Rusya ile Almanya arasında 50 yıl önce başlayan doğal gaz iş birliğinin Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararıyla sarmal bir enerji krizine dönüşmesi, Almanya’da endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Alman hükümeti bu kış sanayinin çarklarının dönmesi, ışıkların açık, evlerin sıcak kalmasını sağlamak için çabalarken Almanya’nın bugünkü en güncel sorunları arasında enerji ve enflasyon öne çıkıyor.
Scholz’un dikkati çeken Çin ziyareti
Scholz’un Pekin’e düzenlediği bir günlük resmi ziyaret, Almanya Başbakanının Kovid-19 salgınının başlangıcından bu yana Çin’i ziyaret eden ilk G7 lideri olması açısından önem taşıyor.
Olaf Scholz’a BASF, Siemens, Deutsche Bank, BioNTech, Adidas, Merck ile Alman otomotiv üreticileri Volkswagen ve BMW’nin üst yöneticileri (CEO) dahil iş dünyası liderlerinden oluşan bir heyetin eşlik etmesi planlanıyor.
Scholz’un gündeminde Rusya-Ukrayna savaşı, ekonomik ilişkilerin geleceği, Tayvan başta olmak üzere Güney Asya’daki jeopolitik gerilimler ve iklim değişikliği gibi küresel sorunlar yer alıyor.
Almanya Başbakanının ziyaretinin Batı’da Çin’in ekonomik genişlemesi ve insan hakları konusunda kaygının arttığı bir döneme denk gelmesi de dikkati çekiyor.
Ziyaret aynı zamanda Almanya’nın Rusya’ya enerji konusunda bağımlı olmasından sonra yaşanan enerji krizinin ardından dünyanın ikinci en büyük ekonomisine sahip Çin’e olan ekonomik bağımlılığın nasıl azaltılacağı konusunda tartışmaların arttığı bir zamanda yapılıyor.
Scholz’un Merkel ile benzer bir yaklaşıma sahip olduğu gözlemleniyor
Alman kamuoyunda Çin ile ekonomik ilişkilerin geleceği konusunda yoğun tartışmalar yaşanıyor.
Alman kamuoyu, Rusya-Ukrayna savaşının Moskova’ya olan enerji bağımlılığını, acı bir şekilde ortaya koymasının ardından Çin ile ilişkilerde de benzer bir durumun yaşanmasından duyulan endişeyi dile getiriyor.
Başta ABD, Kanada ve Avustralya olmak üzere Batılı ülkeler ekonomisini ve etkisini genişleten Çin karşısında daha sert tutum sergilemeye başlarken Almanya’nın ticari ilişkilerini politikadan önde tutarak buna yanaşmadığı gözleniyor.
Çin’in Avrupa Birliği (AB) ülkeleri dahil olmak üzere, altyapı ve teknoloji gibi kritik sektörlerde de yatırım ve satın alma yoluyla Avrupa’da etkinliğini artırması, kamuoyunda uzun süredir tartışma konusu oluyor.
Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’nın Çin ile ekonomik ilişkilerinin siyasi ilişkiler üzerinde belirleyici bir rol oynaması da kıtada eleştirilere yol açıyor.
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, 16 yıllık iktidarı döneminde Çin’i 12 kez ziyaret ederken hükümet, insan haklarından ziyade ekonomik ilişkilere öncelik veriyordu.
Merkel dönemi Çin politikası muhalifler tarafından sıkça eleştirilirken Scholz’un da Merkel’inkine benzer bir yaklaşımla ticari dengeleri göz önünde bulundurarak Çin ile ekonomik iş birliğine devam etmesi dikkati çekiyor.
Almanya, Çin’in küresel ekonomiye açılmasından en çok yararlanan ülkelerden
AB, Çin’i birlik için müzakere ortağı olmakla birlikte ekonomik ve sistemik bir rakip görürken ihracat ağırlıklı bir ekonomiye sahip Almanya, yıllardır Çin’in küresel ekonomiye açılmasından en çok yararlanan ülkelerden biriydi.
Alman arabaları ve makineleri Çin’de yoğun talep görürken Çin pazarına yapılan Alman ihracatı son 10 yılda Almanya’nın 2. Dünya Savaşı sonrası en uzun ekonomik büyümesini destekledi. Çin, 2016 yılında Almanya’nın en büyük ticaret ortağı oldu.
Almanya’nın Çin’e bağımlılığı dış ticaret, tedarik zincirleri veya büyük pazar konusunda dikkati çekiyor. Almanya’nın elektrikli otomobiller için önemi giderek artan lityum bataryalar ve nadir toprak elementleri gibi ham maddelerde bile “güçlü bir ithalat bağımlılığı” olduğu görülüyor.
Almanya ile Çin arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar avroyu aştı
Geçen aylarda dünya çapında tedarik zincirlerini ciddi şekilde bozan Şanghay’daki Kovid-19 karantinası, Alman ekonomisinin Çin’den gelen birincil ve ara ürünlere ne kadar bağımlı olduğunu da açıkça ortaya koydu.
Alman Dış Ticaret Odası (AHK) verilerine göre, Çin’de yaklaşık 5000 Alman şirketi faaliyet gösteriyor. Almanya’da 1,1 milyon istihdam, Çin ile ticarete bağlı.
Çin pazarı, başta Alman otomobil üreticileri ve kimyasal üreticileri olmak üzere Alman şirketler için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor.
Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor.
Çin son 6 yıldır Almanya’nın en büyük ticaret ortağı olurken iki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar avroyu (246 milyar dolar) aştı.
Almanya’nın Çin’e ihracatındaki büyüme keskin bir şekilde zayıfladı
Küresel değer zincirinde Çin, Almanya’nın imalat sektörünün avantajlarını sarsmaya devam ederken Çin’e yatırım yapan Alman şirketlerin fabrikalarını taşımaları zor gözüküyor.
Geçen yılın verilerine göre, Alman otomotiv üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW gelirlerinin sırasıyla yüzde 37,2, yüzde 32,2 ve yüzde 31,7’sini Çin’de elde ederken Adidasın gelirlerinin yüzde 13’ü, Siemensin gelirlerinin yüzde 13,2’si ve kimya şirketi BASF’nin gelirlerinin yüzde 15,3’ü Çin’den geliyor.
Dahası Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin yüzde 46’sının Çin’den geldiği belirtiliyor.
Bu yılın ilk yarısında ise Almanya’dan Çin’e doğrudan yatırım akışı en yüksek seviyeye ulaşırken Almanya’nın Çin’e ihracatındaki büyüme keskin bir şekilde zayıfladı.
Alman koalisyon hükümeti içinde farklı görüşler bulunuyor.
Çin politikası kapsamında Alman koalisyon hükümeti içinde farklı görüşler bulunuyor. Başbakan Scholz, Çin ile iş birliği konusunda ısrar ederken ekonomi bakanı ve dışişleri bakanı Çin’e bağımlılığın azaltılmasını savunuyor.
Mevcut üç partili koalisyon hükümetinin geçen yılın sonunda imzalanan protokolünde ekonomik bağımlılığı azaltma ve Asya’daki demokratik devletlerle ilişkileri güçlendirme niyeti açıklanmıştı. Protokolde, Çin ile ilişkiler “sistemik bir rekabet” olarak nitelendirmiş; jeopolitik ve güvenlik politikası sorunlarının ABD ve Japonya gibi kritik Hint-Pasifik ortaklarıyla birlikte ele alınması gerektiği vurgulanmıştı.
Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) Başkanı Thomas Haldenwang, Alman meclisinde komisyon toplantısında, yabancı ortaklara her zaman “Rusya fırtına, Çin iklim değişikliğidir” yorumunu yaptığını söylemesi dikkat çekmişti.
Çin ile yeni bir ticaret politikası üzerinde çalışılıyor
Almanya hükümeti, Çin ham maddelerine, bataryalarına ve yarı iletkenlerine olan bağımlılığı azaltmak için Çin ile yeni bir ticaret politikası üzerinde çalışıyor.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier da 1 Kasım’da Çin’e bağımlılık konusundaki tartışmalara katılarak Almanya’nın Çin’e fazla bağımlı hale gelmesine karşı uyarılarda bulundu.
Steinmeier, ARD’ye yaptığı açıklamada, Almanya’nın gelecek için mümkün olan her yerde tek taraflı bağımlılığı azaltması gerektiğini belirterek “Bu, özellikle Çin için geçerli” ifadesini kullanmıştı.
Almanya’nın dış istihbarat birimi BND’nin Başkanı Bruno Kahl da Almanya’nın Çin’in fikirlerini uygulamak için ekonomik kaldıraçların kullanılabileceği gerçeğine hazırlıklı olması gerektiğinin altını çizerek “Almanya ile Çin arasında siyasi görüş farklılıkları olması durumunda bu araçlar kullanılacaktır.” uyarısında bulunmuştu.
“Çin’de artan refah Alman ürünlerinin ihracat olanaklarını artırıyor”
Merkezi Münih’te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) Başkanı Clemens Fuest, Alman dış ticaret politikasının öncelikle ticaret ve sınır ötesi yatırımların ilgili herkesin yararına olduğu için hoş karşılandığı ilkesine dayandığını belirtti.
Fuest, “Bundan sonra Çin’de artan refah, Almanya ve Avrupa için de iyi çünkü Alman ürünlerinin ihracat olanaklarını artırıyor.” dedi.
Clemens Fuest, Almanya’daki Çin yatırımlarının ülkede büyümeyi ve istihdamı da destekleyebileceğine işaret ederek şimdi Çin ile ticari ilişkilerin kesilmesinin erken olacağını vurguladı.
Hamburg terminali konusunda görüş ayrılığı yaşanmıştı
Almanya’da hükümeti oluşturan koalisyon ortakları daha önce Hamburg limanının hisselerinin bir bölümünün Çin merkezli Cosco’ya satılması konusunda görüş ayrılığı yaşamıştı.
Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan Scholz, hisselerin Cosco lojistik şirketine satılmasını istemiş, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller satışa karşı çıkmıştı. Altı bakanlık ülke çapında ulusal güvenlik gerekçesiyle satışa karşı çıkarken Çinli firmaların Almanya’nın önemli altyapısına yatırım yapmasına izin verilmemesi gerektiğini savunmuştu.
Koalisyon hükümeti sonuçta Çinli şirkete limanda üç terminalden birinin yüzde 24,9’luk hissesini satın almasına onay vermişti. Cosco daha önce bu terminalin yüzde 35’lik hissesini almak istemişti.
Scholz’un Çin politikası
Öte yandan Scholz, Frankfurter Allgemeine Zeitung’a yazdığı makalede, Çin Komünist Partisinin son kongresinden çıkan sonuçların, ülkesinin Çin ile ilişkileri değiştirmesi gerektiğini gösterdiğini bildirdi.
Marksizm-Leninizm’e bağlılığın önceki parti kongrelerine kıyasla çok daha fazla yer kapladığını anımsatan Scholz, komünist sistemin istikrarı ve ulusal özerklik için çabalamanın gelecekte daha önemli hale geleceğini vurguladı. Scholz, “Çin on yıl önceki Çin değil. Çin değişirse bizim de Çin ile ilişkilerimizin değişmesi gerektiği açıktır.” dedi.
Alman Şansölye, Çin yönetimiyle yapacağı görüşmelerde “zor konuları” göz ardı etmek istemediğini vurgulayarak “Bu, sivil ve siyasi özgürlüklere ve örneğin Sincan’daki etnik azınlıkların haklarına saygıyı da içeriyor.” ifadelerini kullandı.
Tayvan çevresindeki gergin durumla ilgili endişelerini de dile getiren Scholz, “ABD ve diğer pek çok ülke gibi biz de ‘Tek Çin’ politikası izliyoruz. Ancak bu, statükonun ancak barışçıl bir şekilde ve karşılıklı rıza ile değiştirilebileceği anlamına geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Çin ile ekonomik bir ayrışmaya karşı olduğunu kaydeden Scholz öte yandan tek taraflı bağımlılıkların azaltılması gerektiğinin altını çizdi.
Çin ile Almanya arasındaki ilişkilerde, örneğin şirketlerin pazara erişimi, lisanslar, fikri mülkiyetin korunması ya da yasal kesinlik ve vatandaşlara eşit muamele gibi konularda mütekabiliyetten çok uzakta olunduğuna işaret eden Scholz, mütekabiliyet talep etmeye devam edeceklerini ancak Çin’in buna izin vermemesi halinde bu durumun sonuçsuz kalmayacağını vurguladı.
Almanya’nın Çin politikasının ancak Avrupa’nın Çin politikasıyla bütünleşirse başarılı olabileceğine dikkati çeken Scholz, bu nedenle seyahatinden önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dahil olmak üzere Avrupalı ortaklar ve transatlantik dostlarla yakın bir koordinasyon içinde olduklarını belirtti.