“ABD’de Demokrasinin Durumu” başlıklı raporda, Amerikan demokrasinin kusurlu olduğu ve ülkenin demokrasiyi suistimal ettiği ve kendi modelini ihraç girişimlerinin dünyaya zarar verdiği öne sürüldü.
Raporda, tarihsel süreç için ABD’de demokrasinin gelişiminin ileri bir adım olduğunu ama yıllar içinde yabancılaştığı ve yozlaştığı, başlangıçtaki özünden ve özgün tasarımından uzaklaştığı savunuldu.
Amerikan demokrasisinin temelini oluşturan temsil kurumlarının yozlaşmasının, paranın ve ekonomik gücün yegane belirleyici olduğu bir sistem yarattığına dikkat çekilen raporda, yerleşik çıkarları temsil eden siyasi partilerin küçük bir azınlığın çoğunluğa hükmetmesi sonucunu doğurduğu belirtildi.
Raporda ayrıca, muhalefet ve karşı oy esasına dayalı çok partili sistemin karar alma süreçlerini aksattığı görüşü dile getirildi.
ABD’nin kendi kusurlu demokrasi modelinin başka ülkelere dayatmaya çalışmasının felaketlere yol açtığının ileri sürüldüğü raporda, şu ifadelere yer verildi:
“Demokrasi tüm insanlığın ortak değeridir. Az sayıdaki ülkenin imtiyazı değil tüm ülkelerin hakkıdır. Çok farklı biçimleri olan demokrasinin herkese uyacak tek modeli yoktur. Dünyadaki farklı siyasal sistemleri tek ölçüye göre değerlendirmek, farklı siyasi uygarlıklara tek perspektiften bakmak demokratik değildir.”
ABD’nin “demokrasi sözcülüğüne” tepki
Çin, son dönemde ABD’nin “Demokrasi Zirvesi” girişiminin kendisini ve bir grup ülkeyi dışlamasına tepki olarak, Washington’ın “demokrasinin sözcüsü” olduğu varsayımına eleştiri yöneltiyor.
Çin’de kabine işlevini yerine getiren Devlet Konseyi, 4 Aralık’ta yayımladığı “Çin: İşleyen Demokrasi” başlıklı raporda, “tüm süreç demokrasisi” olarak tanımlanan Komünist Partinin tek parti rejiminin kurumsal işleyiş, temsilde adalet, karar almada etkinlik ve ortak iyiliğe hizmet bakımından ABD’nin çok partili parlamenter sisteminden üstün özelliklere sahip olduğu savunulmuştu.