Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, CNN Türk’te “Hafta Sonu” programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Orta Doğu’da son dönem yaşanan gelişmelerin sorulması üzerine Yılmaz, bölgede genel anlamda jeopolitik gerilimlerin yüksek olduğu bir dönemden geçildiğini belirtti.
Yılmaz, kuzeyde Rusya-Ukrayna Savaşı olduğunu, güneyde, Gazze’de herkesin yüreğini yakan manzaralar gördüklerini kaydetti.
Gazze’de kadın, yaşlı, hasta demeden ağır bir saldırıyla insanlık suçu işlendiğini vurgulayan Yılmaz, Netanyahu hükümetinin Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım suçlusu olarak sanık sandalyesinde olduğunu ama ne bir uluslararası kurumun, ne dünyadaki kamuoyunun bu tepkilerine hiçbir şekilde kulak asmadan suçlarına devam ettiğini söyledi.
“Ülkeler arasında çok daha barışçı bir ortam oluşmasına ihtiyacımız var”
Gazze’de Filistinli sivil halka yapılan yetmezmiş gibi bir taraftan da bölgede gerilimin yayılmaya çalışıldığını belirten Yılmaz, Gazze’deki insanlık suçunun bölgesel bir çatışmayla örtülme gayreti içinde olunduğunu düşündüğünü kaydetti.
Yılmaz, Gazze’de yaşanan insanlık suçunun hiçbir zaman unutulmaması, unutturulmaması gerektiğine işaret ederek, Türkiye olarak bu işin sonuna kadar takipçisi olduklarını vurguladı.
Bölgesel gerilimin yükselmemesi için Türkiye’nin büyük bir gayret sarf ettiğini kaydeden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bölgemiz zaten yeterince bu çatışmalardan çekti. İstikrarsızlıklardan çok acılar çekti insanlar. Bölgenin bu savaşlara, çatışmalara değil, refaha ihtiyacı var. Demokratik standartların yükselmesine ihtiyacı var. Ülkeler arasında çok daha barışçı bir ortam oluşmasına ihtiyacımız var. Türkiye’nin pozisyonu çok net. 1967 sınırlarını esas alan, Birleşmiş Milletler kararlarını esas alan iki devletli, hakkaniyetli bir çözüm oluşmadan bu bölgeye istikrar gelmesi mümkün değil. Bu bölgede, Orta Doğu’da, özellikle Kudüs’te barış olmadığı sürece küresel bir barış olması da mümkün değil. Çünkü burası fay hatlarının kesiştiği bir yer adeta. Ben inanıyorum ki, er veya geç Filistinli mazlumlar kazanacak, haklılar kazanacak. Biz tarihin doğru tarafındayız, haklılardan yanayız ve çok doğru bir tutum alıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mız, bütün yetkililerimiz bu konuda gece gündüz uğraşıyorlar.”
Yılmaz, bölgede yaşanan çatışmaya ilişkin “Daha büyük bir bölgesel çatışmayı, daha büyük bir küresel istikrarsızlığı tetikleme riskini görüyor musunuz gelinen noktada?” sorusu üzerine, her zaman bu riskin olduğunu, özellikle İsrail yönetiminin bunu aradığını söyledi.
“Sonuç çıkacağını düşünmüyorum”
ABD’de, kasım ayında gerçekleştirilecek başkanlık seçiminin sonuçlarının Rusya-Ukrayna Savaşı ile Orta Doğu’daki çatışmaları durdurma konusunda etkisi olup olmayacağına dair değerlendirmeleri sorulan Yılmaz, “Şu ana kadar maalesef ABD gücüne, ölçeğine yakışır bir yaklaşım ve sonuç elde etmedi. Biden hükümeti, Biden yönetimi devretmeden önce son dönemde bir miktar çaba içine girdi. Ama maalesef etkisiz görüyoruz. Bu da enteresan. Yani ABD gibi bir gücün, İsrail’e bu kadar silah desteği, finansal destek, her türlü güvence veren bir gücün bir sonuç ortaya koymadığını görüyoruz.” diye konuştu.
Yılmaz, süreçte adaletli bir yaklaşım olmadığını, tamamen tek taraflı bir yaklaşımla olayların ele alındığını belirterek, “Buradan da bir sonuç çıkacağını ben düşünmüyorum doğrusu.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin ekonomi politikalarından vazgeçilmesi gibi bir durum olup olmayacağına ilişkin soruya Yılmaz, politikalarının kararlı şekilde uygulandığını ve devam edeceğini söyledi.
Yılmaz, programın en temel amacının enflasyonla mücadele olduğunu, orada da ciddi bir düşüş trendine girildiğini, sadece son 3 ayda enflasyonda 23,5 puanlık bir düşüş söz konusu olduğunu kaydetti. Henüz arzu edilen yerde olunmadığını belirten Yılmaz, artık yönün aşağıya doğru olduğunu dile getirdi.
Yılmaz, maliye politikalarında disiplini hiçbir şekilde elden bırakmadıklarını, bir taraftan tasarruf, bir taraftan verimlilik, bir taraftan da gelirleri artırıcı tedbirlerle maliye politikalarında güçlü bir duruş sergilediklerini söyledi.
Kamudaki tasarrufu ciddiyetle takip ettiklerini anlatan Yılmaz, verimliliğin de önemli olduğunu, bu konuda da ciddi tedbirler aldıklarını vurguladı.
Yılmaz, İstanbul’daki Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçmesi planlanan Kuzey Demiryolu projesiyle ilgili, şunları söyledi:
“Gelecek yıl içinde ihaleye çıkılacak diye biliyorum. 30 milyondan fazla yolcu, 30 milyon ton yük taşıyacak. Bir taraftan Marmara’da ring gibi demiryolu hattı oluşturacak, bir taraftan da hem Avrupa’yla, hem de Orta Doğu, Kafkaslar gibi bölgelerle uluslararası bir network oluşturacak bir bağlantıdan bahsediyoruz. Zengezur Koridoruyla, Orta Koridorla da bütünleşecek. Kalkınma Yolu dediğimiz, Irak’ı baştan başa geçip Basra Körfezi’ne inecek yolla da bütünleşen, uluslararası networkle de bütünleşen bir yol. Çok stratejik bir proje. Hazırlıklarını Ulaştırma Bakanlığımız hızlı bir şekilde gerçekleştiriyor.”
“Bir süre sonra Türkiye’nin nüfusu düşmeye başlayacak bunu görüyoruz”
Çiftçiye mazot ve gübre desteği verilmeyeceğine dair dezenformasyon yapıldığını kaydeden Yılmaz, iddiaların doğru olmadığını, tarımı stratejik bir sektör olarak gördüklerini, bugüne kadar çiftçinin nasıl yanında oldularsa, bundan sonrada olmaya devam edeceklerini, bunu daha planlı bir şekilde devam ettireceklerini belirtti.
Yılmaz, gençlerin tarımla daha fazla ilgilenmesi gerektiğini ifade ederek, özellikle genç ve kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık yaptıklarını kaydetti.
“Türkiye’deki demografik değişimin, yaşlanmanın ciddi bir risk aşamasına geldiğini düşünüyor musunuz?” sorusunu Yılmaz, “Maalesef yaşlanıyoruz. Şu anda doğurganlık hızımız yüzde 1,5. Fransa’nın bile altındayız. Burada kritik eşik 2,1’dir. 2,1’in altına düştüğü zaman ülke, bir süre sonra nüfusu azalacak demektir. Türkiye maalesef o kritik noktanın oldukça aşağısında.” diye cevapladı.
Doğurganlık hızının düşmesine ilişkin yaptıkları çalışmaları anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Sayın Cumhurbaşkanı’mız bu konuda yeni bir kurul oluşturma talimatı verdi. Muhtemelen benim başkanlığımda, ilgili bütün bakanlarımızın olduğu yeni bir kurul yapısı oluşturacağız. Demografi konularında çok daha güçlü politikalar hayata geçireceğiz. Bizim en büyük gücümüz insanımız, genç nüfusumuz, dinamik nüfusumuz ama bunu giderek kaybediyoruz. Bunun farkında olmamız lazım. Buna dönük güçlü politikaları hayata geçirmemiz lazım. Cumhurbaşkanımız boşuna ‘üç çocuk’ demedi yıllarca. Bu gerçeklikle şimdi yüz yüzeyiz. Bunu görmemiz lazım. Bu gerçekten en temel meselelerden bir tanesi ve çok boyutlu politikalarla yaklaşmak durumundayız buraya. Bir süre sonra Türkiye’nin nüfusu düşmeye başlayacak bunu görüyoruz. Yaş ortalamamız şu anda 33’lere geldi. Ciddi anlamda yükseldi.”
(Sürecek)