Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine başlanan 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sunuş konuşmasını yaptı.
AK Parti hükümetleri döneminde aralıksız olarak yapılan 22 bütçenin, siyasi istikrarın en önemli göstergelerinden biri olduğunu belirten Yılmaz, siyasi istikrarın, beraberinde ekonomik istikrarı da getirdiğini, büyüme ve sosyal refah artışına katkı sunduğunu söyledi.
Yılmaz, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin “dirençli şehirler, güçlü ekonomi ve sağlıklı toplum” anlayışıyla hazırlandığını anlatarak, bu çerçevede bütçenin her alanda inşa, ihya ve Türkiye’nin büyümesini önceleyen kalemleri içerdiğini ifade etti.
“Bütçemiz, depremle yıkılan şehirlerimizi daha iyi şekilde yeniden ayağa kaldıran, geleceğe dönük afet risklerini azaltan, maliye ve para politikaları koordinasyonunu güçlendiren bir anlayış içerisinde, makro finansal ve fiyat istikrarını sağlama hedefiyle uyumlu bir yapıdadır.” diyen Yılmaz, 2024 yılı bütçesinin yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımına sahip olduğunu kaydetti.
Cevdet Yılmaz, bütçede, istikrarlı büyümenin sağladığı imkanların insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmasına öncelik verildiğini dile getirerek, “2024 yılı bütçemizi, milli teknoloji hamlesi, enerji ve gıda arz güvenliği, yeşil ve dijital dönüşüm gibi stratejik alanlarda milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için kullanacağız. Çığır açan teknolojiler başta olmak üzere her alanda reel sektörümüzün yanında olacak, üretim ekosistemimizi destekleyeceğiz.” diye konuştu.
Küresel ekonomik görünüm
Dünya ekonomisinin büyüme hızındaki azalmanın, bu yıl ve önümüzdeki yılda da devam etmesinin beklendiğine işaret eden Yılmaz, Uluslararası Para Fonunun (IMF) güncel tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,0 ve 2024 yılında yüzde 2,9 oranında büyümesini öngördüğünü aktardı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) sıkı finansal koşullar, zayıf ticaret büyümesi, düşük iş ve tüketici güveninin küresel ekonomilere zarar vermeye devam ettiğini açıkladığını, bu çerçevede 2023’te önceki beklentilerden daha fazla yavaşlama olacağını öngördüğünü aktararak, güncel verilere göre OECD’nin, küresel büyümenin 2024’te yüzde 2,7’ye gerileyeceğini, 2025’te ise reel gelirdeki toparlanma ve düşük faiz oranları nedeniyle yüzde 3’e yükseleceğini tahmin ettiğini söyledi.
OECD’nin reel ticaret hacmindeki büyümenin 2023 yılında yüzde 1,1 olacağını tahmin ederken IMF’nin 2023 yılında gelişmiş ekonomilerdeki yavaşlama ve jeopolitik gerilimler nedeniyle küresel mal ve hizmet ticaretinin yüzde 1’in altında büyümesini öngördüğünü belirten Yılmaz, 2024 yılı küresel mal ve hizmet ticaretine ilişkin tahminlerin ise daha olumlu bir görünüme işaret ettiğini kaydetti.
Yüksek enflasyon oranlarının devam etmesi nedeniyle küresel ekonomide parasal sıkılığın bir süre daha devam etmesinin ve 2024 yılında gelişmiş ekonomilerde faiz artırımlarının sonlandırılmasının beklendiğini dile getiren Yılmaz, 11 aylık ortalama 82,9 dolar olan brent petrol fiyatının 2023 yılı için Orta Vadeli Program (OVP) tahmini olan 82,3 dolar ile uyumlu gerçekleştiğini ifade etti.
“Kesintisiz büyüme eğilimi sürüyor”
Cevdet Yılmaz, iktisadi faaliyetin canlılığını sürdürmesiyle Türkiye’nin 13 yıllık kesintisiz büyüme başarısı gösterdiğini, 2022 yılında yüzde 5,5’lik büyüme oranıyla OECD ülkeleri ortalamasına göre oldukça iyi bir performans ortaya koyduğunu, bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 4,1, gelişmiş ülkelerin ortalama yüzde 2,6 oranında büyüdüğünü ve Türkiye’nin olumlu yönde ayrıştığını belirtti.
Dünya ekonomisinin Kovid 19 pandemisi sonrası 2020-2022 döneminde kümülatif olarak yüzde 7 büyümesine karşın, Türkiye ekonomisinin kümülatif olarak yaklaşık yüzde 20 büyüdüğüne, küresel ekonomilerden olumlu ayrıştığına dikkati çeken Yılmaz, “2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 5,9 oranında büyüme kaydeden ekonomimiz 13 çeyrektir kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir.” dedi.
Yılmaz, makine teçhizat yatırım harcamalarının 2023 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 23,7 oranında arttığını ve 15 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ettiğini vurguladı.
Yılın tamamında ekonomide, OVP hedefi olan yüzde 4,4 büyüme oranının rahatlıkla sağlanacağının beklendiğini ifade eden Yılmaz, “Küresel siyasi ve ekonomik huzursuzlukların yaşandığı bir ortamda, Türkiye ekonomisinin yüzde 4,4 büyüme hedefiyle, IMF’nin 2023 yılı için gelişmekte olan ülkeler için öngördüğü yüzde 4 büyüme tahmininin üzerinde bir performans sergilemesi beklenmektedir.” diye konuştu.
“Enflasyon 2026’da tek hanelere çekilecek”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, döviz kurunda yaşanan gelişmeler, hizmet enflasyonundaki katılık, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, vergi düzenlemeleri ve maliyet baskılarına bağlı olarak güçlenen atalet etkisinin enflasyon görünümünde belirleyici olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Bu bağlamda, 2023 yılı haziran ayında başlatılan parasal ve miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi uygulamaları ve makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesiyle enflasyonist beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması hedeflenmiştir. Para ve maliye politikaları arasındaki şeffaf ve güvenilir eş güdüm ile 2024 yılının ikinci yarısından sonra enflasyonda yıllık bazda belirgin bir düşüş beklenmekte, bu dönemden itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine geçilmesi öngörülmektedir. Nitekim açıklanan güncel veriler son aylarda enflasyonda bir düşüş eğiliminin başlamış olduğunu göstermektedir. 2022 yılında açıklanan aylık enflasyon oranlarının ortalaması yüzde 4,26 düzeyindeyken son üç ayda açıklanan aylık enflasyon oranları ortalaması yüzde 3,82 düzeyindedir. Bu oranın önümüzdeki aylarda daha da düşeceğini öngörmekteyiz. Bu süreçte dezenflasyon politikalarımızın devamlılığını sağlayarak, 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek, enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon oranı tekrar tek haneli rakamlara çekilecektir.”
“Cari işlemler açığını kalıcı olarak düşürme çalışmalarımıza devam ediyoruz”
Yılmaz, cari işlemler açığında mayıs ayı sonrasında yaşanan toparlanmanın, aylık bazda iki defa cari işlemler fazlası verilmesini, mal ve hizmet ticaretine ilişkin dış dengenin iyileşmesini sağladığını anlatarak, “Bugün açıklanan hesaplara göre cari fazla verdiğimiz ay sayısı ikiden üçe yükselmiştir. Önümüzdeki süreçte cari işlemler açığının azalmaya devam etmesi öngörülmektedir.” ifadelerini kullandı.
Bu yılın ocak-eylül dönemi cari işlemler açığının 40,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğini aktaran Yılmaz, ekim ayında ise cari işlemler dengesinin fazla verdiğini ve bu doğrultuda yıl sonunda cari işlemler açığının 42,5 milyar dolar olan OVP tahmin değerine yakın bir seviyede gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü kaydetti.
Cari işlemler dengesinin milli gelire oranının da OVP tahmini olan yüzde 4’e yakın gerçekleşmesinin beklendiğini dile getiren Yılmaz, “Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejimiz doğrultusunda, büyümede dengelenme, ithalata bağımlılığı azaltma ve cari işlemler açığını kalıcı olarak düşürme yolunda çalışmalarımıza devam etmekteyiz.” dedi.
Cevdet Yılmaz, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) programının yeniden yapılandırıldığını hatırlatarak, yatırım projeleri için teknoloji-strateji puanları dikkate alınarak, toplam yatırım tutarı en az 1 milyar lira olan nitelikli yatırım projelerine, aracı bankalar kanalıyla YTAK tahsis edilebileceğini, program kapsamında 3 yıl boyunca toplam 300 milyar lira limit tahsis edilmesinin öngörüldüğünü söyledi.
İhracatçılara destek olmak üzere, Eximbank’ın sermayesini artırarak günlük reeskont kredi limitini 10 katına çıkarmak suretiyle 3 milyar liraya yükselttiklerini belirten Yılmaz, aynı zamanda, Kredi Garanti Fonu uygulamasında ihracat yapan ve ithalata bağımlılığı azaltma yönünde üretim yapan KOBİ’leri önceliklendirmeyi sürdürdüklerini ifade etti.
İşsizlikle mücadele
Ekim ayı işsizlik oranının, Kasım 2012’den bu yana son 11 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 8,5’e gerilediğinin altını çizen Yılmaz, artan istihdamda genç ve kadınların ağırlıklı olduğunu kaydetti. Yılmaz, “Bu eğilimler doğrultusunda ve yılın dördüncü çeyreğine ilişkin bazı öncü göstergeler ışığında, 2023 yılı geneli için işsizlik oranının Orta Vadeli Program’da öngördüğümüz yüzde 10,1’in altında, tek haneli olarak gerçekleşeceğini şimdiden rahatlıkla ifade edebilirim.” diye konuştu.
Gelecek 5 yılda istihdamın yıllık ortalama 1 milyon kişi artış göstermesi ve 2028 yılında işsizlik oranının yüzde 7,5’e gerilemesinin hedeflendiğini anlatan Yılmaz, Türkiye ekonomisinin güçlü yapısını sadece yatırım, istihdam, ihracat ve büyümeyle değil, aynı zamanda finansal yapısının sağlamlığıyla da koruduğunu söyledi.
Toplumsal Yatırım Notu çalışması ile tasarrufların ihracat, yatırım, sosyal konut, kentsel dönüşüm, gençler ve kadınlar öncelikli olmak üzere toplumun ihtiyaç duyduğu öncelikli alanlarda değerlendirilmesinin ve Türk lirasının önceliklendirilmesinin gündemlerinde olduğunu ifade eden Yılmaz, bu konulardaki çalışmaların yakın süreçte tamamlanması ve toplumla paylaşılmasının beklendiğini belirtti.
Yılmaz, makro politikanın yurt içi tasarruf oranlarını artırmak, cari açığı düşürmek, artan tasarrufları daha verimli, kaliteli alanlara yönlendirmek şeklinde özetlenebileceğini dile getirerek, “Önümüzdeki dönemde katılım finansa yönelik uygulamaları ve mevzuat altyapısını da geliştirecek, sektörün reel sektöre katkısının daha da artırılmasını temin edeceğiz.” dedi.
“Türk lirası mevduatın payında son 5 ayda artış eğilimi görülmüştür”
Sürdürülebilir finans alanında, sektörün kurumsal kapasitesini güçlendireceklerini, bu kapsamda, dünyada giderek yaygınlaşan yeşil finans yanında sosyal etki tahvilleri ve mavi bonolar gibi etkili yatırımı araçları yoluyla finansal sistemi geliştireceklerini anlatan Yılmaz, fiyat istikrarının korunmasının finansal istikrarın sağlanması açısından da en önemli faktörler arasında yer aldığını vurguladı. Yılmaz, parasal sıkılaştırma ve makroihtiyati politikalarda sadeleştirme sürecinin bir sonucu olarak Türk lirası mevduatın payında son 5 ayda artış eğilimi görüldüğünü söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, bu yıl sonunda merkezi yönetim bütçe giderlerinin 6 trilyon 563 milyar lira, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 4 trilyon 930 milyar lira, bütçe açığının 1 trilyon 633 milyar lira, faiz dışı açığın 987 milyar lira olarak gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini belirterek, “Orta Vadeli Program’da bütçe açığının milli gelirimize oranının yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmüş olup, yıl sonunda gelir ve harcama gerçekleşmelerine bağlı olarak bu oranın yüzde 6’nın altında gerçekleşmesini öngörüyoruz. Şu anda yaptığımız tahminlerde yüzde 6,4’ün altında daha olumlu bir performans sergileneceğini ifade edebilirim.” diye konuştu.
Yılmaz, 2023 yılında meydana gelen deprem felaketi için öngörülen 762 milyar lira tutarındaki harcamalar hariç tutulduğunda, bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3,4 düzeyinde gerçekleşmesinin öngörüldüğünü, bununla birlikte, gelir ve gider tahminleri çerçevesinde yüzde 3,4’ün daha düşük seviyede gerçekleşmesini tahmin ettiklerini kaydetti.