Amerikan Karaciğer Derneği ve Türk Karaciğer Araştırmaları Derneğince düzenlenen Hepatoloji Kongresi’nde AA muhabirinin sorularını yanıtlayan uzmanlar, sık görülen karaciğer hastalıkları ve yeni tedavi yöntemlerine ilişkin bilgileri paylaştı.
Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Günşar, Türkiye’de bebeklik dönemi aşılama programı sayesinde Hepatit B’nin giderek azaldığını ama hala toplumda sık görüldüğünü söyledi.
Genellikle belirti göstermeden ilerleyen Hepatit B’ye karşı toplumu bilgilendirmenin önemine işaret eden Günşar, Hepatit B ve Hepatit C ileri aşamaya gelmeden tedavi edildiğinde çok iyi sonuçlar elde edildiğini belirtti.
“Yağlı karaciğer siroza dönüşebiliyor”
Prof. Dr. Günşar, yağlı karaciğer hastalıklarında ise ciddi bir artış yaşandığına dikkati çekerek, Türkiye’nin, özellikle Avrupa’da yağlı karaciğer hastalığı ve obezite açısından ön sıralarda bulunduğunu aktardı.
Günşar, “Şu anda Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 25-40’ında yağlı karaciğer hastalığı var. Bu kadar ciddi bir oran söz konusu. Bu nedenle sağlıklı yaşama, kilo kontrolüne, düzenli egzersize çok önem vermeliyiz. Çünkü yağlı karaciğer hastalıkları siroz ve kanser gibi ciddi rahatsızlıklara dönüşebiliyor.” uyarısı yaptı.
“Çocuklarda daha sık görmeye başladık”
Sebze ve meyveden zengin, karbonhidrat ve şekerden uzak bir beslenme ve düzenli egzersizle karaciğer yağlanmasının önüne geçilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Fulya Günşar, şunları kaydetti:
“Çocuklarda yağlı karaciğer hastalığını son yıllarda daha sık görmeye başladık, artan bir oran var ve bu gerçekten üzücü bir durum. Artan bir oran söz konusu. En önemli nedeni beslenme ve çocukların geçmişe göre hareketsiz olması. Çocuklar eskisi gibi sokaklarda oynamıyor, daha çok evde bilgisayar, tablet başında hareketsiz kalıyorlar. Çocuklarımızın mümkün olduğunca dışarda oynamasını ve karbonhidratlı, şekerli, paketli ürünleri az tüketmelerini, daha geleneksel ve sağlıklı beslenmelerini sağlamalıyız.”
“Kronik karaciğer hastalıklarının büyük kısmını tedavi edebiliyoruz”
Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeki Karasu da Türkiye’nin karaciğer hastalıklarının tedavisi konusunda çok iyi bir noktada olduğunu vurguladı.
Geçmişte tedavi seçenekleri az olduğu için karaciğer hastalıklarının siroz gibi ağır tablolara dönüştüğünü belirten Karasu, “Artık kişileri siroza götüren kronik karaciğer hastalıklarının büyük kısmını tedavi edebiliyoruz. Hepatit B’yi kontrol altına alan, Hepatit C’yi tamamen temizleyen ilaçlarımız var. Bu sayede artık hastalarımızın siroz aşamasına gitmesinin önüne geçebiliyoruz.” diye konuştu.
“2-3 yıllık süreçte ilaç patlaması yaşayabiliriz”
Yağlı karaciğer hastalığının ise henüz kesin bir tedavisinin bulunmadığını aktaran Zeki Karasu, şöyle devam etti:
“Şu anda karaciğer yağlanmasını doğrudan tedavi edebilen ruhsatlanmış bir ilaç yok. Fakat karamsar değiliz çünkü şu an dünyada önde gelen birçok ilaç firması karaciğer yağlanmasıyla ilgili ciddi çalışmalar yapıyor. Faz çalışmaları süren 60-70 tane molekül var, yaklaşık bir düzine kadarı onaylanmadan hemen önceki Faz 3 aşamasına geldi. Faz 3 aşaması tamamlandıktan sonra bu yıl FDA’ye müracaatı beklenen en az iki molekül söz konusu. Yani önümüzdeki 2-3 yıllık süreçte karaciğer yağlanması konusunda birden ilaç patlaması yaşayabiliriz.”
“Yağlı karaciğer yakın zamana kadar erişkin yaş grubunun hastalığıydı”
Prof. Dr. Karasu, insanların düzenli egzersizi ihmal etmemesi gerektiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yağlı karaciğer yakın zamana kadar erişkin yaş grubunun hastalığıydı, 40-50’li yaşlarda pik yapan bir tablosu vardı. Fakat bu grafiğin tabanı giderek genç yaşa doğru yayılıyor. Artık günümüzde çocuklarda da karaciğer yağlanması ciddi oranlarda görülmeye başladı.
Ülkemiz, şişmanlık konusunda ne yazık ki şampiyonlar liginde oynuyor. Her 3 kişiden 1’i ciddi boyutta şişman, her 3 kişiden 1 diğeri de normal kilonun biraz üstünde. Normal kilolu insan sayısı 3’te 1 civarında ülkemizde. Şişmanlık problemi arttıkça buna yağlı karaciğer, yüksek kolesterol, kalp hastalıkların da eşlik etmesi kaçınılmaz. Bu nedenle obeziteyle ciddi şekilde mücadele edilmesi lazım.”
Zeki Karasu, yağlı karaciğer hastalığının çoğu zaman semptom vermediğini fakat kronik halsizlik, çabuk yorulma gibi belirtileri veya ideal kilonun üzerinde ağırlığı bulunanlara karaciğer değerlerini kontrol ettirmesini önerdi.
“Karaciğer nakli bekleyen 2 bin 500 civarında hastamız var”
Türkiye’nin karaciğer nakillerinde dünyada önde gelen ülkeler arasında yer aldığına da değinen Karasu, “Ülke çapında karaciğer nakli yapan çok sayıda merkezimiz var. Türkiye’de yılda yaklaşık 1400-1500 civarında karaciğer nakli yapılıyor.” bilgisini paylaştı.
Sağlıklı bireyler yerine kadavradan nakillerin her zaman tercih edildiğini ama organ bağışındaki azlıktan ötürü bu oranların az olduğunu dile getiren Karasu, bu nedenle karaciğer nakillerinin genellikle canlı vericilerden yapıldığını kaydetti.
Prof. Dr. Karasu, organ bağışının önemine dikkati çekerek, “Şu anda karaciğer nakli bekleyen 2 bin 500 civarında hastamız var. Bu hastalarımızın önemli bir kısmı organ bulunamadığında bir yıl içerisinde yaşamlarını yitirme riskiyle karşı karşıya. Bu nedenle ülkemizin kadavradan organ bağışı oranlarının artırılması çok önemli.” diye konuştu.