Yılmaz, Kurban Bayramı programı kapsamında Adıyaman Valiliğini ziyaret ederek, 6 Şubat’taki deprem sonrasında kentte yürütülen çalışmalara ilişkin yetkililerden bilgi aldı.
Daha sonra basın açıklaması yapan Yılmaz, Kurban Bayramı dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, tüm deprem bölgesine selamlarını ve tebriklerini iletti.
“Asrın felaketine, asrın dayanışması ile cevap veriyoruz”
Bayramların, kardeşliğin, birliğin, beraberliğin ve dayanışmanın en üst seviyede yaşandığı günler olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Özellikle deprem bölgemizde bu değerlerin ne kadar önemli olduğunu herhalde anlatmama gerek yok. Bu bayram, deprem bölgesinde birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını en yoğun şekilde yaşıyoruz.” diye konuştu.
Yılmaz, devletin tüm ilgili kurumlarıyla belediyeler, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının da tüm imkanlarıyla sahada olduğunu belirterek, “Burada yaşanılan deprem felaketinin yaralarını, devlet ve millet omuz omuza sarmaya devam ediyoruz. Malum yaşadığımız depreme ‘asrın felaketi’ diyoruz. Aslında yüzyıllarca önce gerçekleşmiş bir depremin tekrarı bu döneme denk geldi. Ancak şunun da altını çiziyoruz, asrın felaketine, asrın dayanışması ile cevap veriyoruz.” sözlerini sarf etti.
Depremde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet dileyen Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, Adıyaman ve depremden etkilenen tüm şehirleri inşa ve ihya etmek, hayatı normale döndürmek için çalışmaları sürdürdüklerini söyledi.
“Artık yoğunlaştığımız alan, kalıcı konutların yapılması”
Yılmaz, Adıyaman il merkezindeki 21 noktada çadır kent alanı varken, bu sayının 11’e düştüğünü aktararak, çadırlara olan ihtiyacın azaldığını, artık konteyner şehirlere ve kalıcı konutlara doğru hızlı bir şekilde dönüşüm sağlandığını kaydetti.
İl merkezinde 6 bin 728 kişinin 11 çadır kentte yaşadığını dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:
“AFAD tarafından il merkezinde 20 noktada, ilçelerde ise 18 noktada olmak üzere 38 konteyner kent çalışması başlatılmış ve 20 bin 53 konteyner kurulmuştur. Kırsal alanda 7 bin 3 konteyner talep edilmiş 6 bin 851 konteyner kurulumu gerçekleştirilmiştir. Kira ve taşınma yardımlarıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayacak vatandaşlarımıza yine destek olmaya devam ediyoruz. Kalıcı barınma çalışmaları ile ilgili ise kendimize bir hedef koyduk, bu geçici barınma meselesi büyük oranda artık gündemimizden kalkmış, gereken yapılmış durumda. Artık yoğunlaştığımız alan, kalıcı konutların yapılması. Cumhurbaşkanı’mızın da sürekli ifade ettiği gibi 319 binini bir yıl içinde olmak üzere 650 bin yeni konutu inşa etme hedefimiz var.”
Deprem şehirlerini tamamen ayağa kaldırmak istediklerini vurgulayan Yılmaz, “Adıyaman’da 33 bin 724 konutun sözleşmesi imzalanarak yapımına başlanmıştır. Önümüzdeki ekim, kasım aylarıyla birlikte kalıcı konutları hak sahiplerine teslim etmeye başlamayı yine planlıyoruz, hedefliyoruz. Aynı şekilde köy evlerinin de teslimleri etap etap devam edecek. Vatandaşlarımızın yaralarını hızla sardığımız gibi binaları da olabildiğince hızla teslim edeceğiz.” dedi.
Yılmaz, yeni konutların yapımında, “sağlam zemine sağlam konut” prensibi ile hareket ettiklerini vurgulayarak, özellikle zeminin sağlam olduğu yerleri kalıcı konut ve yapıların gerçekleştirilmesinde kullanmayı planladıklarını bildirdi.
“Gelecekte olabilecek afetlere karşı da bünyemizi güçlendiriyoruz”
İl genelinde 10 dağıtım aracı ve 9 yemek üretim noktasıyla beslenme hizmetlerinin verildiğini anlatan Yılmaz, günlük 38 bin 175 yemek ikramı ve beslenme hizmeti verildiğini ifade etti.
Yılmaz, Adıyaman’da yaklaşık 450 bin kişiye psikososyal destek sunulduğunu, il merkezi ve ilçelerde toplam 7 noktada aktif sosyal marketin faaliyet yürüttüğünü kaydetti.
Adıyaman’ın sadece konutları ile değil iş yerleri, sanayi merkezleri, ekonomisi, turizmi ve sosyal hayatıyla sapasağlam ayağa kalkacağının altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bir taraftan depremin yaralarını sararken diğer taraftan gelecekte olabilecek afetlere karşı da bünyemizi güçlendiriyoruz. Kriz yönetimine ihtiyaç kalmaması için risk yönetimi yapmamız gerektiğini her fırsatta söylüyoruz. Tıpkı koruyucu hekimlik gibi, hastalanmadan hastalığa yol açan nedenleri ortadan kaldırmak gibi afetlerde de esas olan, afetlere yol açacak riskleri ortadan kaldırmaktır. Bunun da açık kanıtlarını bu depremde gördük, 2000’li yıllardan sonra inşa edilen, yeni yönetmeliklere göre inşa edilen yapılarda, sağlam zeminlerde yapılan yapılarda çok az zarar bulunurken veya hiç zarar görülmezken, 2000 yılından önce yapılan yapılar çok ağırlıklı bir şekilde bu depremde zarar gördüler ve can kaybına yol açtılar.”
Yılmaz, sadece deprem riskine karşı değil, diğer olası afetlere yönelik de risk yönetimiyle, tedbirli ve dayanaklı şehirler inşa edeceklerini söyledi.
“Demokratik değerleri de baltalayan hadiselerdir”
Konuşmasının ardından bir gazetecinin, İsveç’in başkenti Stockholm’de caminin önünde Kur’an-ı Kerim yakılmasına ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine Yılmaz, ifade hürriyeti kisvesi altında nefret suçlarının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, şu açıklamalarda bulundu:
“Kutsal kitabımıza yapılan bu saldırı aslında yüz milyonlarca insanı rencide etmeye dönük bir saldırıdır. Provokatif bir saldırıdır, İslamofobik, yabancı düşmanı bir saldırıdır ve esas itibarıyla nefret suçu teşkil eder. Aynı zamanda ırkçı bir yaklaşımı ortaya koyar. Dolayısıyla bütün bu vasıflarıyla baktığınız zaman, bu saldırının, bu yapılan eylemin hiçbir şekilde ifade hürriyeti ile meşru gösterilmesi kabul edilemez. İsveç makamlarının bu konularda bir an önce harekete geçmesini ve gereğini yapmasını bekliyoruz. Teröristlere, nefret suçu işleyenlere, ırkçılara, yabancı düşmanlarına tolerans göstermek hiçbir şekilde bir ülkeye kazandırmaz. Bunları demokratik değerlerle de izah edemezsiniz.”
Bu tür hadiselerin gerçek anlamda ifade hürriyetini de, demokratik değerleri de baltalayan hadiseler olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
“Kutsal kitabımız bu yapılan hakaretlerden en küçük bir şey kaybetmez, değerinden hiçbir zaman bir şey kaybetmez. Ama bu tür nefret suçlarını işleyenler, ırkçı yaklaşım gösterenler ve bunlara sessiz kalanlar, bunları tolere edenler kaybederler. Bunun da altını çizmek isterim. İsveç makamlarını ve bütün ilgilileri bir an önce harekete geçmeye ve bir daha bu tür aşağılık diyeceğimiz eylemlerin gerçekleşmesine engel olmaya davet ediyorum. Uluslararası camiayı da aslında bu konularda, uluslararası hukuk oluşturma anlamında da çaba sarf etmeye yine davet ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, konuşmasının ardından vatandaşlar ve basın mensuplarıyla bayramlaştı.