Rus gazeteci ve TASS Haber Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Gusman, AA muhabirine, 4 kez röportaj yaptığı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hakkında hazırladığı belgesel ile Türkiye’yle alakalı görüşlerini anlattı.
Rusya’nın en tanınan gazetecilerinden birisiniz. Azerbaycan ile bağlantılı ilginç bir geçmişiniz olduğu biliniyor. Gazetecilik hikayeniz nedir?
Bakü’de doğdum, vatanım Azerbaycan’dır. Saklamayacağım, zaten 70 yaşını geçtim, hayatımın yarısını Azerbaycan’da, Bakü’de, Sovyet döneminde yaşadım. Bakü, benim en sevdiğim şehir. Azerbaycan, benim vatanımdır, ben bu vatandan asla vazgeçemedim ve vazgeçmedim.
Sovyetler Birliği döneminde bir zamanlar aynı ülkede yaşadık. Bugün Azerbaycan, sık sık ziyaret etmeye çalıştığım bağımsız ve mükemmel bir ülke çünkü orada ailemin mezarı var. Onlara saygı göstermek için en azından yılda birkaç defa mezara gitmeliyim.
Azerbaycan Yabancı Diller Enstitüsünde okudum, orada gençlik örgütlerinde çalıştım, sonra Moskova’da çalıştım. Basın ve Enformasyon Dairesi Başkanı olduğum Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Gençlik Örgütleri Komitesi gibi harika bir örgüt vardı. Dünyanın her yerindeki gençlik gazeteleri ve dergileriyle ilişkilerde çalıştım ama sonra Sovyetler Birliği çöktü ve 1998’de TASS’ta çalışmaya davet ettiler.
Zaten 1999’da genel müdür yardımcısı oldum, ekim ayında TASS’ın birinci genel müdür yardımcısı olmamın üzerinden 24 yıl geçecek yani ben TASS’ın eskilerindenim.
Yıllardır pek çok politikacıyla, liderle röportajlar yaptınız. Neden Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dört kez röportaj yaptınız?
Çünkü olağanüstü bir lideriniz var. Saygıdeğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilk görüşmemiz, onun henüz başbakan olduğu dönemde oldu. Onunla konuşmak benim için çok ilginçti ve onun ne kadar güçlü bir lider olduğu, ne kadar potansiyele sahip olduğu, geleceğe ne kadar odaklandığı açıktı. Cumhurbaşkanı olmasına şaşırmadım. Bana birkaç kez röportaj yapma onurunu verdiği için Cumhurbaşkanı’na çok minnettarım. Bu, bir kez değil, iki kez değil…
Her şeyden önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan, o kadar güçlü bir kişilik, güçlü bir lider ki Türkiye’nin çıkarlarını ve Türkiye’nin dünya sahnesindeki rolünü o kadar ileri taşımış ki dünyada bütün önemli sorunların çözümü Türkiye olmadan gerçekleşemiyor. Bunda hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın payı büyük.
Dolayısıyla Türkiye’nin gelişiminin her yeni aşamasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya sahnesinde giderek daha fazla oynadığı rolün yeni bir aşamasında, kendisinin bunu anlatmasını istedim. Olumlu yanıt aldığım için minnettar olduğumu bir kez daha belirtmek isterim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tekrar röportaj yapmak ister misiniz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beni bir kez daha kendisiyle sohbet etme şerefiyle onurlandırmasını isterim. Anadolu Ajansının da yardımıyla, izleyicilerinizin ve okuyucularınızın da bana destek vermesini rica ediyorum.
Yaptığınız röportajlar esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında sizi en çok etkileyen şey ne oldu?
Bu, benim için çok önemli bir soru. ‘İktidarın Formülü’ adlı bu program neredeyse 23 yıldır yayımlanıyor. Monarşinin de aralarında bulunduğu devlet adamları, cumhurbaşkanları ve başbakanlar da dahil olmak üzere 400’den fazla kişiyle röportaj yapma onuruna sahip oldum.
Bilirsiniz, herkes farklıdır, herkesin farklı nitelikleri vardır ama bana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en önemli iki özelliğinin ne olduğunu sorarsanız şunu söyleyeceğim: Güçlü iç enerji ve kesinlikle inanılmaz bir karizma. Bu yüzden büyük mitinglerin, büyük kalabalıkların önünde bu kadar iyi konuşuyor çünkü ondan enerjik bir etki, karizmatik bir etki geliyor. Halkın böyle bir lidere, halkın nasıl yaşadığını anlayan, halkın ne duymak istediğini anlayan, halk için ne yapılması gerektiğini anlayan bir lidere ihtiyacı var.
Büyük siyaset çok önemli, jeopolitik çok önemli ama en önemlisi halkın size güvenmesi, halkın size inanması ve bunca yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin başında, halkın kendisine inandığını kanıtlıyor. Bu, öncelikle seçimler esnasında gerçekleşiyor.
İşte son seçimler oldu, kolay olmadı, zorlu bir mücadele yaşandı ama yine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ülkeyi yönetme görevini veren halktı. Bu, onun gücüdür, iç enerjisi ve inanılmaz karizmasıdır.
Pek çok lider gördünüz ve takip ediyorsunuz. Siyaseten diğer liderlerin de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı örnek aldığını düşünüyor musunuz?
Bahsettiğim bu iki özelliğe, enerji ve karizmaya herkes sahip değildir ancak farklı ülkelerin farklı siyasi gelenekleri, farklı siyasi kültürleri, halkları arasında farklı duyguları vardır. Mesela İskandinav ülkelerinde insanlar daha sakin, farklı tipte lidere ihtiyaç duyarlar, belki o kadar da enerjik değiller. Sadece farklı yaklaşımları var ama Türk halkının Erdoğan’ı var.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, siyasi meseleleri çözerken Türk halkı için son derece doğal olan üstün liderlik vasıflarına güvendiğini söylüyorum. Bu yüzden Türkiye’de bu kadar popüler ve bu bakımdan dünyada Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kıyaslanabilecek çok az insan var.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan öncesi ve sonrası dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu sorunun iki cevabı var: Biri uzun, detaylı, analitik ve sayılarla dolu, diğeri ise kısa.
Bizim türümüz röportaj olduğu ve detaylı ve uzun uzun konuşmak zor olduğu için kısaca bahsedeceğim. Bana öyle geliyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde Türkiye, dünya haritasında eskisinden çok daha farklı, daha anlamlı, daha tanınır, daha saygın, daha ilkeli bir yer edindi.
Her biri ayrıntılı olarak anlatılabilecek tüm bu faktörler, Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde çarpıcı biçimde değişti. O, sadece ülkesi için bir vatansever değil sevdiği Türkiye’ye aşık değil aynı zamanda büyük tarihi, modern yetenekleri ve başarılarıyla Türkiye’nin dünyada çok önemli bir yer edinmesi gerektiğine inanıyor ve muhtemelen de haklı olarak inanıyor ve tüm gücüyle, tüm siyasi gücüyle bunu başarmaya çalışıyor.
Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz?
Biliyorsunuz bugün, dünyadaki tüm jeopolitik zorluklara, tüm sorunlara, tüm askeri çatışmalara rağmen ülkelerimiz arasındaki ilişkiler belki de en üst düzeydedir. Bunu ekonomide de görüyoruz, çok sayıda ortak projede de görüyoruz ama en önemlisi, iki ülke arasındaki ilişkiler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki son derece güvenilir ilişkilere dayanıyor çünkü Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde kişisel temas, kişisel kimya çok önemli. Bu kişisel kimya, karşılıklı güven, ülkelerimiz arasındaki ilişkiler için çok güvenilir ve güçlü bir temel.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında nasıl konuştuğunu defalarca duydum. Kendisi şunu söylüyor: ‘Evet, kendisi (Erdoğan) basit bir müzakereci değil ve bazen onunla müzakere etmek zor oluyor ama aynı zamanda her zaman sonuca ulaşıyoruz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sözünü söylediyse sözünü tutar.’ Bu, siyasette çok şey ifade ediyor.
Bütün ülkeler arasında ilişkilerde iyileşme ve bozulma dönemleri oluyor hatta ailelerde, yakın akrabalarda da oluyor, bu önlenemez çünkü iki büyük ülkenin kendi çıkarları, kendi sorunları, kendi zorlukları var, bazen bu çıkarlar kesişir. Önemli olan bunlara takılıp kalmamak, “her şey felaket olacak” diye düşünmemek, çözüm aramaktır.
Bazen gerçekten hoş olmayan anlar oluyor ve bunlar oldu, yakın zamanda oldu ve olacak ama asıl önemli olan bir çözüm bulmak ve bu zorlukları aşma fırsatı bulduk. Önemli olan bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında belgesel hazırlamak nereden aklınıza geldi? Bu belgeseli hazırlarken amacınız neydi?
Türkiye’de seçimlerin yapıldığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyada giderek daha önemli bir siyasi oyuncu haline geldiği, çeşitli konularda en önemli iletişimci olduğu bu aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birkaç kez konuşma şerefine eriştim.
Sahip olduğum bilgiler, yaptığım röportajlar, analizlerim ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın modern dünyadaki yeri üzerinden baktığımda Erdoğan’ı anlatmak önemli göründü.
Bu, sadece bir çeşit yıl dönümü filmi değil bana öyle geldi ki biz her halükarda bunun analitik bir film olmasını istedik, böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan örneğini kullanarak bir liderin rolünü modern dünyaya gösterdik.
Türkiye, büyük bir ülke ve dünyada tanınıyor. Dünyada böyle büyük ve bilinen ülkeler de var ama her lider Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oynamayı başardığı rolü dünya sahnesinde oynayamaz. Nüfusu iki üç kat daha fazla olan ülkeler bile var.
Bu, bir yandan ülkesinin çıkarlarını gözetmeye çalışan, diğer yandan dünyada daha fazla istikrarın olmasını, böylece dünyanın barış içinde var olmasını ve yaşamasını sağlamak için müzakereci, iletişimci, barışçı biri olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rolüdür.
Uğraşmak zorunda olmadığı birtakım meselelerle uğraşıyor, sadece Türkiye’nin meseleleriyle uğraşabilir ama o meseleleri halletmesi onun için önemli, dünyanın istikrara ihtiyacının olduğunu anlıyor çünkü dünya istikrarı Türkiye’ye de yardım ediyor. Eğer Türkiye dünya istikrarına katkıda bulunursa bu, Türkiye’nin dünya sahnesindeki rolünü daha da artırır.
SORU: Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili hazırladığınız belgesel, Rusya’da gösterildi mi? Çalışmanıza nasıl bir ilgi oldu?
Gusman: Evet, belgeseli defalarca gösterdiler, büyük ilgi vardı. Çok saygı duyduğum, şu an görevi sona eriyor, Türkiye’nin saygın Moskova Büyükelçisi Sayın Mehmet Samsar, bu filmin gösterimini Moskova’da düzenledi. Türkiye Büyükelçiliğinde özel bir resepsiyon düzenlendi, çok sayıda diplomat, Rusya Dışişleri Bakanlığından üst düzey yöneticiler katıldı. Bunların hepsinin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bu, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın popülaritesi değil Türkiye ile ilgili hikaye.
Doğru anlaşılmak istediğimi vurgulamak istiyorum: Cumhurbaşkanı Erdoğan dediğimizde ülkenin arka planında bir liderden bahsediyoruz. Ya da aslında Türkiye’den bahsediyoruz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bahsediyoruz.
Rusya Devlet Başkanı Putin, Soçi’deki görüşmesinde belgeselinizi Erdoğan’a hediye etti. Bunun hikayesi nedir?
Size bu sırrı açıklayayım. Putin’in basın servisinden beni aradılar. Bu filmi görmüşler, bana sordular, ben de anlattım. İki lider arasında bir görüşmenin beklendiğini biliyordum, bana bu filmi Türk izleyicisinin anlayabileceği şekilde altyazılı yapıp yapamayacağımızı sordular. ‘Tabii’ dedim, hazırladık. Ben de şu dileklerimi ilettim: Mümkünse bu film Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teslim edilirse mutlu oluruz. Onlar (Kremlin basın servisi), Başkanımız Vladimir Putin’e dileğimi bildirdiler, Putin bunun güzel bir hediye olacağına karar verdi.
Türk halkı ve Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’yi çok seviyorum. Onu sadece eşsiz bir tatil veya seyahat destinasyonu olarak değil çok ilginç bir tarihe sahip, çok ilginç bir kültüre sahip bir ülke olarak da seviyorum. Ben Azerbaycan’da doğduğumu, uzun yıllar Azerbaycan’da yaşadığımı, vatanımda kardeş Türk halkına nasıl davranıldığını bildiğimi söyledim. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne tür kardeşlik ilişkilerinin olduğunu biliyorum ve görüyorum. Vatanımın lideri İlham Aliyev ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kadar yakın hatta kardeşçe ilişkilerinin olmasından gurur duyuyorum. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan’daydı, Şuşa’daydı, Karabağ’daydı, Bakü’deydi.
Bunların hepsi benim için çok kıymetli, Türkiye’deki meslektaşlarım arasında çok arkadaşım var, Anadolu Ajansındaki meslektaşlarımla uzun yıllardır bizzat arkadaşlığım var. Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karagöz ile olan kişisel dostluğumdan gurur duyuyorum, kendisi benim şahsi arkadaşımdır, bana karşı olan nazik tavrını gerçekten takdir ediyorum ve karşılık vermek istiyorum. İlişkiler pek çok faktörden oluşur: Politik, insani, tüm bu faktörler gönülden geçer. Türkiye’ye geldiğimde İstanbul’da en sevdiğim yerler var. Kaç yıl geçerse geçsin, bu doğal.
Türk milletine refah diliyorum. Türk milleti huzur ve mutluluk içinde yaşasın. Türkiye’nin etrafı sadece dostlarla çevrili olsun, Türkiye’nin komşuları Türkiye ile her zaman dostane ilişkiler içinde olsun. Türkiye’nin komşusu Rusya, doğduğum ülke Azerbaycan ve Türkiye’nin diğer komşuları, geçmiş tarihi ne olursa olsun, tüm zorluklarıyla birlikte Türkiye ile her zaman dostluk içinde olsunlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçildiği bu dönemde, sonra görülecek ve tabii buna Türk milleti karar verecek, bu kez de ülkeyi başarıyla yönetecek.
Söylemek istediğim son şey, başta söylediğimi tekrarlayacağım: Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yeniden buluşup onun siyasi ve özel yaşamının yeni aşamasını konuşma fırsatı bulursam mutlu olacağım.