’de 10,41 milyona çıktığı, iki yıl arasında 270 bin “ölüm fazlası” olduğu görülüyor.
Bu, Çin’in nüfusunun büyüklüğü göz önüne alındığında değişime belirgin etki edebilecek bir rakam değil. Öte yandan 2021’de 10,62 milyon doğum sayısının, 2022’de 1 milyondan fazla azalarak 9,56 milyona düşmesi, nüfustaki gerilemeyi etkileyen asıl faktör olarak öne çıkıyor.
Nüfus uzmanları ve sosyologlar, Kovid-19’un belirleyici faktör olmasa da salgın boyunca uygulanan katı önleme ve kontrol tedbirlerinin, sosyal hayatı ve ekonomik etkinlikleri sekteye uğrattığına, ekonomik büyümeyi ve nüfus artış hızını yavaşlattığına dikkati çekiyor.
“Tek çocuk” politikası
Çin’de nüfusun uzun vadeli azalma eğilimini belirleyen asıl faktör, merkezi hükümetin ülkede sanayileşmenin, kentleşmenin ve buna bağlı nüfus artışının hızlanmaya başladığı 1980’li yılların başından itibaren uyguladığı nüfus kontrol politikası oldu.
“Tek çocuk” adı verilen politika kapsamında Çinli ailelerin yalnızca bir çocuk sahibi olmasına izin verildi. Birden fazla çocuk sahibi olmak, azınlık etnik gruplara tanınan istisnalar dışında, kanunen yasaklandı.
Yaklaşık bir nesil boyunca uygulanan politika, nüfus artış hızının azalmaya başlamasıyla güncellendi. 2016’da çocuk sahibi olma sınırı, her ikisi de tek çocuklu ailelerden gelen çiftler için 2’ye çıkarıldı, 2021’de ise tüm ailelerin 3 çocuk sahibi olmasına izin veren yasa değişikliği kabul edildi.
Şimdi, nüfusun azalmaya başlamasıyla birlikte nüfus kontrol politikasının tamamen terk edilebileceği, tamamıyla serbestleştirilebileceği öngörülüyor.
Çin’de yeni doğanların sayısı 2016’dan bu yana her yıl azaldı. Merkezi hükümet ve yerel yönetimler, aileleri çocuk yapmaya teşvik etmek için gebelik izni ve çocuk yardımı gibi uygulamaları genişletirken, ekonomik büyümenin yavaşlaması, yaşama ve çocuk yetiştirme maliyetlerinin artması nedeniyle genç nesiller çocuk yapma konusunda tereddüt yaşıyor.
Çalışma çağındaki nüfus azalacak
Çin’in demografik özellikleri, dünyanın gelişmiş ekonomilerine benzer şekilde yaşlanan nüfus yapısına doğru değişiyor. Nüfus giderek yaşlanırken çalışma çağındaki nüfusun payı azalıyor.
Çalışma çağındaki 16-59 yaşlarındaki nüfusun, toplam nüfus içindeki payı 2021’de yüzde 62,5 iken 2022’de yüzde 62’ye geriledi. 65 yaş üstü yaşlı nüfusun payı ise 2021’de yüzde 14,05’ten 2022’de 14,16’ya çıktı.
Çin’de halen çalışma çağındaki 875,5 milyonluk nüfusu ile geniş bir işgücü potansiyeline sahip fakat söz konusu grubunun gelecek on yıllarda giderek daralacağı öngörülüyor.
Çin’e son 40 yılda uluslararası iş bölümünde ve rekabette avantaj sağlayan geniş işgücü potansiyelinin daralmasının, ülkenin ekonomik büyüme ivmesini sürdürmesini zorlaştıracağı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletlerin (BM) yayımladığı “Dünya Nüfus Beklentileri 2022” raporunda, Çin nüfusunun 2023’ün başından itibaren “mutlak azalma sürecine” girerek, 2050’de 1 milyar 317 milyona, yüzyıl sonunda ise 766 milyona kadar gerileyeceğinin öngörüsüne yer verilmişti.
BM’nin işaret ettiği eşik, öngörülenden bir yıl önce aşılırken, Çin, nüfusunun yüzyıl sonuna kadar yarı yarıya azalacağı bir demografik değişimin başlangıç noktasında bulunuyor.