Hu Chunhua’nın Tahran’daki görüşmeleri, Çin lideri Şi Cinping’in Suudi Arabistan ziyareti, Çin-Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ve Çin-Arap ülkeleri zirvelerini takip etti. Hu’nun ziyareti öncesinde, Çin’in Tahran Büyükelçiliği’ne, Çin- Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi zirvesinin ortak açıklamasındaki maddelerden birinin yarattığı “şiddetli rahatsızlık” dile getirildi. Bu madde, Hürmüz Boğazı’nda, İran ve BAE arasında ihtilafa neden olan üç adayla ilgiliydi. Açıklamada, Çin ve Körfez ülkelerinin bu sorunu görüşmeler yoluyla çözmeyi teklif ettiği belirtildi. Adalar İran tarafından yönetilirken, BAE adaların kendisine ait olduğunu iddia ediyor.
İranlı diplomat, İran’ın eski Çin Büyükelçisi Hüseyin Malayek, Sputnik’e açıklamasında, mevcut koşullarda İran ve Çin arasındaki ilişkilerin doğası gereği siyasi olmaktan çok ekonomik olduğunu kaydetti.
“Elbette Şi Cinping’in Suudi Arabistan ziyareti ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi zirvesine katılması, ardından da İran karşıtı bildirinin kabul edilmesi bizi üzdü” diyen Malayek, İran’ın Çin’le 25 yıllık ortaklık anlaşmasının da tamamen ekonomik olduğunu vurguladı.
Çin Kitle İletişim Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Prof. Yang Mian’ın görüşüne göre, adalar sorunu çatışmayı tırmandırmayacak:
Çin’in, İran ve Arap ülkeleriyle ilişkilere eşit önem verdiğini kaydeden Yang Mian, şu değerlendirmede bulundu:
Rusya Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nden İran-Çin ilişkileri uzmanı İrina Fyodorova, Sputnik’e açıklamasında, İran’ın, en önemli ekonomik ve siyasi ortağı Çin’le işbirliğini reddetmeyeceğini belirterek, “Çin, Ortadoğu politikasında Arap ülkelerine de İran’a da meylediyor. İran’la işbirliğini sınırlandırma veya Körfez Arap ülkelerine bağımlı hale gelme niyetinde değil” yorumunda bulundu.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin de pazartesi günkü basın toplantısında Çin’in Arap ülkeleriyle ve İran’la ilişkilerin üçüncü tarafları hedef almadığını söyledi.