Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhurbaşkanlığının 2022 yılı bütçesi görüşmelerinde, milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
Gün boyu Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşların Bütçe ve Kesin Hesapları ile Sayıştay Raporlarına ve bütçenin tümüne ilişkin yapılan değerlendirmeler için teşekkür eden Oktay, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılına ilerlerken tarihten devraldıkları birikime sahip çıkarak Türkiye’yi daha ileri noktalara taşımak için gece-gündüz çalıştıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde milletin iradesini daima her şeyin üzerinde tutarak 84 milyon vatandaşın ihtiyacını, beklentilerini ve geleceğini düşünerek hareket ettiklerinin altını çizen Oktay, adımları millet için en iyi sonuçları alacak şekilde attıklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve hükûmetinin daima sokaklarda, vatandaşın içinde olduğunu belirten Oktay, “Biz hiçbir zaman milletimizden, hiçbir kesimden kopmadık, bugünden sonra da kopmayız.” dedi.
Türkiye’de demokrasi, özgürlükler, barış, refah ve istikrarı yükseltme davasının herkesin sorumluğunda olduğunu dile getiren Oktay, burada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin önemine vurgu yaptı.
Bütçeyi, Kesin Hesap ve Sayıştay bulgularını tüm detaylarıyla, karşılaştırma yapılabilecek tablo ve programları içerecek şekilde Meclise sunduklarını kaydeden Oktay ekonomisiyle, altyapısıyla, gelecek hedefleriyle Türkiye’yi daha iyiye taşıma misyonunu sahiplenmenin önemine işaret etti.
Müşterekleri öne çıkararak milli mutabakat zemininde Türkiye için kenetlenen milletvekilleri başta olmak üzere, bütçenin içeriğine, yatırım ve hedeflere odaklanarak yapıcı katkıda bulunan tüm milletvekillerine teşekkür eden Oktay, 26 Ekim’de gerçekleştirdiği bütçe sunumunda şahsına yöneltilen soru ve eleştirinin hemen hemen tamamını cevapladığını, Cumhurbaşkanı Yardımcılığına yöneltilen soru önergelerinin cevaplanma oranının ise yüzde 75’in üzerinde olduğunu söyledi.
“Önemli başarıların sağlandığı bir dönem yaşıyoruz”
Görüşmelerde, sahip olunan olumlu makroekonomik göstergelere, bütçe disiplinine, ihracat rekorlarına, iyileşen cari dengeye, sanayi üretimi performansına ve güçlü büyüme rakamlarına rağmen ekonomiye yönelik tamamen reddiyeye dayanan eleştirilerin olduğunu aktaran Oktay şöyle konuştu:
“2020 ve 2021 tüm dünyada salgının ekonomik etkilerinin oldukça yüksek seyrettiği yıllar oldu. Ekonomilerin sarsıldığı, küresel hasılanın ve ticaretin olumsuz etkilendiği bu dönemi, ekonomimiz alınan tedbirler sayesinde birçok gösterge açısından pozitife döndürmeyi başarabildi. Tüm gün tamamen negatif bir yaklaşım kullanarak eleştiriler yapıldı. Biraz da pozitif bir yaklaşımla bazı göstergelere bakalım. 2020 yılında yüzde 1,8’lik büyüme ile G20 ülkeleri arasında Çin’le birlikte büyüme sağlayabilen iki ülkeden birisi olduk. 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 21,7 büyüme sağladık. Büyüme rakamları açısından altını önemle çizmemiz gereken husus ise net ihracatın ve sanayi üretimimizin ekonomik büyümeye sağladığı katkılardır ki bu da ekonomimizin nitelikli bir büyüme sürecinde olduğunu göstermektedir. Büyümenin yanı sıra dış ticaret ve cari işlemler dengesi açısından da önemli başarıların sağlandığı bir dönem yaşıyoruz.”
Oktay, salgının olumsuz etkileri ve dünya navlun ve taşımacılık piyasasında yaşanan sorunlara rağmen Türkiye ekonomisinin, son dönemlerde ihracat gelirlerinde rekor seviyeleri yakaladığını ve yıllıklandırılmış olarak ihracatını 210 milyar doların üzerine çıkarmayı başardığını ifade etti.
İhracatın ithalatı karşılama oranının ekim ayında yüzde 93,41’e, ocak-ekim döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre 7,2 puan artarak yüzde 84,3’e yükseldiğini aktaran Oktay, 2021 yılının ocak-eylül dönemindeki cari işlemler açığının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 58,5 oranında azalarak 11,7 milyar dolar seviyesinde gerilediğini kaydetti.
“Önemli bir ivme kazandı”
Türk ekonomisinin “sadece yüksek cari açık vererek büyüme sağlayabilme sarmalı”nı kırma noktasında önemli bir ivme kazandığına işaret eden Oktay, “Bir diğer önemli gösterge olan istihdam rakamları göz önüne alındığında, ekonomimizin salgının etkilerini büyük ölçüde telafi ettiğini görüyoruz. Eylül ayı itibarıyla ilk defa işgücü sayımız 33 milyonu, istihdamımız ise 29 milyonu aşmıştır.” dedi.
Türkiye’nin salgın şartlarında bu başarıları sağlarken bütçe disiplini konusunda azami özenle hareket ettiğini vurgulayan Oktay şunları kaydetti:
“2020 yılında dünyada bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 10’un üzerinde seyrederken bizde yüzde 3,5 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yani savurganlık değil, tam tersi son derece disiplinli bir bütçe yönettiğimizi gösteriyor; bütün dünyada tam tersi olmasına rağmen. Faiz harcamalarının hem milli gelire hem de bütçe ve vergi gelirlerine oranına bakıldığında, 2002 yılında aldığımız mirasa kıyasla başarımız ortaya çıkmaktadır. Merkez Bankası rezervleri son dönemde 35 milyar doların üzerinde bir artışla 127 milyar dolar seviyesindedir. Net rezervler açısından son dönemde iyileşmeler sağlandığını görmemiz gerekiyor. Uluslararası rezerv yeterlilik rasyoları da ülkemizin rezervlerinin güçlendiğine işaret etmektedir. Bankacılık kesimi de güçlü sermaye yeterlilik rasyosu ve düşük takipteki alacaklar oranı ile ekonomimizin bir diğer güçlü ayağıdır.”
Oktay, son dönemde Merkez Bankasının faiz indirimi ile yeni bir ekonomik modele geçildiği, bu nedenle bütçe başta olmak üzere Orta Vadeli Program hedeflerinin “çöp olduğunun” iddia edildiğini hatırlatarak dünyanın hiçbir ülkesinde para politikası araçlarının tek yönlü kullanılmadığını söyledi.
“Ağır eleştirileri manasız bulmaktayız”
“Biraz etrafımıza baktığımızda şunu net olarak görebiliriz. Şu an sadece Türkiye değil, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülke negatif reel faiz uygulamaktadır.” diyen Oktay, ABD’nin eksi 5,6, Polonya’nın eksi 5,2, Almanya’nın eksi 4,3, Macaristan’ın eksi 4,1, İngiltere’nin eksi 3,9, İtalya’nın eksi 2,9, Brezilya’nın eksi 2,6, Fransa’nın eksi 2,6, Güney Kore’nin eksi 2,4 ve Rusya’nın eksi 0,6 oranlarında negatif reel politika faizi uyguladığına dikkati çekti.
Burada amacın, üretim, yatırım ve ihracatın canlı tutulması, istihdamın artırılması, firma ve hane halklarına likidite sağlanması olduğuna işaret eden Oktay şunları kaydetti:
“Bu küresel düzeyde çok açıkken buradaki ağır eleştirileri manasız bulmaktayız. Aslolan amaçlardır, araçların nasıl değiştiği ya da kullanıldığı değil. Temel amaçlarımız ülkemizin kalkınması, milletimizin refahı ve bunun için de büyüme ve istihdamın artırılmasıdır. Dolayısıyla, OVP’de öngördüğümüz temel hedeflerimiz aynı kalmakla birlikte küresel ve yerel şartlardaki değişikliğe bağlı olarak politika araçlarını farklı şekillerde kullanmamız oldukça doğaldır. Zarfa değil mazrufa bakmak lazımdır. Ekonomimizin 2022 yılında yüzde 5 büyüyeceğini öngörüyoruz. Bu çerçevede kalkınma hedeflerimize kararlı bir biçimde bağlıyız. Benzer şekilde bütçe hedeflerimiz de halen dimdik ayaktadır. Bütçe hedeflerimizi sadece döviz kuruna indirgeyerek politika geliştiriyor değiliz. Bu dar perspektif hayatın olağan akışına aykırıdır. Döviz kurlarındaki yükseliş, bazı bütçe giderlerinde artışa neden olurken aynı zamanda bütçe gelirlerini de olumlu yönde etkilemektedir. Bu çerçevede, toplam bütçe dengesine bakıldığında bu etki sınırlı ve yönetilebilir düzeydedir.”
Oktay, dalgalı kur rejimi ile piyasadaki ekonomik temellere dayanmayan fiyat hareketlerinin bir süre sonra piyasa açısından rasyonel bir noktada dengeye ulaşacağını söyledi.
“2022 bütçesi ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayacaktır”
“Bütün bu gelişmelere rağmen ekonomik büyümede sağladığımız başarı ve mali disiplindeki kararlı duruşumuz sayesinde 2021 yılı bütçemizde yüzde 4,3’lük bir bütçe açığı öngörmüşken yılı yüzde 3,5’in altında bir bütçe açığıyla kapatacağız.” ifadesini kullanan Oktay, gelecek dönemde de mali disiplin ve büyüme hedeflerinden asla vazgeçmeyerek olası riskleri etkin ve dinamik bir şekilde yöneteceklerinin altını çizdi.
Meclise sundukları bütçenin arkasında olduklarını vurgulayan Oktay, “5018 Sayılı Kanun ve Bütçe Kanunu’nun Hükûmetimize verdiği yetki çerçevesinde, yıl içerisinde harcamalarda ve gelir tarafında meydana gelebilecek artış ve azalışları, bütçe dengesini gözeterek yönetebileceğimiz hususunda herhangi bir tereddüt taşımıyoruz. Allah’ın izniyle 2022 bütçesi de milletimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacaktır.” diye konuştu.
Tüm pozitif makro göstergelere rağmen, döviz kurlarında son dönemde yaşanan hareketlenmeyi tek bir parametre ile açıklama kolaylığına gidilmemesi gerektiğini belirten Oktay şunları kaydetti:
“Biz dahil birçok ülke doların tüm dünyada değer kazanmasından etkilenmektedir. ABD geçtiğimiz dönemde tahvil alım programını azaltacağını açıklamış ve bu durum dolar endeksinin yükselmesine sebebiyet vermiştir. Avro/dolar paritesi son dönemde 1,12 seviyesine kadar gerilemiştir. Nitekim politika faizinin yüksek olduğu dönemlerde de kurlarda hareketlenmeler olmuştur. Hatta politika faizini artıran bazı ülkelerin faiz artırım kararından sonra da kurlarda yükselmeler yaşanabilmektedir. Ayrıca, birçok önemli ekonomide politika faizinin enflasyonun altında olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Ülkemizde kurlarda yaşanan artışlar, dolar endeksinin dünyada artıyor olması, spekülatif hareketler ve döviz talebini artıran etmenlerle daha belirgin hale gelmektedir. Cumhurbaşkanımız liderliğinde 19 yıldır enflasyon-kur-faiz üçlemesini içine alan topyekûn bir bağımsızlık mücadelesi veriyoruz.”
“Köşeye sıkıştırmak için çok uğraştılar”
Türkiye prangalarını birer birer kırdıkça, maruz kaldığı ekonomik saldırıların sayısının arttığına dikkati çeken Fuat Oktay, Türkiye durmadan gelişirken, Gezi olayları, çukur eylemleri, 17-25 Aralık süreci, 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimi ve 2018’de yaşanılan manipülatif kur saldırısı gibi nice planlı senaryonun uygulanmak istendiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Suriye ve Irak’ta yaşanan insani kriz başta olmak üzere, sınırların yanı başında kurulan tuzakları yerli-milli savunma sanayi ürünleri ve sarsılmaz iradeyle birer birer bozdukça, Türkiye’yi durdurmak için ekonomi kartının oynandığını vurgulayarak şunları kaydetti:
“Faiz lobileri, bölgesinde söz sahibi ve tam bağımsız bir Türkiye yerine, gecelik yüzde 7000-7500 faizlerle teslim aldıkları bir Türkiye’yi tercih ederek ülkemizi köşeye sıkıştırmak için çok uğraştılar. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, ekonomi üzerinden Türkiye’yi siyaseten teslim alma projesi hiçbirinde işe yaramadı. Bugün de yaramayacak, gelecekte de yaramayacak. ‘Biz bu milleti faiz lobisine mahkum etmeyeceğiz. Hangi şartlarda olursa olsun mücadelemizi vereceğiz.’ dedik ve spekülatif kur saldırılarının sebep olduğu tahribatı önemli ölçüde gidererek yolumuza devam ettik. Dünyanın en büyük ekonomilerini bile derinden sarsan Kovid salgını dönemine işte böyle pek çok badireyi kararlılıkla atlatmış, krizi fırsata çevirme kapasitesine sahip bir Türkiye olarak girdik. Bu zorlu süreçte üretim çarklarının durmaması, istihdamın korunması ve tedarik zincirinin kesintiye uğramaması için her türlü desteği verdik.”